Kılıçdaroğlu ’nun 23 Nisan meclis konuşmasını dinlediğimde aklıma ilk gelen cümle bu oldu. Sayın Kılıçdaroğlu “ne bu şiddet, bu celal?”
Parti başkanlığına geldiği günden beri hiçbir seçimden galibiyetle çıkamayan Kılıçdaroğlu ‘nun sinirleri harap olmuş görünüyor. Ama madalyonun diğer yüzünden bakmak daha doğru geliyor. Bu agresif çıkışların nedeni, kaybedilen seçimler mi, sallanan koltuk mu, parti içi muhalefetin yükselen sesi mi?
Bunların hiçbiri değil aslında.
Eğer dikkatlice gözlemlediyseniz son zamanlarda bu başarısızlıkların temel nedeni olarak ortaya atılan argümanlar var. Özellikle muhalefete yakınlığıyla bilinen bazı kalemlerin eleştirilerini irdeleyecek olursak Kılıçdaroğlu’ nu pasif olarak değerlendirdiklerini görürüz.
Hatta Ahmet Hakan 18 Nisan yazısında Kılıçdaroğlu için; “Çok ezik… Çok edilgen… Çok uysal… Çok etkisiz… Çok çaresiz… Çok gürültüsüz… Çok kabullenici… Çok beceriksiz… Çok yavaş… Çok kontrollü… Bir siyasetçi” olarak tasvir etmişti Kılıçdaroğlu ‘nu. Buna mukabil “hayır” cı kitlenin tam tersi bir temsiliyete ihtiyacı olduğunun altını çizmişti. Sanırım bu ihtiyaca cevap vermek ya da en azından “öyle değilim, istesem bende ses çıkarırım” demek adına böyle bir çıkış yapma gereği hissetti.
Bu saatten sonra işe yarar mı? Sanmam…
Sürekli elindeki metni okuyarak, öğretilmiş bir savunma yapmak, doğaçlayamamak bu girişimi ziyan etti bence. Yine de denemek güzeldir. Köprüden önce son çıkış nihayetinde.
Bunun yanı sıra kendisinden ümidini kesmemiş, hatta alttan alta taktik verip yol gösteren birileri de yok değil. Kaçak Can Dündar bu konuşmadan bir gün önce “CHP cesaretlense, mahkemelerde aradığı desteği, “Hayır bitmedi” diyen Kadıköy’de, “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen Diyarbakır’da bulabilir” dedi. Yani meali “mahkemelerle uğraşacağına halkı sokağa döküp, iç savaş çıkar gerisini biz hallederiz.”
Hiç boşuna heveslenmeyin bayım! Bu milleti birbirine düşürüp, kırdıramayacaksınız. Muhalefet tamam. Protesto hakkı, elbette. Ama iç savaş çığırtkanlığı, ülkenin milli bütünlüğüne, ekonomisine, kamu düzenine zarar verme derseniz orada bir duracaksınız. Yaptırmayız bayım!
Vaka-i Cem Küçük
İHH ve Mavi Marmara’dakiler için hakarete varan ifadeler kullanıp ardından Twitter’ da özür mesajı yayınladı. Buraya kadar anlaşılır her şey. İnsan beşer, durmaz şaşar. Tam her şey yoluna girdi derken çıktığı canlı yayında “Bir ülkenin dış politikada gerekirse İsrail, ABD, İngiltere ile iyi olabileceğini” söyledi. Evet doğrudur. Yani? Sonrasında ne alaka ise konuyu “radikal İslamcıların ve İHH’ cıların tasfiye edilmesine” getirip bu konuda sayın Erdoğan’a çağrıda bulundu.
Biz bu duruma kısacası “körle yatan şaşı kalkar” diyoruz. Cem Bey’in aciliyetle etrafındakileri gözden geçirmesi hatta tasfiye etmesi gerekiyor. Yoksa “bizim çocuk iyi ama çevresi kötü.” Şimdilik bu kadar söyleyelim.
Bahar Temizliği
Ak Parti kadroları içinde bir hareketlenme başladı. Herkes kimin daha Erdoğan’ cı olduğunu tartışıyor. Kim daha çok davaya hizmet etti? Kim daha çok çalıştı? Kim yan gelip yattı? Ya da kim bulunduğu makamı, sahip olduğu hakları kötüye kullandı? Bunun tespitini yapmak çok kolay aslında.
Nerede oylar eridi? Nerede halk artık partiye güvenini kaybetti? Kimler memur hastalığına yakalanıp halka kulağını tıkadı? Halkın sesine kulak verilirse nokta tespitler yapılacaktır.
Yani temizlik şart. Ak Parti artık bünyesinde ki parazitlerden kurtulmak zorundadır. Hiç kimse kusura bakmasın.
Selam ve saygıyla…
Haftanın çarkı
Selin Sayek Böke- CHP: “’CHP olarak bu referandumu tanımıyoruz. Sonuç hayır çıkmıştır. Milyonların iradesine sonuna kadar sahip çıkacağız. Bu amaçla her türlü yaptırımı da masaya yatıracağız. Her türlü derken buna meclisten çekilme de Sine-i Millet de dahildir”
Levent Gök: Partilerine, toplumun değişik kesimlerinden Meclis’ten çekilme önerisi geldiğini belirterek, “Ancak yapılan MYK değerlendirmesinde böyle bir kararın uygun olmayacağı kararına varılmıştır. CHP, elindeki bütün meşru imkanları kullanarak, Gazi Meclisi sonuna kadar koruma kararlılığı içinde olacaktır.”
Haftanın çıkışı
Deniz Baykal: “Maç henüz bitmedi. Millet kararı 2019 da verecek” dedi. Millet hep karar veriyor da size beğendiremiyoruz sayın Baykal. 2019’ daki ne inşallah. Bu arada bu çıkış için de FETÖ, kaset ve Ataç Baykal deyip buraya bırakalım. Lazım olur.
Haftanın densizliği
Kadıköy’ de “hayırcı” bir gurup referandum sonuçlarını protesto etmek için toplandı. Eylem, giderek halkı kin ve nefrete tahrik boyutlarına ulaştı. Okunan yatsı ezanını ıslıkladılar ve “yuh” çığlıklarıyla bastırmaya çalıştılar.
Haftanın hadsizi
Fransız profesör(!) Moreau Defarges: “hukuki yollar kapanmışsa, o zaman geriye ya iç savaş ya da bunu söylemek zor ama Erdoğan’ın öldürülmesi kalıyor.” Denesenize. Hayır yani biz de bir şey deneyeceğiz.
Haftanın adaleti
Her an iç savaş çıkacak hevesiyle taksimde bekleyen CNN, BBC yayın araçları sizi Fransa’ya alalım. İç savaşın hası çıkmış. Kime niyet kime kısmet.
Haftanın teşekkürü
Devlet Bahçeli: “Kimse sokaklardan medet ummamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti sokakta kurulmadı, sokağa da bırakılmayacaktır.”
Haftanın gururla gülümseteni
Muhammet Kayra: Geçtiğimiz hafta başarılı bir ortopedik operasyon geçirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da haberi alır almaz Küçük Muhammet’i görüntülü arayarak onunla görüştü. Erdoğan, geçmiş olsun mesajlarını iletip her zamanki sıcaklığında oldukça doğal bir diyalog gerçekleştirdi. “Efendim Tayyip abi” cümlesi gülümsetti.