Yüksek Seçim Kurulu, AKP ve MHP’nin İstanbul seçimlerine yapmış olduğu olağan üstü itirazları dün görüştü. YSK, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin 4 ret oyuna karşılık 7 kabul oyuyla iptaline ve 23 Haziran’da yenilenmesine karar verdi. Çok tartışılan karara gerekçe olarak “Bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması” gösterildi. Ayrıca kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmeleri yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleri ile seçim müdürleri ve diğer sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası da YSK kararıyla iptal edildi. Konuşulması gereken çok fazla başlık var. Bu kararın hukuki değil siyasi bir karar olduğu artık su getirmez bir gerçek.
Hırsızlık yok, İmamoğlu önde bitirdi
İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi herhangi bir organize oy çalma meselesi olmadığı, Ekrem İmamoğlu’nun seçimi önde bitirdiği YSK kararıyla yeniden tescil edilmiş oldu. tescillenmiş oldu. Bir takım aşırıcı çevreler sürekli seçimlerde organize bir oy hırsızlığı olduğu iddiasını yüksek sesle dile getiriyordu. Demek ki ses yüksek çıkınca haklı olunmuyormuş.
Hani 2 Mart son itiraz tarihiydi?
Bu kararın siyasi bir karar olduğunun bir diğer göstergesi de henüz 2 hafta önce alınmış emsal karar. İYİ Parti, Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesi’nde ‘belediyede görevli müdür ve yardımcılarının sandık kurulu başkanlığı yaptıklarını ve mevcut belediye başkanının da aday olması sebebiyle seçime hile karıştırıldığını’ öne sürerek bu sandıklardaki oyların iptalini istemişti. Bir başka itirazda ise sandık kurullarının en az 4 kişiden oluşması gerekirken, 3 kişiyle oluşturulduğu iddiasıyla ‘tam kanunsuzluk’ gerekçesiyle bu oyların iptalini istedi. Ama YSK, her iki itirazda işin esasına girmeden, sandık kurullarına yönelik itirazı görüştü. “Kurulumuz tarafından yapılan değerlendirme neticesinde; Sandık kurullarının teşkiline ilişkin itirazların, Yüksek Seçim Kurulu’nun 13/12/2018 tarih ve 2018/1105 sayılı kararı ile kabul edilen Seçim Takvimine göre 2 Mart 2019 tarihinde kesin olarak karara bağlanması nedeniyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.” dendi. Bunun anlamı şudur. Sandık kurullarına itiraz süresi 2 Mart 2019’da neticeye ermişti aslında. AKP ve MHP’nin ne itirazının ne de YSK tarafından verilen kararın hukuki bir dayanağı yok. Sana başka bana başka hukuk sistemi Osmanlı’nın sonunu hazırlayan nedenlerden biriydi. Mustafa Kemal’in yeni kurulan ülkede yaptığı ilk düzenlemelerden biri de mahkemelerin ve hukuk sisteminin birleştirilmesi oldu.
Çürüdüler
Bu süreçte “Cumhur İttifakı” tüm kozlarını oynadı. Ağızlardan çok sert cümleler çıktı. Medya desteği de bu süreçte tabi ki güçten yana olarak şaşırtmadı. Örneğin seçim sürecindeki İstanbul skandalıyla ülkedeki son vicdanda da itibarını yitiren sözde haber ajansı AA, YSK’nın dünkü kararından bir gün önce “İstanbul seçimlerinde FETÖ izi” şeklinde ahlaksız bir habere bile imza atıp tüm medya kuruluşlarına servis etti. İçi boş siyasi talimatla yapılan bu haberi henüz iki gün geçmesine rağmen konuşmuyoruz bile. AA ve TRT bu süreçte devlet değil hükümet medya kuruluşları olduğunu birkez daha göstererek, kendilerine yönelik güvensizlikleri de birkez daha tazelemiş oldu.
Tek zarf, tek kurul, dört pusula, TEK İPTAL!
İstanbul seçimleri tek zarfta 4 oy şeklinde yapıldı. Yani tek bir sandık kurulunun eşliğinde tek bir zarfta ilçe belediye başkanı, büyükşehir belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve muhtar oyları yer aldı. Ne hikmetse aynı sandık kurulunca sayılan bu 4 tür oydan sadece büyükşehir belediyesi iptal ediliyor. Acaba ilçelerde AKP’nin zaten üstünlüğü olduğu için olabilir mi? Akıl alır gibi değil.
Sadi Güven ne yapsın?
YSK Başkanı Sadi Güven göreve geldiği günden bugüne her zaman çok eleştirildi. Bu kararla anlamış olduk ki eğer ortada bir hukuksuzluk varsa Sadi Güven’in de yapabileceği bir şey yok. Zira YSK, 7 asil ve 4 yedek üyeden oluşuyor. Dün AKP ve MHP’nin iddialarıyla seçimin yenilenme istemini reddeden kişilerden biri de başkan Sadi Güven’di. Ülkede bin odalı sarayınız yoksa nereye başkan olduğunuz da da pek işe yaramıyor.
Özetle sahiplenilmesi çok zor olan bu karar ülkede birçok şeyi tescillemiş oldu. Hukukun helvasını ilk hangi parti yapıp iftar davetlerinde ikram eder bilmiyorum ama herkesin bir Fatiha okuması gerekiyor. Ölen öldü biz yaşamaya bakalım demek de işe yaramıyor katledilen adalet olunca. Mazbatasını aldıktan sonra soğuma dönemine giren İmamoğlu ekolü de bu kararla birlikte Türkiye’nin dört bir yanında yeniden gündem oldu. Bu süreçte aslında AKP ve MHP liderleri kendilerine rakip bir liderin yaratılmasına omuz verdiler. Yarın da İmamoğlu ekolünü yazacağım.
GSÜ İletişim Fakültesi öğrencisi, GAZETECİ.