"Enter"a basıp içeriğe geçin

Döngünün Kırılma Noktası

Bazen bir serzeniş bazen de yutkunurken boğazıma oturan bir yumru. Ne bir adım ileri ne bir geri. Sayıp durmuşum yerimde hep. Geçtiğimi sandığım yollar bir döngüymüş meğer. Sanrılar görmüşüm çemberin içerisinde. Değişkenler olaylarda, süreklilik karakterlerdeymiş aslında…

Elbet bir çıkış bulunur telaşında aradım doğruyu. Görünmeyenin ardındaki gerçek, ya esiri olmanı sağlayacak ya da esaretin bedelini öderken gösterecekti yüzünü. Hepten yürüyecektim üzerine kabullenmenin ağırlığıyla. Yoksa hiç olacaktım döngünün kölesi olmaya devam ederken.

Sıfırımdan gelen ve benliğimde düğüm olmuş her bir bağı kesmeye başladım. Benden uzaklaştıklarında özgürlüğüme yürüyordum biraz daha. Sanki bir yaprağın bağlı olduğu dalın köklerinden kendi iradesiyle kopması gibi. Çünkü zehri kökten gelen her bir dal düşmemiş ama yaşamaya da yüzü olmayan yaprakları çürümeye mahkum eder.

Esaretler insanı bazen hiçliğe bazen de varlığa götürür. Gözünü açıp döngüyü kırmak mı yoksa gözünü kör edip o kısırlıkta savrularak yok olmak mı? Her bir olasılık silsilesinin içerisinde kendimi ararken yeni bir kabullenişle ilerliyorum. Artık yolum döngüden değil yalnızca benliğimden ibaret…