‘’Merhaba, öncelikle herkese adaletli günler… Yeni başladığımız yazın yolculuğumuz devam ederken, hem manen hem fikren kendimizi daha rahat hissetmek adına yazılarımızı sizinle paylaşıyoruz. Paylaşıyoruz çünkü hukuk, hayatın her alanında var olan ama bir o kadar da gizlenmiş kuralları ile bulunuyor. Fakat, çok önemli bir ilke olan şu söze kulak verelim…
Yorumlar kapalıKategori: Eğitim
”Merhaba, öncelikle herkese adaletli günler…” Hukuki yazılarımıza devam ediyoruz. Bu yazımızın ilk bölümünde herkesin kafasını karıştıran icra terimlerine yer vererek ön bilgi oluşturmaya çalışacağız. ”Yargılama görevi ve yargı makamı, devletin kontrolü altındadır. Hukukumuzda kişilerin kendi hakkına ulaşması ve zor kullanarak hakkını elde etmesi kural olarak yasaklanmıştır. Bundan dolayı devlet yargı…
Yorumlar kapalıMerhaba, öncelikle herkese adaletli günler… Bu yazımızda dava aşamaları nelerdir sorusuna cevap arayacağız. Herhangi bir uyuşmazlık durumunda bireyler, normal yollar ile uyuşmazlığı çözemezler ise dava açarak haklarına ulaşabilirler. Peki , davamızı açtık, bundan sonraki aşamalar nelerdir? Bu sorumuzun cevabı olan dava aşamaları, genel çerçevesiyle şu şekildedir : 1- Dilekçeler aşaması…
Yorumlar kapalıİnsanları tanımak, hayatlarına dokunmak, dertlerini paylaşmak, acılarına merhem olmak, bu dünyada yaşanacak hazların en başında gelenlerden biri olsa gerek. Yeni insanlar tanımak, muhtemel sansasyonel acılara tanıklık etmeye gebedir. Her insan, farklı bir hikâye demektir. Tanıdıkça, hayatlarına dokundukça hikâyeleri belirir ve okunacak bir duruma gelir. Birçok hayat tanımanın ve içinde yer…
Yorumlar kapalıSağcısı geldi veya solcusu kendisinden olanı kayırdı. Kısaca yediler, içtiler ve kudurdular. Arada kendisinden olan arkadaşları dahi zarar görmesine rağmen. “Ya pardon vallahi senin bizden olduğunu unuttuk.” Dediler ve gönlünü aldılar. Neyse ki oda onları affetti dargınlık bitti. Sefer mi, zafer mi? Tartışmaları sürerken herkes alabildiğini aldı. Kimi dükkan soydu,…
Yorumlar kapalıKalemim varmıyor yazmaya, nereye yazsam da kabul etmiyor. Dilim söylemez oldu, yüreğim yangın yeri. Yazdığım kağıt bile kusacak sanki. Nerden başlasam, başlasam da hiç durmasam. Kime kızsam, kime haykırsam, kime yansam? Taşa anlatsam taş bile yerin dibine geçer inan ki. Utanıyorum, iğreniyorum böylesi bir vahşeti duyduğum için, yıkıldı yine can…
Yorumlar kapalıGünümüz dünyası, gelişmeler ve ilerlemeler sayesinde baştan başa yeniliklerle örülüyor. İnsani bir ihtiyaç olan ‘bilgilenme’ güdüsü de bunlardan oldukça etkilenmektedir. Zira enformasyon işinin amiral gemisi olan gazeteler, telefon ekranlarına küçülüyor ve basılı gazeteler yaşam mücadelesi veriyor. Bu maddesel değişim gazetecilik anlayışlarını da etkilemekte. Ekonomik zorluklarda hala yayınlanmaya çalışılan basılı gazetelerin çalışanları…
Yorumlar kapalıBir işi çabucak yapma isteği… Hedefleri hemen yerine getirmek. Durmadan düşünmeden o anı, o anda yapabilme çabası… Ölçmeden, biçmeden kararlar vermek. Acelecilik… Günümüzün en önemli hastalıklarından biri olan acelecilik, gün geçtikçe daha da zararlı olmaya başladı . Tehlike boyutu büyüdükçe ne kadar aceleci bir millet olduğumuz göz önüne çıkıyor. Belki…
Yorumlar kapalıHız ve haz çağı diye de tanımlanan modern çağın en önemli problemlerinden biri inançla ilgili herhalde. Sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok yerinde karşılaşılan bu problem esasında toplumların kökünü dinamitlemeye aday. İnsanlığın yüzyıllardır oluşturduğu kültür ve medeniyet birikimini de ciddi şekilde tehdidi altında bulunduran bu probleme henüz tam olarak bir…
Yorumlar kapalıUzun bir aradan sonra göz açıp kapayana kadar geçti onca zaman. Geride bıraktıklarımızın özlemi dışında bir sıkıntımız yok çok şükür. Çocuklar yeni okullarına, biz yeni memleketimize alışmaya başladık. Alışmaya çalıştığımız en önemli konulardan biri de Türkiye’deki eğitim sistemi. Daha doğrusu oturtulamamış eğitim düzeni…
Uzun okul saatleri ve sonrasında kurslar, en tuhafı ise cumartesi okulun olması. Sanki bunlar 9-10 yaşlarında çocuk değil de yarışmalara hazırlanan yarış atları. O kurs senin, bu sınav benim koşturup duruyorlar. 5. Sınıfa giden bir çocuğun, özellikle vurguluyorum “bir çocuğun” akşam eve gelmesi saat beşi buluyor. Ve ödevdi, test kitaplarıydı derken yatağa zor düşüyor, hayatından koca bir gün eksiliyor.
Anlayamadığım şey ise, bu yaştaki çocuklar ne zaman sokağa çıkıp saklambaç oynayacak? Ne zaman bahçedeki kediyi sevip, arkadaşlarıyla top koşturacak? Küçücük çocukları okuldan soğutmak için her önlem alınmış mı dersiniz?
“Bu kadar uzun okul saatleri ve neden hafta sonu okul var?” diye sorduğum zaman ise cevaplar hep aynı: “Müfredata yetişemiyoruz” diyor yetkililer. Buradan Millî Eğitim Bakanlığı’na seslenmek istiyorum: Bu nasıl bir müfredatt ki, bu yaştaki çocuklara zaman bırakılmıyor?
Oysa bizler böylemi büyüdük? Okuldan gelir gelmez atardık kendimizi sokağa. Yağ satardık, bal satardık ama “Çok dersim var!” Diye ağlamazdık. Yakan top oynar, saklambaç oynar “Haftaya deneme sınavı var” diye strese girmezdik. Cumartesi okula değil, şehire kurulan panayırlara ve pikniklere giderdik. “Yarın okul var” diye sıkıntıdan uykumuz kaçmaz, aksine önlüklerimiz baş ucumuzda yatardık… Biz okulu, okul da bizi severdi inanın!
9-10 yaşlarında “Hangi okula puanım yetip girebiliriz?” diye değil, “Öğretmenin gözüne nasıl girebiliriz?” diye düşünürdük.
O yaşta sırtımıza dağlar kadar yük yüklenmezdi bizim. İçi kitap dolu çanta ağırlıktan belimizi bükmezdi taşırken. Çünkü biz çocuktuk, tek derdimiz sarı saçlı bebekler, siyah beyaz lastik toplardı. Sahi ne yaptınız bu çocuklara böyle? Onların elinden çocukluklarını aldığınız için mutlu musunuz? Çocuklarınız mutlu mu?
İşin komik tarafı ise aileler gayet memnun hayatlarından. Aman boş zamanları kalmasın da başları ağrımasın diye, o ders senin, bu kurs benim sürüklüyorlar çocukları. Edebiyatı, matematiği tamam da çocuk olmayı ne zaman öğrenecekler? Hayvanları sevmeyi, doğayı korumayı, merhametli olmayı kitaplardan mı okuyacak bu çocuklar? İnsan olabilmeyi hangi kitapta bulacaklar?
Yapmayın! Bu yaştaki çocuklarınıza bunu yapmayın! Almayın ellerinden çocukluklarını, kimsenin de almasına izin vermeyin! Bırakın çocuk olsunlar, tıpkı gerektiği gibi… Bu anlayamadığım müfredatlarınızı lütfen daha iyi gözden geçirin. Ne yaparsanız yapın ama çocukların çocuk olmalarını engellemeyin!..
O koşuşturmalarda ne çocukluklar, ne çocuklar kayboluyor farkında mısınız? Her yaşın ayrı güzelliği vardır. Bu yaştaki çocukların tek derdi ders olmamalı, alacağı notun hesabı olmamalı!..
Bunları şikâyet olsun diye yazmıyorum. Aksine unuttuğunuz çocukları hatırlamanız için yazıyorum. Şimdi diyeceksiniz ki: “Bütün bunlar, onların iyiliği ve geleceği için.” Hayır, bütün bunlar sizin olmasını istediğiniz çocuk modeli için.
Onlara sormadan, yaşadıkları masal dünyalarından koparıp, hayallerini ve oyunlarını ellerinden almak mı gelecek hazırlamak? Kim olduk biz böyle? Hani yüreklerde yaşayan bir çocuksa
30 Ekim 1978 doğumlu, her şeyden önce kul, sonra evlat, eş ve anne olma çabasında…
Yazdıkça öğrenenlerdenim…



