Boykot, Nasıl İçselleştirilir? / Boykottan Ötesi....
Sadece kendilerini insan; diğerlerini ezilmesi gereken bir pislik gibi gören kokuşmuş zihniyetin ve uydurma inanç sisteminin kuklaları, tüm Müslüman âlemi ve de diğer din mensuplarını yok saymaya devam ediyor. Bu gözü dönmüş kuklaların bu dönemdeki baş aktörü de tantana yapan N… yahu! Ancak o, sadece görüntüdeki çakma kahraman.
Düşmanı kendi silahıyla vurmak yapılması gereken en akıllıca hareket olacaktır.
Nedir o silah?
“Boykot” eşittir para.
Bunlar, dünya malına, sevgisine ve paraya o kadar hırs içindedirler ki hayal bile edemeyiz. Üç günlük dünyada her şeye sahip olmak, her şeyi elde etmek ve herkesi yönetmek ve kendilerince en üstün ırk(!) olmak niyetindeler. En büyük silahları da tüm dünyayı yöneten paralarıdır. Para musluklarının başına ne yapar eder geçer bunlar. Bu hırs öyle anlatılacak türden bir hırs değil.
Öyleyse bize düşen bu hırsın temel kaynağı olan paraya dokunmak olacaktır. Onu da şimdilik “boykotla” yapabiliyoruz. Yapabildiğimiz kadarıyla elbette. Daha iyisi neden olmasın!
Aslında daha boykot tam anlamıyla yapılabilmiş değil. Tüm firmaları faal, para akışları bir şekilde devam ediyor. Bir de olayı tîye alan, önemsemeyen bilinçli ve bilinçsiz kitleler var. Dolayısıyla boykot, henüz tam anlamıyla uygulanıyor diyemeyiz.
Ancak önceki boykotlardan da farklı olduğunu, geniş bir halk kitlesini etkilediğini söylemek gerekiyor. Boykotun tam manasıyla anlam bulması; bu kitle bilincinin ve davranışının-hâlihazırda var olan- devamlılığı ve ticaretin derin hücrelerine nüfuz etmesiyle olacaktır. Yoksa tam etkisini gösterecek vakitte gelen indirimlerle, sosyal medya engellemeleriyle, yalan haberlerle unutulur gider.
Tıpkı bu güne kadar unutulduğu gibi yine unutulur.
Hani var ya!?
Tünel kazan adamın tünelin bitmesine bir metreden daha az kala pes etmesi ve o uzun tünelden geri döndüğünü gösteren görsel. Tam da o halde şu günlerde boykotun hali.
Şu an öncekilerden bir tık ileriye taşınan bir boykot var; ancak bunun asıl tesiri devamında olacaktır. Buna hiç şüphe yok! Tabi devamını sağlayabilirsek olacak bu.
Yoksa havanda su dövmeye devam ederiz de yorulduğumuzdan başka bir işe yaramaz.
“İsrail’de yayınlanan HaAretz gazetesi yazı işleri müdürü olan Siyonist bir yazar klasik Yahudi nefreti konusunda şöyle diyor: “Şahsi kanaatimi açıklamak istiyorum. Ben, dünyada Yahudileri seven bir halkın bulunduğuna kesinlikle inanmıyorum. (Mahmut Nana, Yahudi Tarihi kitabından)
Yani bu -sözüm ona- üstün ırk(!) kendisinin sevilmediğini biliyor. Doğadaki tüm varlıklar “eksi” bir durumdan “artı” bir duruma geçmek için sürekli çaba içindedirler. Bu üstün ırk(!) bunun tersini yapmakla meşgul.
Bunlar eksiden artıya, çirkinden güzele, kötüden iyiye değil de kötüden daha kötüye, eksiden daha çok eksiye, Cehennem derecelerinden en aşağıda olandan daha aşağıya inme gayretindeler. Gel gör ki onlar; bunu uydurulmuş, bozulmuş, tahrif edilmiş bir inanç uğruna yapıyorlar.
İnsanın vicdanı bir şekilde doğruyu insana hatırlatır ancak kalp mühürlenmişse beyhude! Eğer mühürlenmese bu kadar vahşi, dengesiz, sapkınca bir anlayışı uygulama gayretinde olamazlar.
Ekranlarda, kitaplarda okuduğumuz bu insan aklını zorlayan üstün ırk(!) safsatasına şahit olduğumuz kadarıyla diyoruz ki,
“Bu nasıl saçma bir inanç, sapkınlık?”
Elbette ki bizim inancımızda bütün bu saçmalıkların bir izahı var. Her Müslüman bilir ki bunlar helak olacaklar. Olacaklar olmasına da bu bizi rehavete sürüklememeli. Yani her daim uyanık olmalı Müslüman!
Bu kadar da ileri gidilir mi?
Onca masuma yüz binlerce bomba atılır mı?
Kendi gölgesinden bile korkan bu üstün ırktan(!) her gariplik beklenir. Çünkü bunların yarışı Cehennem çukurunun en alt tabakasına gitme yarışıdır.
Aklıselim sahibi insan toplulukları, ilmin ve İslam’ın ışığında daha önceden uygulanan çözüm yollarını basiretleriyle göreceklerdir. Yine o basiretleriyle insanlığın umudu olmaya devam edeceklerdir.
Tantana yapanlar tarihte hep olmuştur, olmaya da devam edecektir. Bunların silahı ticaret ve paradır. Bunlara sağlam dokunabilirsek ve kitleleri bu anlayışla arkamızdan sürükleyebilirsek elbette ki bu dünyada da kaybedeceklerdir.
Boykot ürünlerini boy boy reklam edenler, yarı fiyatından daha da aşağıya çekenler, hâlâ görmezden gelenler var. Uyanan, uyanık kalmaya çalışan milyonlar da var. “Bu iş uzadıkça boykotun etkisi de azalacağa benziyor.” cümlesini hiç kurmayalım, diye umut edelim.
Onun yerine;
“Firmalar battı.“
“Boykota dayanamayan meşhur firmalar Tükiye’den çekiliyorlar.”
“En bilinen ayakkabı, kıyafet, temizlik firmaları iflas etmiş.”
“Hiç kimse bu vahşeti fonlayan destekleyen firmalardan alışveriş yapmıyor artık…” gibi cümlelerin kurulduğu günler yakın mıdır?
Ne dersiniz?
Yazmayı seven biri. Okumak yazmayı; yazmak okumayı geliştirir. Yazdıkça ve okudukça dünyanın daha da iyi olacağına inanan birisi. Ayrıntıların önemli olduğunu fark etmeye gayret eden birisi. Güller diyarının bir kazasında dünyaya gelen yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Öğretmenlik hayatına devam etmektedir. Eğitime, teknoljiye, kitaba, okumaya, okutmaya ve hayata dair yazılar kaleme alma gayretindedir.