Zaman tünelinin sınırlarını zorlayan, masum sandığımız o 21. yüzyıl, felaket zincirlerini bir bir yazdırıyordu hepimize…
Kıyametin alametleri kanıt görevini üstlenirken, asıl kıyameti Manavgat’ta, Osmaniye’de, Kayseri’de, Marmaris’te, Konya’da onlarca noktada eş zamanlı gördük dünya gözüyle…
Kaç fahrenhayt derecede hayatla- yaşam arasında kalan canların acılarını, kılcal damarlarımıza kadar hissetmedik mi?
Bir ara “Çok şükür can kaybı yok” diyenleri kaydetmiş beynimin yan lobu şaşkınlıkla!
Çatlamamış yumurtasının başında bekleyen, kanat çırpsa arşa değip kurtulacak olan, kömürleşmiş dişi kuşu gördüm anne şefkatiyle…
Evi, ocağı, miğferi çelikten, yanmaz, bükülmez sanılan kaplumbağanın başına yıkılan hanesini , tüyü bitmemiş kediyi, sesi içine kaçan köpeği, sütü kararmış ineği, koyunu, martısı, gövdesini kora teslim eden ağacı, börtüsü böceği milyonlarca canlının yok oluşuna şahit olduk saatler içinde…
Bu kabus sürerken, Osmaniye’nin fıstığını, Konya’nın çekirdeğini televizyon karşında çitleyip, plajlarda boy gösteren, tende iki ton koyulaşma sevdasıyla yanıp kavrulanların, hayatın çok renkli akışına kendilerini kaptırıp, yangın bize kilometrelerce uzak, “bana bir şey olmaz” hisleriyle acıyı paylaşamayanları da, üst perdeden yapay vah vahlarını da kaydettik kara kaplıya inceden…
Hangi insan kendi vatanını ateşe verir ?
Ne diyordu Dede Korkut?
“Kahpe içerden olunca
Kapı kilit tutmaz oğul!
Halk içinde bozgunculuk yapan
Haindir oğul!”
Ya Mehmet Akif Ersoy demedi mi bize “Yurduma alçakları uğratma sakın”
O kadar haine, cahil cühelaya kucak açtı ki bu topraklar. Bu gözler ne görse irkilmeyeceğiz, şaşkınlık bize çok uzak kaldı desek zerre mübalağa etmemiş oluruz.
Gerekirse bu hainlere fırsat vermeyecek
halet-i ruhiye ile bir İstiklal Marşını daha yazdırmaya hazırız bu topraklarda and olsun!
Bu cennet vatana ihanet edenlere, yaktıkları ateşin külünü bırakmayacak mangal yürekli doğmuşuz ezelden…
Türkü, lazı, kürdü, çerkezi, sünnisi, alevisi, şafisi, hanefisi, rengarenk mozaiği ile Türkiye’yi başkalaştıran, güneyinde deniz, kum, güneş, kuzeyinde serin sular, balta girmemiş ormanlar, doğusunda buram buram Anadolu, batısında efelerin diyarı bu cennet vatanımıza göz diken namussuzlara, hainlere göz açtırmamak boynumuzun borcu.
Vakit bölünme değil, birlik olma, küllerimizden yeniden doğup yeşertme vaktidir.
Ne mutlu Türk’üm diyene…