"Enter"a basıp içeriğe geçin

Sesini duyan yok!

Elbette duyan yok; 21 yıl oldu. “Sesimi duyan var mı?” Çığlıkları belki de Merkür’e kadar ulaştı da Adapazarı’ndan 314 kilometre uzağa bir türlü ulaşamadı…

Sorumsuzluğun, umarsızlığın gözünü para hırsı bürümüşlüğün acımasız tablolarını seyreyliyoruz tam 21 yıldır… 

Yazık!..

Köşe başlarına kurulan deprem konteynerleri buhar oldu. Doğal afetlerde toplanmak için ayrılan alanlara AVM’ler dikildi. Ve bilim insanlarına göre potansiyel tehlike saçan binlerce binada çoluk çocuk yaşıyor insanlar. 

Deprem değil ihmal öldürür dendi 99 depreminden sonra yaşanan onca depremde benzer acı tabloları yaşamaya devam ettik. 

Hep deprem sonrası yapılan kurtarma çalışmalarındaki başarılarla (!) dağıtılan yardımlarla övündük. Hiçbir zaman o binaların enkaza dönüşmesini önleyecek önlemlere dair bir övünç yaşanmadı…

Ve hepsinin ötesi bu sorumluluğu taşıması gereken insanlar adını çılgın proje koydukları akıldışı şeylere odaklandı. İşin mali boyutu ve o paralarla depreme karşı alınabilecek önlemler defalarca yazıldı, çizildi. Beni ilgilendiren kısmı jeolojik ve ekolojik dengenin mahvı…

Her an 7 üzeri şiddette devasa bir deprem beklenen İstanbul’a böylesi bir kötülüğü nasıl düşünebilirler aklım almıyor…

Oysa kendileri değil miydi “İstanbul’un mahvına seyirci kaldık suçluyuz” diyenler?

Yazık!..

Van, Elazığ, Manisa…

Sadece İstanbul değil tüm Türkiye…

Risk altında ve madem ki tek bayrak! O bayrak altında yaşayan herkese karşı sorumluluklarınız var. 

21 yıl oldu, defalarca hatırlattı kendini acı bir şekilde. Merkür’e ulaştı çığlıklar da bir Ankara’ya ulaşamadı…