"Enter"a basıp içeriğe geçin

İçimdeki Sessiz Kalabalık

Gün geçtikçe zihnim bulanıklaşıyor sanki denizin içinde gözlerimi açıp etrafı görmeye çalışmak gibi.Her şeyi görüyorum duyuyorum aynı zamanda hissediyorum ama cevap veremiyorum,sesimi çıkartırsam boğulacağımı biliyorum.Sessizce hayatımı izliyorum,istediğimin bu olmadığını ve hiçbir zaman da bu olmayacağını biliyorum ama yaşatılmaya zorlanmış bir düzenin ortasına hapsolmuşum.Derinliğini sorgularsam daha çok dibe batacak gibiyim.Belki diyorum belki bana sorulsaydı böyle olmazdı ama nasıl olabilir ki bu mümkün olamaz seçemem, seçme şansı tanınmıyor bizlere.Ne yaşadığımız yeri ne yaşadıklarımızı ne de yaşayacaklarımızı.. Bu hep doğru olanı takip etmek zorunda kalmakla devam edecek,seçimlerimiz canımızı acıtacak ama mecburum diyerek geçecek ömrümüz.Peki ben ne kazanacağım bundan,doğru olanı yaptım rahatlığı mı? Tek bildiğim tercih etmediğim hayatın ağırlığı üzerime dikilen kefenim ve bunu taşırken yaşadığım şey sonu belli şu anı acı olan sanrılar…

Yapraklar bu kadar sessiz olmasaydı ne derdiler acaba,tüm bu seslerin çığlıkların içinde suskun kalmayı nasıl açıklayabilirlerdi…Durdukları yerden kopup savrulurken yerle bütünleşmeye giden bedenlerinin çürüyüp bir kalıntı olana kadar ki o sürede yaşayanlar dünyasının ne tür sırlarıyla bütünleşip ağırlaşarak boyunlarını büktüler dallarında.İstekleri miydi onları koparan yoksa bildiklerinin ağırlığı mıydı koparıp sürükleyen? kim bilir neler duydular..Bir kavganın ortasında esip araya girdikleri oldu mu hiç belki de birbirlerine değer veren insanların etrafında savruldu her bir yaprak.Sevginin ölümsüz kılındığı kaldırımlarda ilerleyip o ölümsüzlüğün birleşemeyecek hayat yolculuğunda sonlandığını görmekti kaderleri belki de.. Ve ben bunları düşünürken zihnim her bir soruyu sessizce içimdeki kalabalığa yerleştirdi..