"Enter"a basıp içeriğe geçin

“Dava”

Türkiye’deki sağ kanadın özellikle de AKP’lilerin ağzından hiç düşürmediği bir kavram var: Dava. Siyasi ve özel hayatlarını bu davaya adadıklarını söyleyen bu kişiler, siyasi gücü ellerine geçirdiklerinde asıl davalarının ne olduğunu, gericilik ve faşizmle harmanlanmış yollarını hepimize gösterdiler. Üstünde bu kadar durdukları davalarının neleri içerdiğine, bu dava sonucunda Türkiye’ye neler yaşattıklarına, ülkenin geleceğini nereye götürmek istediklerine yakından bakalım.

Eğitimle başlamak istiyorum. Son zamanlar yapılan değişiklikler ile imam hatip lisesi açılması için gereken nüfus koşulu 5 bine indirildi. Bunun anlamı artık imam hatip liseleri açmak 10 kat daha kolay hale geldi. Ayrıca yeni açılacak her okula abdesthane ve kadın ile erkek ayrı olmak üzere mescit bulundurma zorunluluğu getirildi. Bunların yanında Konya’daki bir okulda karma eğitimin kaldırıldığı, kız ve erkek öğrencilerin ayrı bir şekilde öğrenim göreceği haberlerini aldık. Tüm bunların göstergesi eğitimde gericiliktir. Bilimin ışığında ilerlemek ve gelişmek yerine eğitim sistemini orta çağ seviyesine geri döndürmek bu davanın temellerinden biridir.

Gerici bir eğitim sistemi ile kindar-dindar bir nesil yetiştirme amacı güden bu zihniyet, toplumunda bu şekilde kindar olmasını dava edindi. Toplumu bölmeye dayalı verilen demeçler, farklı fikirlere sahip olanların terörist ilan edilmesi, kendinden olanların her alanda kayırılması bize bunu açıkça gösteriyor. Referandum sürecinde ‘hayır’ın gücünden korkan iktidar, ülkenin yarısını terörist ilan etti ve bu ayrıştırma politikasıyla toplumu 2’ye bölmeye çalıştı. Bu uğurda kendi destekçilerini niteliklerine bakmaksızın her konuma getirdi. Bu politika nedeniyle ülkedeki birçok yapı işlemek duruma gelmekte. Bir diğer toplumsal konu ise cinsiyetçilik. Geçen yıllar bizlere açıkça gösterdi ki AKP’nin davasında kadın-erkek eşitliği diye bir kavram yok, hatta kadınlar 2. sınıf vatandaş muamelesi görüyor. Hemen her gün kadına şiddet haberleri duymaktayız. Bu şiddet olaylarının katbekat fazlasının göz önüne çıkmadığını hepimiz biliyoruz. Gündem haline gören gelen davalarda bile suçluların cezalandırılmadan serbest bırakıldığını görüyoruz. Bu durum, bu kötü zihniyete sahip insanları cesaretlendirmesine rağmen, iktidardan net bir tepki gelmemesi ve bu konulara karşı harekete geçmemesi, bu durumu desteklediğini ve AKP davasında kadının yerini açıkça göstermektedir. Ayrıca yaklaşık bir yıldan beri süren olağanüstü hal koşullarında işsiz kalan, sebepsizce ve hukuksuzca hapse atılan onbinlerce insanın var olması da insan haklarına bakış açılarını göstermektedir.
2016 Küresel Hukukun Üstünlüğü Endeksi verilerine göre, Türkiye ‘iktidar üzerinde en az denetimin olduğu ülkeler’ sıralamasında 6’ncı sırada yer aldı. Uluslararası kurumlar tarafından yapılan araştırmalar da Türkiye’deki adaletin yok olmakta olduğunu gösteriyor. Türkiye’de 150’nin üzerinde tutuklu gazeteci, 11 HDP ve 1 CHP’li tutuklu milletvekili ve haksız hukuksuz yere hapse atılan binlerce vatandaş bulunmakta. Basına uygulanan sansür ve baskı ayrıca muhalif vatandaşlara uygulanan şiddet ve hukuki baskı, bu davanın faşizmden beslendiğini göstermektedir. OHAL durumundan faydalanarak çıkarılan KHK’ler ile ülkeyi kendi karanlıklarına sürüklemek istiyorlar, bunun karşısında direnenlere de şiddet göstermekten, hukuksuzluk yapmaktan çekinmiyorlar.
Yukarıda belirtilen tüm durumlar gösteriyor ki “dava” adı altında yıllardır savundukları bu yol, ülkemizi ve bizleri karanlığa sürüklemekten başka bir yere varmıyor. Uygulanan adaletsizliklere, söyledikleri yalanlara, gerici zihniyetlerine kılıf olarak kullandıkları ‘kutsal dava’ kavramı, içi faşizmle dolu bir kavramdır. Tüm bunlar sebebiyle tüm bu yapılanların ve bunları yapanların karşısında durmaya devam edeceğiz.