Geleceğimiz çalınıyor ülkemiz elden gidiyor. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz kaotik durum koca bir ülkenin yıkımını güçlendiriyor. Artık bir şeylerden eminiz iktidar ülkeyi yakmak pahasına iktidarını (İstanbul Türkiye’nin kapısıdır, bu tezi bilerek) elden bırakmamak için elinden geleni yaptı/yapıyor. İnsan hakları, anayasa veya YSK’nın içtihatları hiçbiri önem arz etmiyor. En önemlisiyse milli iradeye inandığını savunan iktidar YSK eliyle seçimi gasp etmekte. İster a görüşündeki b şahsı olalım, istersek d görüşünde ısrarcı olan c bireyi hiç fark etmez. Koca ülke için, vatan adına esas olanlar vardır. Peki, nedir bunlar? İlki bağımsız eğitimdir, bağımsız eğitimle bağımsız hukukun oluşmasına katkı sağlarsınız, refah kalitenizi yükseltecek ekonomiyi yetiştirdiğiniz çağdaş, çevreci, ekonomik sorunlara göğüs geren kişiler yetiştirirsiniz. Hukukun olmadığı ülkeler çete veya mafya yönetimine benzer yönetimler oluştururlar. Adına ister monarşi, ya da teokrasi hatta kleptokrasi deyin, yönetim şekli belli olmayan bu belirsizliklerle rant anlayışına tâbi ülkeyi yöneten bir avuç mafyanın hükmü geçer.
Eğitim yoksa hukuk yoktur. Hukukun olmadığı yerde hukukî kararlar sevindirici haberlerdir. Hukuksuzluğun hüküm sürdüğü yerde ekonomi dibi görür, memleket parsel parsel satılır. İnsanlar işsiz kalır, aç kalır. Açlığın, sefaletin gölgesinde birbirine üstünlük yarışı başlar. Hapşırmayan padişaha “padişahım çok yasa” yarışı hız kazanır, kısaca tahakküm alır başını gider.
Neden bunları hatırlattığıma gelince. Malumunuz YSK İstanbul seçimleri için son kararını dün açıkladı, 7 oy seçimin tekrarını oluştururken 4’ü hayır gerek yok yenilemeye şeklinde oy kullandı. Bu sonuca bağlı olarak 11 üyenin oy kullandığı seçimin tekrarı veya reddine oylamasını, seçim tekrar edilmeli diyerek karara bağlamış oldu. Bu kararın gerekçesi olarak “Bir kısım sandık kurullarının kanuna aykırı oluşturulduğu” gerekçesiyle seçimi iptal etti. Sandık kurullarını oluşturanlar il ve ilçe yüksek seçim kurullarıdır, yani YSK’nın ta kendisidir. Nasıl olurda bu gerekçeyi öne sürerek seçimi iptal edebilir! Bunun futbolda ofsayt kuralları oluşturup sonra ya bu pozisyonda aslında ofsayt var, daha önce atılan gölün iptaline. Ama pratikte uygulamışsın, madem bu ofsayt o zaman neden golü kabul ettin? Kabul ettiğin golü nasıl olurda iptal edersin? Ya da nasıl verilecek ofsaydın kuralını zamanında gözden geçirmiyorsun, diye sorarlar insana. Hukukun bilfiil işgaline, kleptokrasi yönetim anlayışının izahına delil olarak kabul edilecek niteliktedir. Bu arada geçenlerde uzun uzun açıklamalar yapan Sadi Güven (YSK başkanı), hiçbir açıklama yapmadan gerekli yazılı açıklamayı işaret etmiştir. Vatandaşın geliriyle geçinen YSK üyeleri acaba gece boyunca uyuyabilmiş midir, uyumuşlarsa horlamışlar mıdır?
İstanbul için gerekli karar verilirken, muhalefetin önünde iki seçenek var. Öncellikle tüm muhalefet partilerin (MHP dışında) birleşip boykot mu edeceğini, yoksa ikinci seçenek olarak seçime katılıp tekrardan İstanbul’da kazanacağını mı ilerleyen günlerde göreceğiz. Yüksek ihtimalle seçime tekrardan katılıp rövanşta da iktidarı hüsrana uğratmaya çalışacaklardır. Fakat peşinen söylemek gerekirse muhalefetin işi hiç kolay değildir, karşısında medya ambargosu artı devletin tüm imkanları yani kendini devlet sanan bir iktidar vardır. YSK’nın hukuki dayanağı olmayan keyfi belki de şantaja dayalı kararıysa gözler önündedir. Muhalefet sinei millete de dönebilir, ancak bu da ülke geleceği açısından gözü dönmüş iktidara karşı ne getireceği belirsizdir.
Son sözlerimi George Orwell’in dediklerini hatırlatarak bitirmek istiyorum. “Hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa yoktu.”
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).