Tekerlekler yine dönüyor, bu sefer hedefim memleket. Bir aylık süreci geçen iş arayışında bu sefer emekçi olamadım. Nasip, diyerek memleketin yolunu tutuyorum. Sessiz sedasız ve mahcup bir şekilde, hem de utanarak. Çalışmamak, çalışamamak ne olursa olsun utanç olmalı…
Yirmi yıllık bir ömür, daha çok gencim bu yaşta çalışmalıyım. En önemlisi ne biliyor musunuz? Umutları yitirmemeliyim. Bir kısım şeylerin farkındayım galiba… Ama çokça eksiğim bunu da ekliyorum. Bir baltaya sap olamadım diye düşünürken, şu bizim meşhur dünya lideri açıkladı işsizlik olduğunu… Arada ekonomistleri dinliyorum, ne olacak diye merak ettiğimden falan değil. Umut meselesi hiç değil emin olun. Tek düşündüğüm şey bakalım kaç gençlik daha harap olacak!
Neyse tekerleklere dönelim artık. Onlar döndükçe ben biraz daha kendimi arıyorum, yolculuk ve doğa insanın kendini arayışında cevaplar verebildiği anlardır. Acı, hüsran, mutluluk hepsini iççice yaşamaya fırsat buluyorsunuz. Bundan ben hep uzun yolculukları tercih ediyorum. Güzel oluyor.
Bundan sonrasını düşünüyorum, herkes gibi. Tekerlekler diyorum patlamak üzere altısı birden… Herkes canhıraş lakin doğru dürüst elini kıpırdatan yok. Tekerlekler diyorum çok fazla çürüdüler, farkında mısınız? Şoför kimseyi dinlemiyor, kontrolsüz ve nobran. Trafik kuralları bir yana etik ahlâkî anlayışından şüphe ediyorum. Tesisi geçtikten sonra emniyet kemerini takmayı unutmuşum. Bağladım, şoför zaten nobran öyle değil mi? Bari biz emniyeti elden bırakmayalım, aman ha!
Tekerlekler diyorum ve ekliyorum şoför daha büyük bir sorun, ama yolcuların hatasının sonucu. “Denizin ortasında çöle düşmüş bir ülkesin, ağla sevgili yurdum ağla…” şarkıyı bilen çıkar mı? İlkay Akkaya’nın seslendirdiği bir eserdi. Ben öyle hatırlıyorum. Aşk, sanat, sevgi, yurttaşlık hepsini bir arada barındıran şarkılardan biri.
Tekerleklerden önce siz, daha emniyet kemerini takmadınız şoför fıttırdı anlayın artık. Gerçeği anlamış olsaydık dört gençten biri işsiz olmazdı. Tavsiye filmlerden biriydi, evet ben tavsiye ettim. ‘Biz size döneriz’ muhakkak izleyin. Çalışıyorsanız iş çıkışı olmadı izin günü. Bu arada Bolu’ya vardık. Mardin’e daha çok var.
Tekerleklerde durum aynı, bence emniyet kemerine sıkı sıkıya sarılın. O mu sizi siz mi onu bağlarsınız bilemeyeceğim, ama lütfen bağlayıcı olmaya bakın. Petrov’u hatırlayın, verdiği bir konferans esnasında “Rusya sizlerin toplamıdır. Eğer Rusya kötüyse toplamınızın kötü olduğu anlamına gelir. Siz neyseniz Rusya odur o kadardır.” İyi bir yazar olmanın yanısıra nitelikli din âlimiydi. Emniyet kemerini takan örnek şoför emsalinden.
Gizli buzlanmaya dikkat etmelisiniz, şoför aklı dengesini kaybetmiş gibi… Hep hepimizin yüzünden. Unutmayın deliller yalnızca delidir. Ama akıllılar çoğu kez ahmak. Ahmaklığın lüzumu yok, takın emniyet kemerini öleceksiniz diyorum. Sonra ben vicdan azabı çekeceğim. Söylemiştim ama dinlemediler diye bas bas bağırıyor olmak ağır gelir. Yoksa umut veren üç beş insandan fazla değil ki.
Nerede kalmıştık?
Evet artık son sözde sıra, otobüs devrilirse; ağla sevgili yurdum ağla… sonu sizde hayal ettiğiniz gibi olsun bu sefer olmaz mı?
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).