Bir çocuğun başarısını sadece akademik sonuçlarla ölçmek büyük bir yanılgıdır. Ebeveynlerin, çocuklarından Everest büyüklüğünde beklentileri olsa da, bu hedeflere ulaşmak için gerekli olan okuma alışkanlığı çoğu evde ne yazık ki eksiktir. Bu durumu değiştirmek için ailelerin “dostlar alışverişte görsün” tarzından uzaklaşarak, kitapları hayatlarının gerçek bir parçası haline getirmesi şarttır. Unutmayın, okuma kültürü ailede başlar ve sadece akademik değil, hayatın her alanında başarılı, bilinçli bireyler yetiştirmenin temelidir.
Yorumlar kapalıKategori: Kültür & Sanat
“Eğitim” kavramı hayat denilen kara parçasında bir nehir gibi öylece akıp gidiyor. Bazen yavaş, bazen hızlı; bazen duruluyor, bazen coşuyor. Önemli olan, bu akıntının içinde kaybolmamak değil, onunla akmayı öğrenmek. Akmak, canlı olmak, bir canlıya hayat vermek değil mi zaten?
Yorumlar kapalı“Rikkat, bazen o kadar önemlidir ki, birine nazikçe “Filmde kötü adam ölünce bile “ama içi iyiydi, başka da çıkış yolu bulamadı yaa!” diyen kişi: rikkat manifestosu! “Rikkat, sivrisineği öldürmeye niyetlenirken içinden dua etmektir: “Hakkını helal et, çok kaşındın!” “Çiçeğe su verirken “al canım iç, boğazın kurumuştur” diyorsan sen tam bir rikkat şampiyonusun.
“İncelik, çöp kutusuna “üzülme, yine dolarsın” demekle başlar. Böcek görünce bağırmak yerine ona “kusura bakma, burası senin doğal yaşam alanın değil” diyen bir kalp: rikkat yani incelik, nezaket, hassasiyet değerleriyle doludur! gibi tebessüm ettiren ifadelere ihtiyaç var.
Yeniden yazmaya karar verdiğimde Fikir Kazanı’ndaki son yazılarımı okudum. Aradan 5 yılı aşkın bir süre geçtiğini fark ettim. Artık her türlü medya içeriği bir şekilde izlenebilen sıkıştırılmış formlara dönmek zorundaymış gibi… “Gibi” diyorum çünkü bu doğal değil yaratılmış bir durum. Gerçeklerin değil gibilerin dünyası. Hayat Instagram Reels’leri ile YouTube Short’ları…
Yorumlar kapalı“Ben bir cinayet işledim yazısının devamı”
…Oysa hukuk kitapları öyle dememişti. Para güç değildi, hukuk en üstün güçtü. Öğretilerinin ne derece doğru olduğunu düşünemedi. Evinin önüne özel bir araçla bırakılmıştı. Kapıya yöneldi, anahtarla kapıyı açmaya çalıştı sonrasında vazgeçti. Yürüdü… yürüdü… yürüdü… sonra ağladı. Yere yığıldı, tenha bir yerdeydi. Hiç kimsenin sesini duyamayacağı ve nefesine koşamayacağı bir yerdi burası. Diastolik kan basıncı ile sistolik kan basıncı raydan çıktı. Bir hipertansiyon atağının sonrasına bıraktı son nefesini. Hayatımız bir akut solunum yetmezliğinde ve mağrur bir güneş batışına esirdi. Yerde yatan bir ceset ve ölümlü bir insan. Oysa yaşayan kavramlardı, saygı gibi….
Yıl 2020’yi gösterirken elime aldığım kalemi kağıdı bir kenara bıraktım. Evet çok ama çok yorulmuştum, 2 yıldan fazladır yazdığım yazıların beni/bizi çürütmeye başlaması 1 yıl sonrasında gerçekleşti ama ben farkında değildim ve hala yazıyordum. Kendimle konuşmaya başlayınca… Evet sevgili, okur diyerek cümleye başladım ve son yazımı yazma kararı aldım. Döneminin…
Yorumlar kapalıBizsiz bize yetmezdi güçleri Bizimle güçlenerek yettiler bize… Bugünlerde televizyon ekranlarında tekrarına denk geldiğim ‘‘Yaprak Dökümü’’ dizisinden bahsetmek istiyorum. R. Nuri Güntekin’in eşsiz romanından esinlenerek çekilen dizi, ülkemizde yoğun ilgi görmüştü. Öyle ki yıllar sonra yayınlanan tekrarları bile milletimiz tarafından hala teveccühle karşılanıyor. Bense sizlerle gerçek ‘‘Yaprak Dökümü’’ manzarasını paylaşmak…
Yorumlar kapalıBilindiği üzere geçtiğimiz hafta 30 Ağustos Zafer Bayramı cuma gününe denk gelmesi nedeniyle Diyanet İşler Başkanlığı cuma hutbesini, bu büyük zaferimizi anlatmak üzerine yazmış ve tüm camilere göndermişti. Cami imamlarımız son derece güçlü hitaplarla bu coşkuyu anlatırlarken bu zaferin kazanılmasında en önemli pay sahibi ve düşmanın yurttan nasıl atılacağı konusunda…
Yorumlar kapalıTürkiye’de kafası esen, canı sıkılan, partisine küsen, kendisinden başka doğru görmeyen, velhasıl şartları tutan, isteyen herkes parti kurabiliyor. Yanlış anlaşılmasın partiye karşı değilim ancak ne var ki tüzüklerini incelediğimizde birbirinin fotokopilerini alıp çoğaltmışlar dersek abartmış olmayız. Araya bir iki süslü cümle yerleştirip yeni diye sunmak argo tabirle “anasını boyayıp babasına…
Yorumlar kapalıAra sokaklar neşeliydi, şimdilerde o günlerden tek ize rastlayamazsınız. Elimizde bir dilim tandır ekmeği üzerine anne eliyle sürülmüş salça tadı damağımızda kalırdı. Hem elimizde salça olurdu hem de topun peşinden koşardık. Bazen bizden büyük abilerimiz kızardı bize elde ekmek topun peşinden koşulmaz diye. Oturur hızlıca bitirirdik salçalı ekmeğimizi. Üç saat…
Yorumlar kapalı