"Enter"a basıp içeriğe geçin

Affetmedim, Affetmiyorum, Affetmeyeceğim

Adım Taybet İnan. Elli yedi yaşındayım. Silopi nüfusuna kayıtlıyım. Kimliğimde yazmasa kökenim, anam, babam Kürt. Kürt olmayı ben istemedim, Huda (Allah) öyle yarattı.  Ben de sevdim Kürt olmayı. Ama zordu Kürt olmak. Bir de kadın olmak. Çok zordu.

On bir çocuk doğurdum, ah demedim/diyemedim. Desem de kimseler dinlemezdi. On bir çocuk ana dedi bana. Hepsine ayrı ayrı kurban olurum.

Hikâyem elli yedi yıl önce başladı ama bir günde, beş saatte, buz gibi taşların üzerinde, kanım boşalırken damarlarımdan, titreyerek bitti.

Aralığın on sekizi. Hava soğuk.

Sokağa çıkma yasağı olalı kaç gün oldu, unuttum. Çocuklarıma bakmaya gitmiştim. İki sokak yukarıda. Dönüş yolundayım. Acele etmem lazım. Daha ekmek yapacağım. Zaten evde bir şey kalmamış. Ekmek de yapmasam hepimiz aç kalırız.

Her taraftan silah sesleri geliyor. Arada bomba sesleri…

Eve de az kalmış. Seslenme mesafesi. Ayağıma bir mermi saplandı önce, acıdı. Tökezledim. Sonra göğsüme saplandı başka bir mermi. Soluğum kesildi. Düştüm yere. Düştüğümle kaldım. Kıpırdayamadım.

Nasıl acıyor, anlatamam. Kıpırdasam yüreğim yerinden çıkacakmış gibi oluyor. Sıkıyorum yumruğumu, acımı kessin diye. Kesilmiyor.  Silah sesleri bir azalıyor, bir çoğalıyor ama hiç kesilmiyor. Az ilerde bağırtılar var. Birisinin sesi bizim herife benziyor. Onu da mı vurdular. Sanki “ah” dedi. “Daye” diye feryat eden küçük kızım. Elimden gelse kalkmaz mıyım, feryat etmesin diye kızım. Kalkamıyor, kıpırdayamıyorum.

Nasıl da geçti elli yedi yıl. On bir doğum. Çocuklarımın tamamı içti sütümü. Sütüm kadar temiz oldu yürekleri.

Hava soğuk. Üzerine düştüğüm taşlar soğuk. Kanım çekiliyor sanki. Merminin deliğinden boşalıyor kanım. İçim üşüyor. Çok ama çok üşüyorum.

Kaç saat oldu? Ne bağırtılar, ağıtlar kesildi ne de silah sesleri. Bir kalkabilsem. Daha ekmek yapılacak. Çocuklar aç. Bu yasaklar ne zaman bitecek? Bu acılar, bu ağıtlar, bu kan ne zaman bitecek. Hava mı karardı? Üşüyorum…

Sonrası…

Sonrasını sonra öğrendim.

Ben vurulup düştüğümde bana doğru koşmuş bizim herif, Halit efendi. O da vurulmuş. Kaçıp bir eve sığınmış. Günlerce orada kalmış garibim. Kaynım Yusuf Efendi de bana doğru gelmeye çalışmış. Onu da vurmuş beni vuran katiller, daha evin avlusundan çıkamadan. O da vurulduğu yerde düşüp kalmış. Onun da yanına kimse gelememiş. Öylece iki gün kalmış vurulduğu yerde. İçindeki kan boşalmış. Damarlarında kan bitmiş. Ölmüş. Onu hem vurmuşlar hem de kanının boşalmasını beklemişler. Kimseyi yanına yanaştırmamışlar.

Tıpkı bana yaptıkları gibi.

Ben beş saat dayanmışım. Beş saat canım çekilmiş soğuk taşın üzerinde. Beş saatte boşalmış kanım, tükenmiş, ölmüşüm.

Neden böyle yaparlar? Neden silahsız, günahsız, ilgisiz birini vururlar? Vururlar da neden ölmesini beklerler? Hiç mi vicdan, insanlık, yürek yoktur bu katillerde? Çoluk çocukları, karıları, ana ve babaları yok mudur? Düşünmezler mi ya kendi başlarına gelse ne yaparlar?

Allah bırakmasın, Allah layıklarını versin…

Sonra yedi gün kalmışım vurulduğum yerde. Yedi gün çocuklarım yatmamış. Yatamamış. Kargalar, köpekler beni yemesin diye nöbete durmuşlar. Çocuklarım. Canlarım.

Nasıl durmuşlar öylece orada?

Nasıl dayanmış yürekleri?

Nasıl da üzülmüşlerdir?

Nasıl sarılırdım onlara, sarıldığımda ta yüreğimin içine koyardım.

Siz üzüldünüz, ağladınız, yüreğiniz acıdı diye acıdı yüreğim, mermi acısından çok…

Yedi günün sonunda, katiller imana mı gelmiş yoksa bıkmışlar mı bilmiyorum, izin vermişler insanlara da beni alıp hastaneye götürmüşler.

Tedavi için değil elbette. Gömülene kadar, kokmayayım diye morgda beklemek için.

On sekiz günde orada beklemişim. Kızım gelmiş beni almak için, vermemişler. Yalvarmış, yakarmış, vermemişler. Sonra kaçırıp bedenimi kimselere haber vermeden gömmüşler.

Çocuklarıma cenazemi alıp son hizmetlerini yapmalarını çok görmüşler.

Katiller.

Benden önce öldürdüğünüz bebeler adına, gençler adına, kadınlar adına, öldürdüğünüz silahsız, günahsız insanlar adına, sizleri, siz katilleri, kurşun sıkanları affetmiyorum.

Benden sonra öldürecekleriniz adına da affetmiyorum.

Sizleri asla affetmedim, etmiyorum, etmeyeceğim.

Siz de gelene kadar burada bekleyeceğim.

Geldiğinizde iki yakanızda olacak bu nasırlı ellerim. Gözlerinizin içine bakarak soracağım, doğurduğum on bir çocuğum ve öldürdüğünüz tüm bebeler adına, on bir kere, on bin kere…

Neden?