"Enter"a basıp içeriğe geçin

Lisan-İnsan-Nisyan İlişkisi

“Lisan” bir harita gibidir, ülkeleri birbirinden ayıran temsili bir harita. Milleti birbirine bağlayan bir ağdır: Lisanımızla bağımız kuvvetlenir, kalpler arasında köprüler onunla kurulur. Geçmişi şimdiye bağlayan, şu anı geleceğe bağlayan köprü lisandır; tarihimizi onunla okur, dertlerimizi onunla paylaşır, hayallerimizi onunla kurarız.

Lisan milletin geleceğe taşıdığı bir sancak gibidir, kutsaldır. Temsil ettiği milletin alemidir. Başların üstündedir, baş üstünde kalmak için nice başların yere düştüğü bir alem.

Ceddimin şiirlerindeki manadır lisan. Yârine hicranının kopardığı fırtınadan bize esen tatlı yeldir; içini döktüğü, dertleştiği bizle. Sultanların gönderdiği fermandır lisan. Gönül sultanlarının bize verdiği öğüt, ayrıca.

Lisan, gönülden söylenince sultanı köle yapan bir tılsımdır. Tahtını elinden alan. Söyleyeni gönül tahtına oturtan.

İnsan nice dertlerine onunla çareler arar, nice sıkıntılarda ona sığınır. Tesirli bir silahtır, kuvvetli bir kale.

“Lisan”ı anlatmaya lisanımız gelmez. Lakin:

Lisan sancağı yere düşmemeli/ydi!..

Düştüğünden beridir o sancak yere!  Kaybettiğimizden beridir lisanımızı. Onunla beraber tarihimizi kaybetmişiz, tarihimizle beraber hafızamızı da, millet olarak: Tarihini kaybetmiş bir milletin tarihte çok savaşlar kazanmış olmasının ne hükmü kalır? Fatih’in, Yavuz’un torunu olsak ne?

Lisanımızla beraber muhaberemizi kaybetmişiz selefimizle, muasırımızla hatta halefimizle. Muamelatımızı, muaşeretimizi kaybetmişiz; bu sebeplerle mukavemetimizi.

“Tabiat boşluk kabul etmiyor” kaidesince, yerine doldurmuşlar bir şeyler; çağdaşlık, medeniyet, terakki, v.s.

Elması alıp misketi vermişler.

Kökümüzü kurutmuşlar; koca gövdemiz içten çürümüş; bizi dalla, budakla, yaprakla aldatmışlar.

Lisanımızla beraber insanlığımızı da kaybetmişiz; bizi insan yapan şiarları. Emaneti kaybetmişiz. Ceddimizden gelen emaneti torunlara bırakamamışız. Öyle bir koparmışlar ki bizi tarihten, Kalû belâ’da verdiğimiz sözü dahi unutturmuşlar bize. Lisanımız gitmiş nisyanlarımız artmış. Hüsn-i halimiz, gitmiş lâf-ı güzaflarımız artmış.

Bir gelinciği kopardıktan sonra toprağa koysalar ne fayda? Bizi bu topraklardan koparmışlar (!), aynı toprağa bırakmışlar.