"Enter"a basıp içeriğe geçin

Bazen neşe, bazen keder…

Doğmak, yaşlanmak. İnsan hayatının en kısa özeti. Nerede doğacağınızı, ebeveynlerinizi seçmek gibi bir şansı yok kimsenin. Berbat bir senaryonun baş aktörü/aktristi olarak doğmuş da olabilirsiniz, kimine göre mükemmel güzellikte olanının da…

Asıl mesele size yazılan ama kısmen haberdar olduğunuz bu senaryoyu nasıl oynayacağınız. Çevrenizde gelişen olaylarda genellikle bir inisiyatifiniz yok ve malum çoğunlukla doğaçlama oynuyorsunuz. 

Üstelik bazen paket halinde gelişiyor her şey. Tıpkı o şarkıdaki gibi:

Bazen neşe bazen keder, hayat böyle geçip gider…

Mesele her ne olursa olsun insan kendi cennetini kendi elleriyle yaratabilmeli.

Hayat nasıl sunulmuşsa sunulsun tüm canlılara verilmiş en büyük armağan. Ve biliyoruz ki telafisi yok. İlahi yargı sistemine göre de bu dünyadaki icraatlarımızla değerlendirileceğiz. 

Öyleyse yaşadıklarımız her ne olursa olsun; sizce de bu armağana sahip çıkmamız gerekmiyor mu?

Çok meşhur bir video vardır internette dolaşan. Yıllarca bir kafese hapsedilen goril, kafesinin hemen yanında uzayan çimenlere uzanıp dokunarak mutlu oluyordu. 

Bir çimenliğe oturup, onlara dokunarak görebildiğiniz en güzel manzarayı seyrederek, başka hayatlarla etkileşim kurup onlara dokunarak da mutlu olabilirsiniz. 

İster kıskanılan bir yaşamınız olsun isterse her açıdan berbat.

Bir kere geliyoruz dünyaya ve onu güzelleştirmek kendi ellerimizde.

Şuraya gelecek güzel günlere olan keskin bir inanç ve umut bırakıyorum.

Siz de biraz alır mısınız?