"Enter"a basıp içeriğe geçin

Yazar: Mustafa Yılmaz

Bazan hayalperest, bazan müşkülpesent, bazan evcil. Ama genellikle hayalleri olan sıradan bir genç. (17 Yaşımdayım)

Anneme söyleyivereyim mi, gelin kızı yerine sana örsün, aşktan bir kazak.

İçim eyalet eyalet senin, parçaladım hissizleşme diye, her bir parçana ayrı değer verdim, her bir parçan özgür bende. Sana ne yazdılar bilmiyorum, kısa bir mektup almışsındır, kısa bir veda, küçük bir buket, sessiz bir aşk, oysa ben ömür boyu aşık olurum, yalnızca sesine, dudaklarına gelemem bile, sesinde soluklanırım, sessiz olmaz…

Yorumlar kapalı

Uyurken Ağlamak İstemiyorum!

Parçalanmış hayallerimin, yıkık dökük umutlarına basmamak için dikkatlice yürüyorum parmak uçlarımda. Ama etrafımdaki hiçbir şey yatağıma on dakika önce girip kurduğum on yıllık hayallere benzemiyor ki… Mesela mutluluğunu dışarı çocuk sesleriyle duyuran bir ev yok burada, sadece, sadece kırık pencerelerinden dışarı sarkmış perdenin uçlarıyla bir ev görüyorum, sanırım kapısı da…

Yorumlar kapalı

Keşke, insanlara da biraz kar yağsa…

Mevsimlerin her halinden bungunum.  Yazı hiç sevmem çok sıcak, kıştan nefret ederim çok soğuk, İlkbahar aşk ayları, sonbahar hüzün dönemi. Ben sanırım sadece mevsimlerin kendilerinden nefret ediyorum. Ama mevsimlerden nefret ettiğim kadar da mevsimlerin beraberinde getirdiklerinden haz alıyorum… Mesela, yaz günleri daha bi’umutla kalkıyorum güneş doğarken, ya da ilk baharın…

Yorumlar kapalı

Ah Siz Zavallılar!

Haklıyız, haklı çıkmak zorundayız düşüncelerimizi sadece haklı olmak üzere kuruyoruz çoğumuz. İnsanları dinlemek bile istemeyecek kadar haklıyız. Bizim düşüncelerimizin çok büyük bir kalkanı var çünkü. Bu kalkana kibir ismini vermişler yıllar yıllar önce.  Çağımızda kibir insanları başkalaştırmakla kalmıyor, kibir insanları yaratıyor adeta. Kibir insanlarını detaylıca incelemek lazım. Kimdir bu kibir insanları? Genellikle ruhları dünyanın hayal denizi…

Yorumlar kapalı

İnsanlar, insanlar, bana ne insanlardan!

İnsanlar, insanlar, bana ne insanlardan! (Stefan Zweig – Mecburiyet)   Düşünüyorum; Bir daha beni hatırlamayacak insanlardan bana ne! Bir kez daha konuşmayacağım insanlardan bana ne! Belki de son kez gittiğim bir mahallenin köşesindeki bakkalın sert tavırlarından bana ne!  Marketteki kasiyerin hesap yapamamasından oluşan kuyruktaki her biri canavarlaşan insanlardan bana ne! Otobüsteki…

Yorumlar kapalı

Kendimi Kendim Olmaya İkna Edebildim mi?

     Ben her zaman başkasının kurduğu hayaldim, başkasının yaşadığı duyguydum, başkasının düşündüğü hedeflerdim, başkasının başkasına fedakârlığıydım. Ben doğduğumda bile annemin babamla evlenmeden önce öldüğü dayısının benzeriydim. Babamın, babasından dayak yemekten çokça kurtardığı, bayramda ilk ziyarete gittiği amcasının simasıydım. Çocukken izlediğim sadece sabahları çıkan ve sadece sabahları zevk veren çizgi…

Yorumlar kapalı

Kentimize Neden Saygı Duymalıyız?

Kent, sözlük anlamında sanayi devrimi sonrasında gelişen sosyokültürel etki altında kırdan göç alan, kültürel açıdan çok çeşitli kozmopolit yapı olarak tanımlanıyor. Fakat kenti anlamak için sözlük anlamına bakmaktan daha çok kentlerdeki hızlı nüfus artışı ve sanayileşmenin beraberinde getirdiği birçok probleme bakmak gerekiyor. Bu problemlerin başında, ne yazık ki toplumsal açıdan…

Yorumlar kapalı