"Enter"a basıp içeriğe geçin

Anneme söyleyivereyim mi, gelin kızı yerine sana örsün, aşktan bir kazak.

İçim eyalet eyalet senin, parçaladım hissizleşme diye, her bir parçana ayrı değer verdim, her bir parçan özgür bende. Sana ne yazdılar bilmiyorum, kısa bir mektup almışsındır, kısa bir veda, küçük bir buket, sessiz bir aşk, oysa ben ömür boyu aşık olurum, yalnızca sesine, dudaklarına gelemem bile, sesinde soluklanırım, sessiz olmaz aşkım, akarsu üzerindeki kağıttan gemi gibi, yastığın soğuk yanını arayan çiçeği burnunda aşıklar gibi, eli kana bulanmış yeni yetme katiller gibi, çığlık çığlık, güzel güzel severim, bağıra bağıra, bağrıma sindire sindire severim.

Bir günaydın dökülsün sesinden diye beklerdim sizin oralarda, biliyor musun kaç kere sadece işçilerin bindiği tıklım tıklım otobüse binmek zorunda kaldığımı, biliyor musun sen işçilerin ekmek kavgasını, biliyor musun sen işçiyi, sen otobüsü biliyor musun? Ara sokaklarına, adımladığın asfalta, ya da öylesine dizilenmiş birkaç renk kaldırım taşına, hiç sigara izmariti atamadım, belki aşksız dudaklarıma bir parça değmiştir de, sana bulaşır diye, hep cebimde sakladım sönmemiş duman fabrikalarını, aşk fabrikalarını, zehir fabrikalarını, bir ucu sarı, oval çizgili, bir ucu açık, tütünden zaman makinelerini…

Bir gün, umardım ki sıkıl benden, bık, usan, sevme beni çünkü öyle seviyorum seni: Sana aşkımı denemeyi düşündüğüm için üzgünüm, ama biliyorsun beni, bir tek metafiziğin Allah’a inanırken geçerli olduğuna inandığımı biliyorsun işte, hasta ruhluyum biliyorsun işte, güzel severim, Allah kahretsin, bunu da biliyorsun! Ama neden hala bir günaydın, tamam bunu da ben biliyorum…

Sevmekten usandım bir zamanlar, kısa sürdü, ertesi gün saçlarını göresiye kadar. Yüzün çok güzeldi, ya da değildi, emin değilim, gözlerine de bakamadım ki hiç, saçlarını tutamadım, kokusunu hiç bilmiyorum ki, ellerinde neler var, o kadar çaresizim. Sana anlatmak için neler biriktiğimi biliyor mu, bilmediğim ellerin. Soğuk mu acaba, yüreğin kadar? Anneme söyleyivereyim mi, gelin kızı yerine sana örsün, aşktan bir kazak. En çok hangi rengi sevdiğini de biliyorum ben, vıcık vıcık aşk rengini seversin sen, onlara hayrandın, onları istiyordun, özür dilerim adam gibi sevdiğim için.

Özür dilememden de hoşlanmazsın, gerek yok dersin, dileme, hata bende, neden diliyorsun, yoksa beni mi seviyorsun, beni neden bu kadar düşünüyorsun, Mustafa birini seviyorum ben…

Kim ki o birisi, sandalye aşıklarından mı? Dönen cinsleri var bir de, daha pahalıymış, sen fizibiliteye çok önem verirsin ya! Bak yine seni düşündüm, sen düşünmek istersen, ben ağaç aşıklarındanım, güzelim çok yakmışsa tenini güneş ben kocaman bir meşe bitiriveririm, eğer soluklanmak istiyorsan, bir ceviz olurum, fazla oturtmam seni altımda, hasta eder gölgem insanları, acaba ben zaten bir ceviz miyim? Hayır, ağaç derken dar ağacı demek istemiştim, sevgimi henüz astım, dudaklarına gelemeden, sesinde soluklanmaktan yargıladım onu!

Bilir misin, otobüslerde hep en arkayı severim ben, rahatlığından değil, en az insanı orada gördüğüm için, sana benzemesinden korktuğum insanlarla karşılaşmamak için, ha zaten mümkün de değil…