Bir önceki yazımın sonunda: “Proje Okullarının Sevgili Öğrencileri; bundan sonraki yazımı sizin için yazacağım.” sözü vermiştim.
Sözüm, ‘söz’ işte başlıyorum yazmaya.
Gençler de haklı olarak: “Neden ve hangi kimlikle yazacaksınız?” diye sorabilirler.
Cevaplıyorum: “Siz okulunuzda olanları, görmeyen, duymayan, bilmeyen anlamayanlara duyurmak için 14 Nisan günü saygın bir eyleme başlattınız. Ben de görevi gereği; okulöncesinden başlayıp üniversite hariç tüm resmi ve özel örgün-yaygın eğitim kurumlarında uzun-kısa süreli olarak toplam 40,5 yıl çalışıp emekli olmuş eğitimci bir dedeyim. Size bu sözü: sizi gören, duyan ve anlayan biri olduğum düşüncesiyle verdim.”
Sevgili Gençler; öğrencim olsaydınız konuyu siz tartışırken ben dinlerdim. Sonra bazı görüşleri destekler, bazılarını gerekçeli olarak eleştirir ve düşüncelerimi eleştirilerinize sunardım.
Şimdi böyle bir şansım yok, sadece yazıyorum.
Lütfen siz de yazımı eleştirel bakışla okuyun ve katkıda bulununuz.
***
Sağlıklı düşünebilen her birey; kendisi ve çevresi için bugün ile gelecekte; güven içinde sağlıklı-başarılı-mutlu bir yaşamak ister. Ve bu amacı için de çalışır durur.
Kamuya hizmet için kurulan devletler görevlerini, iş birliği içinde çalışan güvenlik-eğitim-sağlık… gibi sistemlerle yaparlar.
Eğitim, bu sistemlerin en ön sırasında yer alır.
Fakat ne yazık ki, bizim eğitim sistemimiz; yıllardır kamu yerine iktidarın, bir parti veya grubun çıkarları için çalışıyor! Sıkça ve sil-baştan değişiyor.
Siz, başarılı olduğunuz için seçilip ‘Proje Okullu’ olmuş, geleceğimizin umudu-öznesi olmuştunuz. Şimdi ise eğitimdeki gerici çark hem size hem de öğretmenlerinize zarar verdiğini anladınız.
Sınıfın-okulun dışına çıkarak; bir projenin kurbanları olduğunuzu herkese ilan edip, protesto ettiniz.
Gasp edilen haklarınız ve çığlıklarınızı; yetkili, ana-baba, herkes duysun istediniz.
Sesinizle bazı yetkililer afalladı, kekeledi ve kem-küm etti…
Fakat o sesin güçlü yankısıyla oluşan toplumsal sinerji, velilere ulaşınca bir ilk yaşandı: ‘Kuşak çatışması’ kucaklaşmaya dönüştü!
Ve o sesti bana da: “sizin için yazacağım” sözünü verdiren!
Şimdi de içsesim hiç durmuyor: “Yazacaksın da, neyi, nasıl…?” diyor.
Sanki beni; heyecanlandırmak, ikilemde bırakmak, germek, özgüvensiz bırakmak istiyor!
İçsesimi dinlemeden sandalye iliştim ve klavyenin başına geçtim.
Bir eğitim emekçisi olarak, sizinle eğitimi konuşmak istiyorum.
O halde söze ‘dil’ ile başlamam gerekir.
Çünkü dil:
Yaşamı yöneten bir direksiyondur.
Toplumsal yaşamın başladığı dünden-bugüne; ana kucağı, ev, okul, sokak, işyeri… yani yaşam olduğu her yerde etkilidir.
Düşündürerek, yazdırarak ve konuşturarak insana ve insanlığa yol aldırır.
Sevindirir, üzer, başarıyı da başarısızlığı da yaşatır.
Ve ne yazıktır ki yıllardır, bizdeki eğitim dili ile müfredatı, ortaçağ anlayışlı bir iktidarın elinde…
Bunlar: dindar-kindar bir nesil yetiştirmek! Böylece ortaçağın o arkaik toplumsal yaşamını etkin kılmak istiyorlar!
Ortaçağ anlayışının dili; çokbilmişlerin önyargı ve ezberleriyle oluşmuş: üstenci-kaderci-mezhepçi ve gericidir.
Basitçe örneklersek :
– Evren ve dünyadaki kimyasal-biyolojik evrim ile diyalektiği kabul etmiyorlar!
– Biyolojinin temel taşı: Evrim Teorisi’ni ret edip müfredata almıyorlar!
– Sonra da ‘Proje Okulları’nı: “Ulusal veya uluslararası proje yürüten..” olarak tanımlıyorlar! Oysa gerici özlemleri için geleceği betonlaştıran, çoraklaştıran bir proje için çağdaşlığa kapı aralamış olan okullarımızın 2.153’ü Proje Okulu yapılmıştır…
İşte bu anlayış tek kişi yönetimiyle, yasama ve yargı bağımsızlığını bitirdi. Ve tüm kurumlarda baskıcı-gerici bir süreci başlattı.
Bu sürecin lider ve elemanları: “Benim dediğimi yap, yaptığımı yapma!” diyen çıkarcı-rantçı-fırsatçılardır. Söze: ‘sen’ diye başlayıp sürekli olarak: buyruk-nasihat verirler.
Amaçları: özgür, özgün ol(a)mayan, ezberci, bağımlı, özgüvensiz ve bu dünyadan çok öte dünyayı düşünen ‘tek yumurta ikizleri” çoğaltmak!
Bu anlayışla; anaokulunda başlayan, üniversitede de süren karanlık bir eğitim başlattılar. Böylece örgün-yaygın tüm eğitim kurumlarında çocuk-gençleri ile ana-baba herkesi mağdur eden, geleceğe de zarar verecek dindar-kindar nesli çoğalttılar.
Farklılığı, özgürlüğü, öznel düşünmeyi, çeşitliliği… ‘insan’ olmayı baskıyla engellemek istiyorlar! Bazı insani güzellikleri bitirmeyi başaramasalar da (ki, kanıtı sizsiniz), fakat pek çok acı yaşattılar, yaşatıyorlar.
***
Ahlaki, hukuki ve insani olmayan bu gidişin bitmesi gerekir. Bunun için:
Gençlerin özgürlük-özgünlüklerini yok sayan günümüzü ve geleceğimizi karartacak olan buyurgan dil susmalı, anlayışı bitmeli…
Eğitimdeki ‘kürsü’ egemenliği son bulmalı…
Eğitimde, öğrenciler/gençler odak ve taşıyıcı özne olmalı…
Eğitimdeki ezberci buyurgan dil yerine; öznellik, üretkenlik, özgüven kazandıran ve farkındalık yaratan empati dili gelmeli…
İlgi ve yetileri geliştirecek ortamlar hazırlanmalı…
O zaman: olgulara kuşkulu ve önyargısız bakan, öznel düşünen, neden-sonuç ilişkisi kuran, diyalektik bakışla sorgulayan, eleştirel karar veren, yaparak-yaşayarak, yakından-uzağa ilkeleriyle yol alan, sentezci-analizci, eşit, çoğulcu, demokratik, çağdaş bir toplumu oluşur.
İşte o zaman gelecek daha güvenli ve yaşanır olur.
***
Sevgili Gençler;
Size bu satırları yazarken, yan gözle de dağınık-karışık masamın üstüne bakıyordum.
O karmaşa içinde unutulmuş bir ‘not’ buldum.
“Ölü Ozanlar Derneği” filmini izlerken tuttuğum nottu bu.
Heyecanlandım!
Size anlatacaktım, yazımız uzayacak (sonraya kalsın).
O filmin özneleri akranlarınız ve size çok benziyorlar, lütfen izleyiniz.
Önünüzde de tükenmeyen zaman ve uzun bir yol var.
Durmayınız!…
Hoşça kalınız, sevgiyle saygıyla yaşayınız.
Emin Toprak-DOSTÇA

Bingöl-Kiğı- Zeynelli Köyü’nde 19/03/1950’de doğdum.
Köyümde İlkokul (1957-1962)
Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulu (1962-1968)
İstanbul Atatürk Eğim Enst. Eğitim Bölümü (1973-1977)
ve Marmara Ün. PDR bölümü Lisans tamamlama…
5 yıl İlkokul Öğretmeni,
16 yıl Rehber Öğretmen,
19 yıl Eğitim Müfettişi olarak
Toplam 40 yıl çalıştım.
2013 yılında emekli oldum.
Emekli Matematik öğretmeni eşimle birlikte İstanbul’da oturmaktayız. 2 çocuk ve 2 de torunumuz var.
https://etoprak1950.blogspot.com/
Blogumda DOSTÇA yazılar yazıyorum.