"Enter"a basıp içeriğe geçin

“Okumak: Kendini Keşfetmenin Yolu”

Okumak ve okutmak üzerine söylenmiş birçok sözden, uygulanmış etkinlikten bahsedilebilir.

“Okuma, tutkuların en soylusudur. ”diyen A. Albalat aslında soylu kelimesiyle durumu çok iyi özetlemiş.

Hayatı okumak, insanı okumak, kitabı okumak, güncel olayları, dünyayı okumak gibi çeşitleri vardır okumanın. Burada bahsettiğimiz daha çok kitabı okumak ve sonrasında kitabın ışığıyla diğerlerini okumak olabilir.

  • “Onun okuması yoktur.
  • Çok okuyan çok bilir.
  • Bizim çocuk iyi okuyor.
  • Oku da adam ol!”

Bu maddeler de okumanın farklı şekillerine örnek olarak verilebilir.

Düşünceyi besleyen, geliştiren ana kaynaklardan biri sayılmıştır okuma. Düşünenin beslenmeye, yenileriyle gelişmeye ihtiyacı vardır. İnsanın kendini ve dünyayı tanıması düşüncenin olgunlaşmasına bağlıdır. Bu bağ da kitaplarla sağlanmalıdır.

Eğitimci Carl Zimmer’in bir zamanlar söylediği gibi,

“Okumak, hayattaki pek çok güzel şeyin kapısını açan anahtardır.”

Temas ettiğimiz tüm insanlara o anahtarı verelim ve gelişmelerine katkı sağlayalım. Nitekim Thomas Jefferson bir dostuna yazdığı mektupta, “Özgür insan, okuyan insandır. ”der. Ardından da şunları ekler:

“Çünkü okuma, bilgisizliği ve kör inançları yenen tek güçtür.”

Bu gerçeği Voltaire şöyle dile getirir:

“İnsanlığı yönetebilecek olanlar, okuma ve yazma gücüne sahip olanlardır.”

Elbette ki günümüzde bu okumalar ve okumayı sağlayan güç yapay zekâ kavramının ve onun yönettiği yazılım ve makinelerin eline geçmiştir.  Ama temelde yine okumaya ve kitaba erişim ve bu bilgilerin kullanılması söz konusudur.

Okuma faaliyeti birilerini susturmak, bir gruba ya da kişiye bilgiçlik satmak için yapılmaz. Okuma faaliyeti rast gele kitapları körü körüne okumak, rast gele kitaplardan okuduklarına öylesine inanmakla da olmaz, olmamalı.

Okumak, temelde kendini sonra etrafını geliştirmek ve dönüştürmek için olursa daha bir anlamlı hale gelir. Okumak için de iyi kitaplar seçilmeli.

“Kitap vardır ancak tadına bakılmak içindir; kitap vardır yutulmak, kitap vardır çiğnenmek, özümsemek içindir. Başka bir deyişle, kimi kitapların ancak bir bölümüne göz atmalı insan, kimisini baştan sona şöyle bir okuyup geçmeli, pek azını da her ayrıntı üzerinde titizlikle durarak adamakıllı okumalıdır. Kimisini de kaynak olarak sürekli elde tutmalı ve sıkıştıkça, lazım oldukça o sağlam kaynaktan faydalanma yoluna gitmelidir.

Okumak insanı olgunlaştırır, konuşmak ustalaştırır, yazmak ise daha somut bir bilgi sağlar. Evde bir köşe, raf ya da dolap olmalı kitapların olduğu. Gördükçe, baktıkça kitabı hatırlamalı belki o zaman bir muhabbet başlar okumaya ve okuyana dair. Bilenlerle bilmeyenler elbette ki bir olmayacaktır. Bilmek de okumakla, okuyana değer vermekle, kitaba dokunmakla olacaktır.

Zihinlerin gıdası satırlarda gizlidir. Satırı okumayan paragrafa paragrafı okumayan kitaba ulaşamaz. Kitaba ulaşamayan bir ruh gıdasız kaldığı için gittikçe cahiller sınıfına yanaşacaktır. Paranın, şöhretin, makamın güç olduğun zannetmeye başlayacaktır. Oysa para zenginliğin en zor ve en meşakkatlisidir. Asıl zenginlik kendine, ailene ve okumaya ayırdığın zamanla doğru orantılıdır.

  • Kızdığında oku,
  • Ruhun daraldığında oku,
  • Cahil kalmadan oku,
  • Aç kalan bedenin iftar yemeğe olan aşkıyla oku!
  • Kederlerini biriktirmeden daha en baştan oku!
  • Güvenmek ve bilmek için oku!
  • “Nedenler ve niçinler” sağlamca yere basabilsinler diye oku!
  • Gönülden, sevgiden, merhametten nasiplenmek için oku!
  • Yaradan’ı tanımak içi oku!
  • Savaşı, aç gözlülüğü, maddi sınırsızlığı yok etmek için oku!

Okumak için ne çok sebep varmış, öyle değil mi?

Çünkü sen, ben, o; biz, siz, onlar okumadıkça paranın gölgesinde ve emrinde adaletten yoksun; insanlıktan habersiz öylece nefes almaya devam edeceğiz. Buna nefes almak denirse tabi.

Paranın satın alamayacağı şeyler için oku!

İnanın, okuyana, okutana, kitaba, ilme değer verdikçe zaten değerli olan insan daha da değerlenecek! Parladıkça parlayacak ve gönüller huzur bulacak. Sadece paranın ve onun satın aldıklarıyla; o iç huzuru, karşılıksız vermeyi, sevmeyi, destek olmayı, selam vermeyi çoktan unuttuk sanki!

Oku ki çakıl taşlarının çıkardığı o eşsiz sesi fark edesin!

Oku ki güneşin her canlıya karşılıksız sunulduğunu bilesin!

Oku ki kendini ve hayatı anlayasın!

Bir otun, bir çiçeğin, bir tebessümün etrafında şekillenen minik, kısa, tatlı yaşamları fark edesin!