Eğer…
Eğer, henüz suç işlemenin, özgürlüğün ve adaletin ne olduğunu bilmeyen Yedi yüzün üzerinde bebek, adil olduğu tartışılır bir yargılama sonucu cezaevlerine konan anneleri nedeniyle dört duvar arasında, yeşilliğin ne olduğunu bilemeden yaşıyorsa,
Üniversitelerini bitirip yaşama atılmaları, kendi yaşamlarını kurup hem insanlara hem de kendisine faydalı olmaları gerekirken, okullarını bitiremeden basit mazeretlerle, yaka paça tutulup yerlerde sürükleyerek gözaltına ve oradan da cezaevlerine doldurulan yetmiş binden fazla üniversite öğrencisi varsa,
Eğer, bu coğrafyada yaşayan ve değişik inanç, dil, kültür ve kimliğe sahip insanlardan sadece birisi kutsanıp diğerleri yok sayılıyor, hatta silinip yok edilmeye çalışılıyorsa,
Ülkenin bir bölümü, aylar süren sokağa çıkma yasakları ve operasyonlarla yakılıp yıkılıyor, yaşayanları kendi topraklarından sürülüyor, yaşamalarına izin verilmiyor, siviller katlediliyorsa,
Eğer, ülkede yaşayan nüfusun yarısından fazlası, açlık sınırı denilen ve sadece hayatta kalmak için zorunlu ihtiyaçları içeren ekonomik sınırın bile altında kalıp, yaşamanın ne demek olduğundan habersizse,
Bunca ekonomik kriz ve sorunlara, ülkede üretimin bitme noktasına gelmesine rağmen, son yıl içerisinde kırk beş binden fazla insan milyoner olabiliyor ve lüks içinde yaşam sürebiliyorsa,
Eğer, sağlık sektöründe, birçok hastalığın ihtiyaç duyduğu ilaç bulunamıyor, parasızlık nedeniyle tedavi olunamıyor, doktorlar ve sağlık çalışanları saldırılara uğruyor, hastalar kuyruklarda çile çekiyor ve sorunlar çözümsüz kalıyorsa,
Eğer, ülkede her yıl iki bin civarında çalışan, önlenebilir nedenlerin önlenmemesi, gerekli tedbirlerin alınmaması, çok çalıştırma gibi nedenlerle yaşamlarını kaybediyor, önlem almayanlar yargılanmıyor ve ceza almıyor, bu duruma isyan eden, eylem yapmaya çalışan ve haklarını isteyen işçiler tutuklanıyorsa,
Ülkede her yıl en az altı yüz kadın, eşleri, eski eşleri veya kendilerini sevdiklerini iddia eden erkeklerce, işkence edilerek, silahla veya bıçakla katlediliyor, katledenler korunuyor, cezalar hafifletiliyor, “iyi hal indirimi” veriliyorsa,
Cinsiyetine bakılmaksızın, küçük çocuklarımız, ahlak yoksunu insanlar tarafından taciz ve tecavüze uğruyor ve suçlular cezalandırılmıyorsa,
Eğer, On binlerce öğretmen, binlerce akademisyen, hâkim, savcı, subay ve çalışan, herhangi yargılanmaya gerek duyulmadan suçlanarak işten çıkarılabiliyor, tüm yasal hakları elinden alınıyor, yurt dışına çıkışı yasaklanıp ülke içinde çalışması engellenerek kendisi ve ailesi ölüme mahkûm ediliyorsa,
Eğer ülkede, tarım ve hayvancılık bitirilmiş, köylünün kendi ürününden tohum alması yasaklanmış, her türlü gıda maddesi ve hayvan yemi olan saman bile dışarıdan alınır hale gelmiş, üretim bitirilmiş, dışa bağımlı hale getirilmişse,
Eğer, “yap-işlet-devret” modelleriyle yapılan hava limanları, köprüler, hastane ve yollara verilen olağandışı garantiler nedeniyle, ülkenin en az yirmi yıllık geleceği ipoteklenmiş, birkaç firma sahibi zengin ediliyorsa,
Grevler engelleniyor, hak aramalara müsaade edilmiyorsa,
Ülke parası birkaç gün içinde değer kaybedip mal ve hizmetlere % 25 in üzerinde zamlar yapılıyorsa,
Yetkililer, “Zamların sebebi fazla et tüketen insanlardır” diyerek insanlarla dalga geçiyorsa,
Fakir ve yoksul insanların gözlerinin içine bakıp, “ülkede fakir kalmadı” diye demeçler verile biliyorsa,
Eğer, Ülke tarihinin son otuz yılında, yirmi binden fazla “faili meçhul” cinayete kurban gitmiş insanların yakınlarının, yıllardır kaybettiklerini arama faaliyeti olarak devam eden “Cumartesi Anaları” eylemi, devlet tarafından, cinayet faillerini bulmak yerine yasaklanıp “terörist faaliyet” olarak gösteriliyorsa,
Halka tasarruf öneren yöneticiler, “itibarda tasarruf olmaz” diyerek, henüz duymadığımız yiyecekleri tüketip, lüks makam araçları ve uçaklar satın almaya devam ediyor, “örtülü” denilen ödeneği hesapsızca kullanıyorsa,
Ölüm kutsallaştırılıp, savaşlar destekleniyor, başka ülke topraklarında asker bulunduruyor, o topraklarda yetişen ürünler ülkeye getirip satılıyorsa,
Doğa acımasızca katlediliyorsa,
Adalet yok edilmişse,
İnsanın ve insanlığın değeri kalmamışsa,
Eğitim, sağlık ve bilim konularında dünyanın en gerisine düşülüp, yolsuzluk, yalan ve insan hakları ihlalleri konusunda en önlerde yer alınıyorsa,
Eğer, anlatmak ve ortaya dökmek istediğimiz henüz konunun daha başındaysak,
Yaşadığımızı sandığımız bu ülkede, hem biz insanlar hem de diğer canlılar için yaşam yok olmuş, yok edilmiş demektir.
Eğer, bunun farkında olan bizler, birbirimize aşağılayıcı isimler takmaya, birlik ve beraberlik kurulmasın diye elimizden geleni yapmaya devam ediyor, oturduğumuz rahat koltuklarımızdan kalkmıyor, bir avuç kalmış direnen insanların yanında yer alamıyorsak yaşam konusunda söz hakkımız da kalmamış demektir.
Ben dahil, insanım diyen, diyebilen, insan olmaya veya kalmaya çalışan her kişi, aynanın karşısına geçip yaşanan olumsuzlukları düşünüp yüzüne baksın.
Yüzümüz kızarıyorsa, hala umut var demektir.
Dışarıya çıkın…
1956 Elazığ doğumluyum
1977 Diyarbakır Eğitim Enstitüsünden mezunum
Siyasi nedenlerle öğretmenlik yapmadım
1980 sonrası 6 yıl kadar Diyarbakır, Eskişehir ve Antep cezaevlerinde tutsak kaldım
İşçi emeklisiyim