"Enter"a basıp içeriğe geçin

Diyarbakır’da Bir Kadın Cinayeti

“Diksiyon ve güzel konuşma sanatı” adlı bir litap, bir başka kitap daha var ve sanırım bir de defter! Bir de çanta! İçerisinde neler olduğunu asla bilemeyeceğimiz!

 Bir cinayetin, bir katliamın arkasında kalanlar!

Tanıyanlarına bıraktığı anılar ise ayrı bir bilmece!

Merve Aslan. 24 yaşında. 3 yıldır evinden ayrı yaşıyor. Yaşayabilir. Nasıl yaşaması gerektiği konusunda her insan gibi o da özgür!

Ancak bazı insanlar, onun nasıl yaşaması gerektiği konusunda özgür olduğunu bilmiyor. Bilmek istemiyor. Özgür olmasına karşı. Özgürlüğe karşı. Özellikle de kadının özgür olmasına karşı!

Erkek egemen düzende bir kadının özgür olmasını istemek, savunmak, desteklemek veya benimsemek düzene karşı suçtur!

Erkek egemen düzende, kadının özgür olması demek yada kadının özgür olmasını istemek düzenin yıkılmasını istemekle eş anlamlıdır!

Erkek egemen düzende kadından yana olmak, düzenin erkeklere bahşettiği tüm haklardan feragat etmektir!

Düzenin erkeklere bahşettiği hakları elinin tersiyle itecek erkek düzenin de düşmanı olacağından bunu göze almak, düzene karşı çıkmak, yaşayacağı bedelleri de göze almayı gerektirir.

Kolay değildir!

Merve Aslan’ı öldüren kardeşi. 21 yaşında. Adıyaman’dan geliyor! Konuşmak için geliyor! Konuşmak için ve silahlı!

İkna etmek gibi bir kaygı yok. İkna etmek gibi bir düşünce yok.

Namus kirlenmiş bir kere!

Temizlenmesi gerekiyor.

Namusu temizlemenin tek aracı var.

Ölüm!

21 yaşındaki bir genç insan, tek başına bunu düşünebilir mi? Asla!

Bu bir aile kararı. Ailede karar verilmiş. Uygulayacak kişi olarak kardeş seçilmiş. İkna edilmiş. Kafası doldurulmuş. Ve karar uygulanmış.

24 yaşındaki genç kızımızın yaşamı sona erdi.

21 yaşındaki kardeşin ise uzun yılları cezaevinde geçecek. Yaşamından, yaşadığından anlayamayacak! Tabi ki hukuk kuralları işler, yargı düzgün çalışır, “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimleri uygulanmazsa!

Uygulanacağından eminim.

Bu yaşanan ilk kadın cinayeti değil. Son da olmayacak. Diğer kadın cinayetlerinden hiç bir farkı da yok!

Diyarbakır’a yakıştıramadığım için belki de, o nedenle de canım daha çok yandı.

Belki de kızlarım o kentte yaşadığı içindi üzülmemin fazlalığı.

Belki de, gördüğüm fotoğraf, taştan yapılma oturma bankında yaşamını yitiren kızımızın son görüntüsü!

İnsan olan için erkeklikten tiksinmek o kadar basit ki.

Erkek olmak öldürmekle eşitlenmiş.

Erkek olmak ezmekle, sömürmekle eşitlenmiş.

Dini konuların, verilen fetvaların neredeyse tamamı erkekten yana ve cinsel konular! Kadına yapılabilecekler ve kadına yasak olanlarla ilgili. Din ve inanç kadınla erkek arasındaki hukuktan ibaret olmuş!

İnsandan bahseden yok! Cinsiyeti bir tarafa bırakıp insan olmanın hukukundan, insan olmanın kuralları ve gerekliklerinden, insan olmanın kıstaslarından, insan olmanın zorunluluklarından bahseden yok!

İnsan yok, neredeyse!

İnsan kim? Bir canlı. Sinekten, sümüklü böcekten, kediden, köpekten, aslan veya sırtlandan, keçi ya da kuzudan, kuştan, balıktan, öküzden farksız bir canlı!

Sen kimsin de kendini dünyanın efendisi sanıyorsun? Teke tek aslanın karşısına çıka bilirmisin?

Doğada tek başına hükümsüzsün! Senin dışındaki tüm canlılar doğada tek başına yaşayabilirken sen yaşayamazsın.

Kalkmış kendini bir halt sanıyorsun. Hele de erkeksen!

Düzen senden yana ya!

Düzen senin gibilerin oluşturduğu bir sistem ya!

Düzen seni de ezmesine rağmen sana bazı haklar veriyor ya. Bundan iyisi Şam’da kayısı! (Bu sözün doğrusu, “Bundan iyisi Şamdak ayısı” dır)

Eziliyorsun ama kadınları ezebiliyorsun! Eziliyorsun ama kadınlar senin kölendir! Köle sahibisin! İstediğini yaparsın ve biz sana yardımcı da oluruz! “Haksız tahrik” ve “İyi hal İndirimi” uygularız. Gerekirse görmezden geliriz, dava açmayız, seni yakalar ve ardından arka kapıdan bırakırız!

Yapılmıyor mu?

Böylesine iğrenç bir düzende insan olan için, erkek olmak işkencedir.

İnsan olmayı dene…