"Enter"a basıp içeriğe geçin

Bir İstanbul masalı…

İnsan olarak birlikte yaşamayı hazmedememişken, hala birbirimizi rengi, dili, dini gibi farklılıkları nedeniyle ötekileştiriyorken; mikrobun biriyle yaşamaya mecbur tutulduk iyi mi?!

Alın bu da size ders olsun misali…

Pek tabii onunla yaşamamın da kuralları var ve ne yazık ki; bugüne dek bize reva görülen her türlü baskıya susan halkımız, bu kurallara uyulması konusunda uyarıldığında aslan kesiliyor.

Geçtiğimiz gün bir otobüs şoförü, maske takmadığı için uyardığı yolcu tarafından öldüresiye dövüldü.

Daha önceki günlerde de bir kadın minibüs şoförünü aynı gerekçeyle uyardı diye araçtan indirildi ve hakarete uğradı.

Toplu taşıma araçlarında hayatın olağan akışına dahil olan ama bilinçli kalmayı başaran insanlarca hala, “Çık…çık…çık… Görüyor musun terbiyesizi” diye eleştirilen rutin olaylar artık bunlar.

Toplu taşıma araçları tıklım tıkış, sosyal mesafe yer yer 15 santimetreye kadar düşüyor. Öksüren, tıksıran, terleyen ne ararsan var.

Çoğu araçta belki bulaşı oranını düşürmek için bilinçli açılmıyor klimalar, belki de o klişe, “Daha az mazot yakma” kaygısıyla bilemem ama insanlar oluk oluk ter atıyor.

Sıcaktan ve kalabalıktan bunalanlar burun dekoltesine başvuruyor, ya da anadan üryan bırakıyor yüzlerini.

İnat gibi bir de anons gelmez mi arkadan!

“İstanbul Valiliği’nin koronavirüsle mücadele gereği aldığı kararlar doğrultusunda, toplu taşıma araçlarına maskesiz binilmeyecektir. Otobüs ve metrobüslerde koridor tarafı boş bırakılmak suretiyle vatandaşlarımız cam kenarında oturacaktır. Ayakta yolcu sayısı araçların kapasitesinin yarısı kadar olacaktır…”

Andersen’den masallar!..

Başlık İstanbul ama tüm ülke böyle. Üstelik tüm dünya ikinci dalgadan korkarken.

Sizce de biraz fazla erken normalleştirilmedik mi biz?!

Sahi normallik neydi?