Dünyanın yaradılışından bu yana insanlar birçoğu olay yaşadı. Savaş, kan, gözyaşı, ızdırap hepsine şahitlik etti. Bugün hala dünya üzerinde onlarca insanın kanın akmasına şahitlik etmenin ötesine gidemiyoruz. Ölümler, gözyaşları ve bir vicdanın ölümüyle başbaşa kalmış durumdayız.
Niye bu kanın, gözyaşının ve kaosun sadece ama sadece seyircileriz? Bizlerin seyirci kalmasını sağlayan ne? Vicdan sahibi bireyler değil miyiz? Yoksa vicdanımızı cüzdanımıza mı emanet ettik? Nedir bizi umursamaz kılan bu hal? Nedir bu pespayelik?
Seyirci kalmamızın birçok sebebiyeti söz konusudur. Bunlardan ilki dünyada yaşanan bu kadar gelişmeye (savaş,kan ve gözyaşı) karşı artık tüm bireylerde bir kanıksama oluşması. Bu kanıksamanın sebebiyse insanoğlunun var oluşundan bu yana süren çetin ve amansız mücadelenin bitmemesi, kanıksamanın temelini oluşturdu. Bir diğer gerekçesine değinecek olursak bireylerin (insanların) çıkarcı, menfaatçi tutumları bizleri bu hale getirdi. Buda yetmezmiş gibi birde insanlar arasında güvensizlik sorunu boy göstermeye başladı. Bütün bunlara bağlı olarak yeni dünyada eskiye özlem her geçen gün daha da fazlalaşıyor. Geçen günlere bakıp sadece bir ah çekiyoruz.
Yeni bir dünya yaratıp ah çekmek yerine oh çekmenin zamanı değil mi artık? Daha güzel merhamet dolusu hayatı ne zaman yaşayacağız? Ne zaman sesimizle, yüreğimizle, ruhumuzla ve tüm benliğimizle yeni bir dünya yaratacağız? Bence bugün geç olmadan tam zamanı. Durmak bilmeyen zaman içerisinde yeni bir dünya yaratmanın tam vaktidir. Nitekim yol, yöntem ve çabamız pek vahim olmaksızın bugünden vicdan dolu yarını inşa etmenin zamanıdır. Eğer güzel bir dünya istiyorsak bugünden başlamalıyız, yarınlar için güzel dünyanın inşasına. Bu imkansız görünümlü gerçeği yaratmak inançla birdir.Eğer inanırsak olur.
“Bu nasıl olacak?” diye soranlara ise kısaca birkaç cümleyle açıklamaya çalışacağım.
Bir dünyanın ortak vatandaşları olarak herkes, herkesin düşüncesine, inancına saygı duymalı. Her bireyin liyakatine önem vermeliyiz. Dürüst bireyler olmalı aynı şekilde çocuklarımızı da buna göre yetiştirmeliyiz. Başarıyı yakalarken ahlakı bir yana itmemeliyiz.Kısaca insan olmanın bize yüklediği sorumlulukları yerine getirdiğimiz süreç içerisinde yeni ve daha güzel bir dünya yaratmış olacağız.
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).