"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hak ettik mi?

Türkiye sınırında, Bir mülteci kampı. Üşeyen çocuğa spiker soruyor,

“Ceketin nerede?”

“Ceketim yok. Babam öldükten sonra, bana kimse ceket almadı”

Babası neden öldü?

2011 tarihinden beri kirli bir savaş yaşanıyor Suriye’de. Pisliği herkese bulaştı. On sekiz milyon nüfuslu Suriye’de savaş nedeniyle bir milyona yakın insan öldü. Dört milyon civarında Suriyeli Türkiye’ye iltica etti. 2 milyon civarında Suriyelinin de son İblid çatışmaları nedeniyle iltica etmesi bekleniyor.

Suriye’nin nüfusu yarıya düştü. Yaklaşı bir milyon civarında da yabancı var. Çeteler, savaştan ganimet almaya çalışanlar, koalisyon güçleri ve aşağılık lağım fareleri!

Mevcut rejim güçleri kendi topraklarını yabancı güçlerden temizlemeye çalışıyor ama kendilerine, “Suriye ordusu Suriye’den çekilsin” mesajları gönderiliyor!

Suriye rejim güçleri kendi topraklarını yabancı güçlerden temizlemeye devam ederse bu savaş nedeni sayılabiliyor!

Komedi gibi ama gerçek!

Sebebi ne olursa olsun, sana ait olmayan topraklarda varlığını sürdürmek işgaldir, tecavüzdür!

Aynı durumu Türkiye için düşün, benzer nedenlerle Suriye güçleri Türkiye topraklarına girmiş olsun, ne düşünürsün?

Tecavüz, yaşamın her alanında varlığını artırarak sürdüren iğrenç oluşum. İrade dışı yapılan her şey tecavüzdür.

İraden dışı evine girmek tecavüzdür.

Sen istemeden, izin vermeden, onaylamadan bahçene girip meyvalarını ve zebzelerini toplamak, izinsiz malına sahip çıkmak, tavuklarını almak, keçilerini, koyunlarını götürmek, zeytinlerini toplamak tecavüzdür.

Bu sadece Suriye topraklarında yaşanmıyor!

Tecavüz her yerde!

En yaygın tecavüz kadın ve çocuklara yapılıyor. Taciz ve tecavüz olarak. Her gün çoğalarak devam ediyor.

Tecavüzde ilk ve tek suçlu tecavüzcü değildir. Öncelikle, tecavüzcüye, tecavüzü yapabilmesi için cesaret ve güç verenler suçludur! Aile içi ensest ilişkilerde buna izin veren veya göz yuman aile bireyleri suçludur.

Diğer tecavüzlerde ise, başta adalet çalışanlar olmak üzere, göz yuman, destekleyen, görmezden gelen, sesini çıkarmayan, “bana ne” diyen, ayağa kalkmayan, isyan etmeyen,  her insan tecavüzün suçlusudur!

Tecavüz sadece cinsel alanda yapılmıyor.

Emeğimize tecavüz ediliyor, cebimizdeki paraya, kazandıklarımıza, birikimlerimize, alın terimize tecavüz ediliyor! Her gün yeni bir vergi çıkararak, her gün farklı uygulamalarla cebimizdeki paraya irademiz dışından el konuluyor!

Her geçen gün neden yoksullaşıyoruz?

Artık tatil yapmak için bile bedel ödeyeceksiniz! Tatilinize bile tecavüz edildi!

En çokda yaşam hakkı ihlalleriyle haklarımıza, hukukumuza, insanlığımıza tecavüz edildi. Yasa dışı şekillerde işten atıldık! Haklarımız verilmedi, gazpedildi. Yaşam haklarımız bile elimizden alındı. Onlarca kişi dayanamayarak intihar etti. Binlercesi açlıktani yoksulluktan kıvranıyor. Pasaportlarına, ehliyetlerine, diplomalarına el koyuldu. Yasaklı TC numarası getirildi. Bankalar hesap bile açmadı ve ölüme yollandı.

Yapılan her tecavüz üç kuruş para için değilmiydi? Hiç mi utanılmadı? Hiç mi yüzler kızarmadı? Hiç mi vicdanlar sızlamadı?

Yine her konuda olduğu gibi bu insan hakkı ihlallerinde yaşanan tecavüzlerde de sessiz kalanlar, göz yumanlar, görmezden gelenler en az tecavüzcüler kadar suçluydular!

Evlilikte yaş sınırı dokuza kadar indirilerek, bunu açıktan dillendirerek, hatta depremi bile buna bağlayarak etik değerlerimize de tecavüz etmeye kalktılar! Örf ve adetlerimize, gelenek ve göreneklerimize, etik değerlerimize, inançlarımıza tecavüz edildi.

Ses çıkarmadık, biz de tecavüz edenlere ortak olduk!

Giyimimize, yaşam biçimimize, sevdiklerimize, duygularımıza, sevgimize, neşemize, hüznümüze, kahkalarımıza ve gözyaşlarımıza varana kadar her şeyimize tecavüz ettiler!

Ne burnumuz kaldı ne de kulağımızın arkası!

Hak ettik. Sessizliğimizle!

Hak ettik karşı çıkmayarak, boyun eğerek!

Anamızı alıp giderken”  bir kez dahi arkamıza bakmayarak, “yaptığım doğru mu?” Diye düşümeden, utanmadan gitmeyle hak ettik!

Her ölüm vakasında, “bu sefer de ölenler tanıdık değil” diyerek utanmadan sevindiğimizde hak ettik tecavüzü!

Elazığ’da deprem olduğunda, google’de “Elazığlılar Kürt mü?” sorusunu sorduğumuzda en çok hak etmiştik tecavüzü!

Bir köpek öldüğünde/öldürüldüğünde döktüğümüz gözyaşlarımızı, Taybet ana yedi gün kaldırımda can çekişirken, Cizre bodrumlarında insanlar “öldürülüyoruz, yardım edin” çığlıklarını atarken dökmediğimiz gün hak etmiştik yaşadıklarımızı!

“Bizim ölümüz değil” diye düşündüğümüz içindir yaşadıklarımız!

Halbu ki ölüm ne ırk tanır ne cinsiyet ne de din!

Ölüm geldiğinde gidersin.

Keşke ölsek!