Yıl 2020’yi gösterirken elime aldığım kalemi kağıdı bir kenara bıraktım. Evet çok ama çok yorulmuştum, 2 yıldan fazladır yazdığım yazıların beni/bizi çürütmeye başlaması 1 yıl sonrasında gerçekleşti ama ben farkında değildim ve hala yazıyordum. Kendimle konuşmaya başlayınca… Evet sevgili, okur diyerek cümleye başladım ve son yazımı yazma kararı aldım. Döneminin…
Yorumlar kapalıYazar: Yunus Özgüç
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
"Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız." Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket... Önemsiz (en azından benim için).
Son iki yıldan fazladır kalemden kelam döküldükçe yazılar yazdım. Hiçbir maddi, manevi karşılık olmaksızın bilgilerimi ve birikimlerimi siz değerli okurlarımla paylaştım. Şimdi dönüp baktığımda sizin gördüğünüz teknik ve üslup hataları başta olmak üzere hepsini ben de görüyorum. Yer yer eleştirileriniz, çoğu kez destekleriniz ve belki kimilerinizin hikayeleri yazmamda çok büyük…
Yorumlar kapalıİki buçuk yıla yakındır köşe yazıları yazıyorum. Kimi vakit sakin bir edayla yazıyorken, bazense sinirle kalemi elime alıyorum. Şükürler olsun ki şu ana kadar doğru bildiklerimi yazmakta bir an olsun tereddüt etmedim. Dilerseniz kendi güzellememi geçeyim ve asıl konuyu ele alayım. Öncellikle şu bilgiye sahip olmanızda yarar var, diye düşünüyorum:…
Yorumlar kapalıAralık yılın son ayı. Yeniden nefes alıp vermek adına ürettiğimiz bahanelerden birkaçından bir tanesi zamandır. Zamanın içinde doğar, büyür ve yaşarız. Hepsinden önemli olan ve örtbas edilen asıl husus kendi kötülüklerimizi severken saklamamızdır. Belki de öyle olmamalı… Fakat insanın doğası denilen de bir husus var öyle değil mi? Nefes darlığından…
Yorumlar kapalıÜç harf, tek heceyle yürümeye başlar insan. İlk göz yaşını anne kucağında döker; o da sevdaya dahildir. Bir sabahtan seherin sesini dinler, kimi zamansa gecenin gündüzle buluşmasına ramak kala balkondan bir nefes alır. Çiftçinin elindeki ilk tohumdur. Yavaş yavaş yoğrulup mayasını bulacak olan unun ta kendisidir. Sabah kalkınca ya fırından…
Yorumlar kapalıGüneşin ısıttığı dünyada yalnızca ağaçların gölgesinde yaşamayı dilemişimdir hep. Fazlaca karışık ve bayağı geçen şu günlerde kendimi tekrar ede ede çürütüyorsam suç benimdir. Ama tek suçlu değildim/değilimdir. Amasız ve fakatsız yaşayabilseydik eğer öz eleştiri denen gerçekliği yerine getirebilirdik belki. Özüne dönüp iki kelam etmenin, kendi içinden kendine defalarca karşı çıkmanın…
Yorumlar kapalıHer insana ortalama akıl, vicdan ve adalet duygusu gerekir. Özellikle şu son iki yılda yerle yeksan olan bir memlekete yani bize acilen lazım olan değer ve kavramlar bütünü diye düşünüyorum. Sevgili okur lafı hiç eveleyip gevelemeden sözün özüne geleceğim. Öncellikle geçen günlerde okuduğum Murat Sevinç’in yazısından küçük bir alıntıyla giriş…
Yorumlar kapalıİnsan hüzünlüyken o hüzünden keyif alabilir mi? Peki, ya o hüznün verdiği tat peyderpey hepimizi çürütüyorsa nasıl olacak? Geçenlerde kaleme aldığım yazılarımdan birinin başlığı aynen şöyleydi: “Soruyorum size mutlu musunuz?” Sizler bu soruları düşüne durun, bense sizlere özetle iki yıldır ne anlatmaya çalıştığımı özetleyeyim. Muhakkak bu dünyadan fazlasıyla insan geldi…
Yorumlar kapalıÇöküşün her alana hakim olduğu bir devirden geçiyoruz. Muhtemeldir ki ekonomi, eğitim ve diğer alanlarda daha önce bugün yaşadığımız gibi çürüme yaşanmadı. Ekonomik anlamda daralan ve küçülen bir ekonomiyle baş başayız. Toplumda olağanüstü kutuplaşma her geçen gün artıyor. Örneğin geçenlerde Irak Kürdistan’ın bayrağını PKK bayrağı sananlar bayrağı taşıyanlara linç girişiminde…
Yorumlar kapalıÇocukluk aşkının yüzüğünü eline verdi, dağın yolunu tuttu. Amacı belki de sadece dilindeki tutsaklığı çözmekti. Ne kadar mümkün olur muamma ya, lakin imkansızlık bile kimi zaman güzeldir. Hele ki insanın gayeleri olunca. Tuttu dağın yolunu tabutla geldi. Azad’ı son yolculuğunda sevdiğinin göz yaşları onu Azad etti. Aynı toprakta yoğrulmuş kardeşi…
Yorumlar kapalı