“19 Mayıs” Kimine Göre Bayram
Kimine Göre Katliam (*)
Balkan savaşları ve Sarıkamış yenilgileri sonrası çöküntü içerisinde olan Osmanlı, elinde kalan topraklardaki Müslüman ve Türk olmayan halklardan kurtulma yolu arıyordu.
Elinde kalan Anadolu topraklarında zenginlikler daha çok Ermeni ve Rum kökenli halkın elindeydi. Ekonomik olarak çöküşte olan Osmanlı bu zenginliklere göz dikmişti. İlk önce yoğunluk olarak Karadeniz bölgesinde yaşayan Rum kökenli halk hedef alındı.
“Kıyı şeridini güvenli hale getirmek ve dâhil düşmanlardan! Temizlemek” adı altında Karadeniz bölgesinde etnik temizlik hareketine başlandı. Enver paşa komutasında, Dâhiliye nazırı Talat paşa koordinesinde yürütülen bu “temizlik” hareketi, bölgede yaşayan Rumlar için acı dolu katliamın habercisi, daha sonra yaşanacak “Ermeni tehciri” nin de deney ve provasıydı.
1911’de başlayan ama 1914 – 15 tarihlerinde yoğun biçimde yaşanan ve 1922 tarihine kadar devam eden “Rum tehciri ve katliamları” 300 binden fazla Rum’un katledilmesi, 1 milyondan fazla Rum’un da bölgeden çıkarılarak sürgün edilmesiyle sonuçlanır. Katliamdan kaçan Rumların bir kısmı Rusya’ya bir kısmı da Yunanistan’a giderler.
Rumlardan boşaltılan bölgelere Balkanlardan göç etmek zorunda kalan Türkler! Yerleştirilir. (1)
Uygulama iki kademede yapılır. Önce Rum gençleri askere alınır. Amele taburları denilen bu silahsız birlikler, hem yol, köprü ve askeri bina yapımlarında, kötü koşullar altında kullanılır hem de Rumların gençlerinden ve erkeklerinden yoksun olarak korumasız kalması sağlanır. Böylece korumasız kalan kadın ve çocuklar daha kolay bir şekilde yerlerinden yurtlarından alınarak sürgün edilir. Sürgünden geri dönüş asla olmayacaktır…
“Karadeniz’in Adsız Kızı’ olarak bilinen Sano Halo’nun tanıklığını (Efthimia), kızı Thea Halo kaleme alır. Yol boyunca kardeşleri, annesi ve babasının gözleri önünde öldüğüne şahitlik eden Sano Halo’nun kızı, Kitapta annesinin ağzında, 10 yaşında yaşadığı zor koşulları ve acı dolu anları şöyle anlatır; “ayakkabılarım tamamen parçalandığında dört aydır yoldaydık. Bu çorak arazilerde yalınayak yürümek cam parçaları üzerinde yürümekle eş anlamlıydı. Yanımıza aldığımız yiyeceğimiz de tükenmişti. Her gün yeni bir ölümü daha getiriyor, her gün bir beden çürümek üzere yol kenarına bırakılıyordu.”
20 Mart 1922’de İngiliz diplomat George W. Rendel Türkiye’de Hıristiyanlara karşı yürütülen bu politikaları bir muhtırayla kaleme aldığında şöyle yazıyordu : ’30 Ekim 1918’de Türklerle yapılan ateşkesten sonra azınlıkların savaş boyunca Türkler tarafından kovulma süreci geçici bir zaman için azalma göstermiş görünüyor… Bu kovulmalar gerçekleştirilirken, aralarında orantısal olarak çok az sayıda insanın kurtulduğu 500.000’in üzerinde Rumun sürgün edildiği kabul edilmektedir’.
Hatıralarında, 1913 ve 1916 yılları arasındaki ABD’nin Osmanlı Devleti Büyükelçisi Henry Morgenthau “Her yerde Rumlar grup halinde toplatıldı ve Türk jandarmaların ‘koruması’ altında iç bölgesine, büyük kısmı yaya olarak, nakledildi. Kaç kişinin bu şekilde dağıldığı kesin olarak bilinmemektedir, tahminler 200.000 ile 1.000.000 arasında değişir” diye yazdı.
Konu üzerine birçok araştırma yazısı yayınlayan araştırmacı yazar Tamer Çilingir’in uluslararası arşiv ve belgelere dayandırarak 1922 yılına kadar ölenlerin sayı ve bölgelerine dair ortaya koyduğu bilgiler şöyle: “134.078 Amasya-Samsun-Giresun, 27.216 Niksar, 38.434 Trabzon, 64.582 Tokat, 17.479 Maçka, 21.448 Şebinkarahisar. 1923 yılı sonuna kadar bütün Karadeniz’de ölüm yürüyüşleri ve mübadele esnasında katledilen 50 bin kişiyle birlikte toplam 353 bin Rum soykırımına uğratıldı.” (2)
Tehcir ve katliamlar coğrafyası haline gelen Anadolu’da yaşanan Rum tehcir ve katliamını sadece Osmanlı devleti ve birlikleri yapmadı. Ortamın karışıklığından faydalanan ve çeteleşen yerel insanlarda, para ve toprak kazanmak için bu katliama katıldılar. Daha sonra halk kahramanı olarak ilan edilen “İpsiz Recep” ve “Topal Osman” bunlar içerisinde en çok bilinen ve sivrilen iki isimdi.
Topal Osman, Atatürk’ün Samsuna ayak bastığında ilk görüştüğü kişilerdendir. Çeteci olduğu, Ermeni ve Rumları katlettiği o zaman da Atatürk tarafından bilinmektedir.
Atatürk’ün koruma birliği komutanlığını yapan, Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’i öldürme nedeniyle yakalanmak isterken çatışmada öldürülen Topal Osman’ın Giresun bölgesinde yaptıkları saymakla bitmez.
Belediye Başkanı Dizdarzâde Eşref Bey’in yaşlılık gerekçesiyle makamını terk etmesinin ardından yasal bir yetkisi olmadan ve kimseye danışmadan kendisini belediye reisi ilan etmesi,
Koçgiri isyanını bastırma sırasında yaptığı katliamlar,
Koçgiri’den “ganimet” olarak aldığı 60 bin koyun, bu koyunları götürdüğü Giresun’da satmak için kendisi dışında et satışını yasaklaması ve fahiş fiyatla et satması, gibi daha birçok hikaye ile anılan Topal Osman, Giresun bölgesinde yaşayan Rum ve Ermenileri katlederek hem Osmanlının politikasına yardımcı olmuş ve Osmanlı devleti tarafından yaptıklarına göz yumulmuş hem de katlettiği Rum ve Ermenilerin mal varlıklarına el koymuştur.
Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’in katili olmasına rağmen Giresun’da bizzat Atatürk tarafından heykeli dikilmiştir.
Sakarya ve Kandıra bölgelerinde “düşmana yardım eden veya etme ihtimali olan” Rumları katlederek “Kurtuluş Savaşında” Yunanlılara karşı başarı elde edilmesinde katkıda bulunduğu için “kahraman” ilan edilen “Emice” lakaplı “İpsiz Recep” de yaşanan Rum katliamının uygulayıcılarındandır.
Söz dinlemez, durdurulamaz, istediği her şeyi yapan biri olduğu için kendisine “İpsiz Recep” denilen bu kişi de çetesiyle birlikte başta Rize bölgesi olmak üzere Sakarya ve Kandıra bölgesinde yaşanan Rum katliamının sorumlularındandır. Topal Osman gibi, yaptıkları hem Osmanlı devletinin hem de Atatürk’ün işine yaradığından kendisine göz yumulmuş, yaptıkları görmezden gelinmiş, “halk kahramanı” olarak ilan edilmişlerdir.
(*)24 Şubat 1994’te Yunanistan Parlamentosu Mustafa Kemal’in Samsun’a varmış olduğu 19 Mayıs gününü Soykırım Kurbanlarını Anma Günü olarak oybirliğiyle kabul etti.
1.http://bianet.org/bianet/sanat/158061-ermeni-soykiriminin-provasi-1913-14-de-rum-tehciri
2.http://www.agos.com.tr/tr/yazi/7235/belgeler-ve-tanikliklarla-1914-1923-pontus-rum-tehciri
1956 Elazığ doğumluyum
1977 Diyarbakır Eğitim Enstitüsünden mezunum
Siyasi nedenlerle öğretmenlik yapmadım
1980 sonrası 6 yıl kadar Diyarbakır, Eskişehir ve Antep cezaevlerinde tutsak kaldım
İşçi emeklisiyim