Konuya nereden, nasıl başlayacağımın şaşkınlığı içerisinde yazıyorum! “İsrail’in yetmiş yıllık başkentimizdir.” Tarzında bir açıklaması mevcut. Kudüs’e dair İsrail’den gelen bu açıklamalara yönelik birde ABD’nin: “Kudüs’ü başkent olarak tanıyacağız.” Demesi ise bu konuda daha sert bir havanın eseceğini tahmin etmeye yetecek bir açıklama.
Biraz tarihsel serüvende, ana hatlarıyla Kudüs’ü hep beraber hatırlamaya ne dersiniz? Kudüs’ün dini anlamda önemseyenler: Museviler, Yahudiler, Müslümanlar ve Hıristiyanlardır. Kudüs’ün birden fazla dine ev sahipliği etmesi nedeniyle büyük bir öneme sahip olmuş, hâlâ aynı sıcaklığını (ifade ettiğim dinler için) koruyor.
Bizim meselemiz Müslümanlar ve Kudüs ise birazcık geriye gitmekte yarar var. Kudüs’ün Müslümanlar için önemini kısaca ifade edeyim: Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksay’ı bağrında barındırması. Resulullah (s.a.s)’ın isra ve mirac mucizesine şahit olması bu önemi anlatmaya yeterdir. Müslümanlar Kudüs’ü her zaman önemsemiş ve şehadet şerbetinden taviz vermemişlerdir. Nitekim bunun en önemli örneklerinden birisi Selâhaddin’i Eyyubi’dir. Selâhaddin’i Eyyubi’nin: Kudüs’ü fethedip tekrar İslam Devleti yapana kadar gülmek bana haramdır.” Davranışı ve örnekliği tarihin gerçekliğine beyan, İsrail’in hilafınaysa İslam dünyasının verdiği bir ders olarak hafızlarda yer almış.
Tarihten verdiğim örneklerin tümüne birde ikinci Abdülhamit’ten bir örnekle bitirmek istiyorum. Batılı Yahudi zenginleri para karşılığında Filistin topraklarını almak istemişleridir. Buna karşılık ise Abdülhamit han tarafından önce ültimatom verilmiş, sonra ise şu sözlerle sert bir şekilde karşı çıkmıştır: Eğer Bay Herzl, senin arkadaşın ise ona söyle bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi toprak satmam. Zira bu topraklar benim değil, milletimindir.” Sözleri tarihe bir not Yahudilere karşı bir hançer emsali taşır. Tabi son olarak hatırlatmak istediğim bir husus var. O husus: Filistinlilerin topraklarını sattığı iddiasıdır. Bu iddia ne kadar geçerli/doğru meçhul ve tartışmalı bir konu.
Genel geçer bilgiler bu şekilde. Peki Müslümanlar ne yapıyor, yeterli bir tepki var mı? Ve bundan ziyade Müslümanlar için Kudüs ne kadar hassas bir konu…
Öncelikle en son sorduğum soruya cevap vererek başlamak istiyorum. Elbette Kudüs Müslümanların vazgeçilmezi, lakin bu konuda an itibariyle tüm Müslümanlar hem fikir mi? Değiller ise ne zaman olacaklar…
Kudüs için yeterli bir tepki var mı, ve en önemlisi ise Müslümanlar niye tek yürek ve tek ses değil? Benim bu noktada fikirlerim ve tespitlerim tam anlamıyla bir tepki ve birliktelik olmadığı yönünde. Bunun kısaca açıklaması ve teyidi ise şuradan başlar: Müslümanlar an itibariyle niye meydanlarda değil, tüm ülkeler (Müslüman ülkeleri) hep bir ağızla sert bir tepkiyi veremiyor/vermiyor. Bunları irdeleyip bu amayı/amaları doldurarak yola çıkmak daha sağlıklı olacaktır.
Bu konudaki kısaca çözüm önerimi bir kaç kelime ile ifade etmek isterim. Sosyal medya hesaplarından yazarak, çizerek İsrail’i bu tavrından geri çekmemiz mümkün değil. Akılcı ve sükunet dolu hak hukuka riayet ederek meydanlara inilmeli. Bu iş meydanlarda başlamalı fakat nerede biter onu da zaman gösterecektir.
Son olarak başta ifade ettiğim amayı toparlayacak olursam. Kudüs bizimdir ama Müslümanlar (her Müslüman) buna ne kadar inanıyor, Kudüs bizimdir ama Müslüman dünyası ne zaman tek yürek olarak bir cevap verecek? Kudüs bizimdir ama yazmak çizmek bizi çözüme kavuşturmayacak. Kudüs bizimdir (Müslümanlarındır) ama Müslümanlar (sessiz olanlar için diyorum) niye sessiz? Ve son olarak Kudüs bizimdir ama ne yapmalı ve nasıl bir öz eleştiriyle ilerleyip İsrail’i yaptığı bu açıklamadan dolayı pişman ettirmeliyiz? Bunlar üzerinde kafa yormalı, hedef Kudüs araçlar yani çözüm yolu ama demek ve bir an önce harekete geçmektir. Umarım çok güzel bir netice ve birliktelik dolu bir sonraki yazım olur (bu konuda).
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).