Uzun zamandır yazı yazmak, içimi boşaltmak, düşündüklerimi açıklamak için ne zaman bilgisayarın başına otursam, bir türlü üç beş satırın ötesine geçemiyorum.
Ülke yaşamının neresinden tutsam elimde kalıyor!
Kadın ve işçi katliamları, çocuk ve kadın taciz ve tecavüzleri, hak ihlalleri, acımasız hale getirilen yaşamdan boğulanların intiharları, cinnet geçiren bir toplum fotoğrafı, orman ve doğa katliamları, hayvan katliamları, ölen doğa ve insanlık görüntüleri arasında her kes gibi daralıyor, nefessiz kalıyor, ben de boğuluyorum.
Gerçeklerden kaçmak istiyorum! Kaçılır mı? Mümkün değil, biliyorum ama yine de kaçmak, saklanmak, görmemek, duymamak, hissetmemek istiyorum.
Venezuella’dan peynir alınacakmış, gümrük muhafiyeti ile, neden, peynirimiz kalmadı mı? Yoksa peynir üreticilerinide mi ölüm listesine aldınız?
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) İstanbul’da büro açacakmış! Koskoca Avrupa’da bir bürosu olan örgüt neden Türkiye’de büro açmak ister ki? Covit-19 aşısının Türkiye’de deneneceği haberiyle ilintisi olabilir mi?
Kavurucu sıcaklarda rüzgar esse nem kapıyoruz! O hale geldik! Getirildik!
Covit-19, belki doğal belki de labratuar üretimi. Çok da önemli değil. Virüs konusunda bir çok bilinmeyen var ve ben henüz bu konuda yeteri kadar inançlı değilim! Beni endişelendiren virüs perdesi arkasında oynanan oyunlar!
Tatile gitmek serbest. Plajlarda tıklım tıkış oturmak serbest. Hatta tatile gitmen için kredi bile ayarlandı.
Ayasofya açılışında gelen onbinlerde de sıkıntı yaşanmadı.
15 Temmuz kutlamalarında da sorun yoktu!
Öğrencilerin sınavlara girmesinde de sakınca duyulmadı!
Sıra 30 Ağustos kutlamalarına gelince pandemi korkusu engeli barikat misali kitlelerin önüne koyuldu. Sınavda,
Ayasofya’da, 15 Temmuz kutlamalarında, tatilde, plajlarda, otellerde bulaşmayan virüs sadece 30 Ağustos kutlamalarında mı bulaşıyor?
Virüsün kullanıldığını bundan daha açık bir şekilde ispatlayamazlardı!
Maske takmak zorunlu! Takılan maskelerin ne kadar koruyucu olduğu konusunda benden çok daha bilgili olduğunuzu biliyorum. Toz maskesi kadar bile koruyuculuğu olmayan bez parçalarıyla gezmek zorunda kalıyoruz. İki saatlik ömrü olan maskeleri günlerce, haftalarca kullanan var. Çok uzun süre kullanılmaktan beyazdan siyaha dönen maskeleri de gördüm!
Bu maskelerin, bu şekilde kullanmanın hiç kimseyi virüsten koruyamayacağını, maske takma zorunluluğu getiren makamlar da biliyor!
Bu durumda maske takma zorunluluğunun arkasındaki asıl neden ne olabilir?
Bütün toplum maskeli. Kimse kimseyi tanıyamaz hale geldi. Tanınmaz olmak insana güç verir. Siyah güneş gözlüğü takanların çoğunun amacı gözleri saklamaktır. Maske de benzer konumda!
Maske takma zorunluluğunun altında yatan gerçek nedeninin toplumsal veya bireysel psikoloji olabileceği konusunda düşünceye sahibim.
Virüs var ve insanlar ölüyor!
Ölümler gerçekten virüs kaynaklı mı?
Bu konuda kesin bilgiye sahip kimseler var mı?
Yayınladığı haberlere inanmadığımız yalaka basın dışında inanabileceğimiz kaç yayın organı var? Bu yayın organlarının gerçeğe ulaşma şansı nedir?
Bazı bilim insanları ölümlerin uygulanan yanlış tedavi yöntemleri nedeniyle olduğu konusunda yayın yapıyorlar. Ne kadar doğru olduğu konusunda emin değiliz!
Dünya Sağlık Örgütü tedaviler konusunda tavsiye kararları alıyor. Bu kararlar zaman zaman değişiyor. Verdiği tavsiye kararları ne kadar doğru, bilinmiyor!
Şimdi İstanbul’da büro açacak. Büro açması için her yıl 2 milyon dolar ödenecek. Her yıl 500 bin dolar da masrafları için verilecek. Ortalama süre 10 yıl. Büro kurulma amacı bilinmiyor! Bulunan aşının Türkiye’de denenmesi ise ayrı bir endişe kaynağı. Neden denemeler Türkiye’de yapılacak? (1)
Kobay olarak seçilmemizin kıstası nedir?
Covid-19 virüsüyle başlayan ve DSÖ tarafından pandemi olarak ilan edilen bu salgının arkasında yatan gerçekleri öğrenene kadar sıkıntım bitmeyecek.
İflasın eşiğine gelen emperyalist sistem, dünya üzerinde talana başlamışken, on yıllarca ötesindeki alacaklarıyla bugün ayakta kalmaya çalışırken, geleceği bugünden satmışken ve kendisine bir çıkış yolu ararken ortaya çıkan bu pandemi bana doğal görünmüyor!
Pandemi sayesinde yönetimler istedikleri gibi kararlar alabiliyor, insanları istediği zaman evlerine kapatabiliyor, istedikleri kitleye izin verip istediklerine sokağa çıkma yasağı uygulayabiliyor. Yani kitleyi yönetmek kolaylaştı.
İstenen cehalet pandemi sayesinde “Allah’ın lütfu” olarak sunuldu. Eğitim yapılmayabilir. Olmasa da olur. Zaten olanı neydi ki? Uzaktan eğitimle istedikleri biçimde eğitim verecekler. Öğretmenler mollalardan oluşacak! Cehalet tavan yapacak!
Grev yapmak yasak!
İşten çıkartmak serbest!
Gösteri yapmak yasak!
Taciz, tecavüz, kadın cinayetleri, işçi ölümleri, insanlara uygulanan şiddet hızla artarken gündemde gaz var!
Topluma gaz verildi. Toplumun gaz’ı alındı.
“güzel günler için daha ne kadar bekleyeceğiz” sorusunu ben dahil soran milyonlar çok iyi biliyor ki beklediğimiz sürece o “güzel günler” gelmeyecek!
Beklemekle gelmeyeceğini öğrenmedik mi? 1.https://www.dw.com/tr/almanyan%C4%B1n-geli%C5%9Ftirdi%C4%9Fi-covid-19-a%C5%9F%C4%B1s%C4%B1-t%C3%BCrkiyede-de-denenecek/a-54659014
1956 Elazığ doğumluyum
1977 Diyarbakır Eğitim Enstitüsünden mezunum
Siyasi nedenlerle öğretmenlik yapmadım
1980 sonrası 6 yıl kadar Diyarbakır, Eskişehir ve Antep cezaevlerinde tutsak kaldım
İşçi emeklisiyim