"Enter"a basıp içeriğe geçin

İnsanlığımızdan vurulduk!

Sokaklarında çocukların koşuşturduğu, komşu kadının kendi evladına yaparken komşunun çocuğuna da peynir ekmek yaptığı, annelerin ancak alaca karanlık çöktüğünde, “Ayşeee, Mehmeeeet hadi artık eve, akşam ezanı okundu” diye seslendiği bir ülkeden; gün aşırı bir kasının, bir çocuğu vahşice öldürüldüğü bir topluma dönüştük.

Oysa insandık bir zamanlar.
Kimin evinde cenaze var bilir tencere tencere yemek taşırdık. 

Komşunun doğum yapacak eşini arabayla hastaneye taşırdık sadece sevabına. Düşenin elinden tutardık. 

İşsiz kalanın evinin kapısına gizlice erzak torbası  bırakırdık.Sonra bir şey oldu bize. 

Çok acayip bir şey…

En insan yerimizden vurulduk.Hain bir savaşın en acımasız düşman tarafı gibi önce sokakları vurduk.

Korkudan evlere hapsettik çocuklarımızı. 

Sokakların o şen kahkahaları, modası geçmiş oyunlar gibi birer birer silindi. 

Televizyonların dayattığı kirli bir düzene uyduk yavaş yavaş.Vurdulu kırdılı diziler, çarpık ilişkiler komşunun komşuyla sohbetinin bile ana konusu oldu.

Kınadığımız toplumlardan da beter olduk.

Her sabah acaba nerede bir çocuk düşecek toprağa diye düşünür olduk. 

Kalan birkaç iyi insanın çabasına tutunup umutla çalışıyoruz yaşamaya.

Pişmanız elbet hem de öyle çok ki; tüm fiziki özelliklerini taşımamıza rağmen primatların en vahşi cinsine dönüştürülmeye biz izin verdik.

Önce evrim sonra devrim gerek.

Yeniden insan olma devrimi. 

Hepimizin inanmak istediği yalnızca bu…