"Enter"a basıp içeriğe geçin

Fikir Kazanı Yazılar

Çipteki Bilgilerle, Kodlarla Kelimeleri Sıralarsın, O Kadar!

İstanbul’un tarihi yarımadasında, dar sokaklarda ağır ağır yol alan Çelik Kaplan, her adımında pardon tekerinin her dönüşünde geçmişin izlerini taşıyordu. Zamanın yıprattığı taşlara basarken, varlığı tarihin canlı haline bir selamdı. Diğer yanda Fütüristik Vadi’nin geniş ve parlak yollarında Neon Kartal, güneşi yararak rüzgâr gibi süzülüyordu; arkasında hız, teknoloji ve özgürlüğün…

Yorumlar kapalı

YZ/AI Fabl “Robot Zekâi’nin Kalbi”

İstanbul’un güzelliği, yoğunluğu ve insanı kendine bağlayan bin bir rengi içinde, bir yapay zekâ laboratuvarında, Zekai isimli robot, Necip Fazıl’ın “Bir damla kanım olsa, senin için dökerdim(!)” mısrasını mırıldanıyordu. Mırıldanıyordu çünkü çipine neredeyse tüm eserler yüklenmişti. Ancak bir robotun kanı olamazdı. Zekai, bu sözün anlamını kavramaya daha doğrusu kodlarıyla değerlendirmeye…

Yorumlar kapalı

“Osmanlı’da Oyun Bitmez”

Çok ağır sosyal-ekonomik sorunlarla kışa girmek üzere iken; 1 Ekim’de TBMM’de yaşanan olay herkes için ‘şok’ oldu. Ve bu konu her; ev, köy, mahalle, meydan, ekran, eli kalem tutan-tutmayan genç-yaşlı-herkesin konuştuğu ve çokça ‘acaba!’ sıraladığı günleri başlattı. Konuyu: MHP lideri Sn. Devlet Bahçeli, DEM Partililerin oturduğu sıralara giderek selamlaşması-tokalaşması başlatmıştı.…

Yorumlar kapalı

Teknolojik Bir Fabl “Taş Evde Şekillenen Minik 01101001″

Teknolojinin nabzının attığı Türkiye’nin yemyeşil vadilerinde, tepelerinde, Çatalharman’ın mistik atmosferinde bulunan eski bir taş evde, bilim ve doğanın sınırları zorlanıyordu. Eski bir taş evde, biyolojik ve yapay zekânın eşsiz bir karışımıyla, yepyeni bir yapay zekâ robotu şekilleniyordu. Bu varlık hem organik kökleriyle toprağa bağlı hem de dijital zihniyle evreni keşfediyor.…

Yorumlar kapalı

Ekran Bağımlısı Çocuklar “Bir Tilkinin Teknolojiyle Mücadelesi”

Toros dağlarının zirvelerinde yaşayan meraklı bir tilki vardı, Kıvrık Kuyruk. Bir gün, ormanın gizemli bir köşesinde parıldayan, renkli bir ekran buldu. Kıvrık Kuyruk, merakla bu garip nesneye yaklaştı. Burnunu uzatıp kokladı, sonra da pençesiyle hafifçe dokundu. “Acaba bu ne?” diye mırıldandı. Etrafına bakındı, bu parıldayan şeyin nasıl oraya geldiğini anlamaya…

Yorumlar kapalı

Cumhuriyet ile Demokrasi

Ötleğen kuşları; çok sevimli, küçücük, çok güzel öten göçmen kuşlardır. Bu kendi küçük, gönlü yüce kuşlar; “Kim hangi yumurtan çıkmış?” sorgulaması yapmadan her tür yavruyu kanatları altına alarak ayrımsız; sever-besler-büyütür sonra da onları kendi kalıtsal mirasları ve kazandıkları yetileriyle özgürce yaşasınlar diye uçururmuş.

Yorumlar kapalı

Eğitim ve Teknolojik Fabl “Şifre Çözücü Fare ve Zamanın Sırrı”

Gilindirekirpi mağarasına yakın derin bir kuyunun dibinde yaşayan, zeki bir fare varmış. Adı Şifre Çözücü’ymüş. O, sadece peynirle değil, karmaşık şifrelerle de beslenirmiş. Şifreler onun hayatına yön veren en önemli maddelerden biriymiş. Bir gün, hocası ona çok zor bir ödev vermiş. Eski bir haritadaki gizli hazinenin yerini bulmakmış görevi. Şifre…

Yorumlar kapalı

“Kürt Sorunu”

Bence, ülkemizin tek karar vericisi Sayın Erdoğan, tarafsız olmayı sevmez, her zaman bir taraftan yana, “öteki” saydıklarına karşı olmak ister. Bu yüzden de tutkuyla hem Cumhurbaşkanı hem de parti başkanı olmak istemiş ve başarmıştı. Yani tarafsız-dokunulmaz-güçlü kimlikle yetinmemiş; bir partiye başkan olarak ‘taraf’ olduğunu ilan etmişti. Sonra da “Kuvvetler ayrılığı”…

Yorumlar kapalı

“Öğretmen, Kitap, Öğrenci: Üçlü Bir Keşif Macerası”

Sevgili meslektaşlarım ve değerli okuyucularım, öğretmenlik mesleğinin en büyük zenginliklerinden biri, öğrencilerimizin zihinlerine yeni ufuklar açma ve onlara bir yaşam boyu sürecek öğrenme tutkusu aşılama fırsatıdır. Bu süreçte en büyük yardımcımız kuşkusuz kitaplardır. Kitaplar, öğrenmenin anahtarıdır. Onlar, bilgiye ulaşmanın en keyifli ve etkili yoludur. Kitaplar, sadece bilgi edinmek için değil,…

Yorumlar kapalı

Zaman Tüneli

Merhaba; Her kişi; zamanla yorulur, yılar, duraksar ve güç kazanıp yenilenmek ihtiyacı duyar ya, ben de yorulmuştum. İşte bu gerekçeye sığınarak, 19 Mayıs’tan bugüne kadar “Dostça” blogda hiç yazı paylaşmadım. Sessizliğim uzun sürünce, pek çok dostum haklı olarak: “Ne var-ne oldu-ne oluyor?” diye aradı, sorguladı, kimileri azarladı bile! Sağ olsunlar……

Yorumlar kapalı