Ortadoğu’da dinsel, mezhepsel, etnik, siyasi ve ekonomik mücadeleler sürekli devam etmektedir.
Bu coğrafyada yaşamak, bedel ister; can ister, mal ister, bazen de vatanı bırakıp gitmek de ister…
Sanki lanetlenmiş bir coğrafya…
Her daim kan içmek ister, zulüm görmek ister…
Yıllar önce “Arap Baharı” diye yutturulan ve neticesinde, zulümler yaşanılan, kan ve gözyaşı dökülen ayrılık kışı, hala ölüm soğukluğu ve savaş sıcaklığı ile devam etmektedir.
“Arap Hazanı” ile milyonlarca insan can ve mal kaybına uğradı, milyonlarca insan ülkelerini terk etmek zorunda bırakıldı.
Tüm bu yaşanmışlıklara rağmen, maalesef ki, Ortadoğu ülkeleri suskun şeytanlığı oynamaya devam etmektedirler….
Çoğu Ortadoğu ülkesi, mezhepsel ve etnik sorunlarla boğuşmaktadır. Bir araya gelmekten acizler. Her biri, birbirine kazık atmaktan, tuzak kurmaktan ve hile yapmaktan geri durmuyor… Aslında çoğu taşeron Ortadoğu ülkeleri, yaşanılan zulümlerin ve katliamların sebebidirler.
Silah ticareti, fuhuş ticareti, insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticaretinin transit geçiş güzergâhları hep bu ülkelerdir…
Hele son zamanlarda terör örgütlerinin insan kaynaklarının geçiş güzergâhları, insan ve silah kaynakları tedariki bu ülkelerden sağlanmaktadır.
Son gelişmelere baktığımızda da, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, Tunus’ta yeni bir kargaşanın fitilini ateşleme derdine düşmüşlerdir. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, Tunus’un İçişleri eski Bakanı Lütfi İbrahim vasıtasıyla Tunus’ta siyasi ya da askeri “darbe” hazırlığı yapmayı planlamaktadırlar.
Lütfi İbrahim, Başbakan Yusuf Şahid tarafından geçen günlerde görevden alınmıştı. Gerekçe ise, Tunus’un güneyindeki Sfaks vilayetinde bulunan Kerkene Adası açıklarında 3 Haziran’da meydana gelen tekne faciası sonucu yüzlerce Tunuslu göçmenin hayatını kaybetmesi ve ülkede oluşan güvenlik zafiyeti. Ayrıca daha önceden gündeme geldiği üzere, bu yılın Mart ayında Lütfi İbrahim’in, Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz tarafından kabul edildiği ve bu ziyaret sırasında birçok kişi ile görüşmeler gerçekleştirdiği ve bu görüşmelerle ilgili yeterli bilginin başbakan Yusuf Şahid’e iletilmemesi de gündeme gelmişti.
İddialara göre BAE istihbarat birimleri, görevden alınan İçişleri eski bakanı Lütfi İbrahim ile Tunus’un Cerbe Adası’nda gizli bir toplantı gerçekleştirdiler. Bu toplantıda, Lütfi İbrahim’in Tunus Cumhurbaşkanlığı’na getirilmesi, bununla birlikte Tunus’un Siyasal İslamcı partisi olan Nahda Hareket Partisi’nin siyaset sahnesinden diskalifiye edilmesine yönelik planlar görüşülmüş. Toplantıda yapılan görüşmelerde, Başbakan Yusuf Şahid’in görevden alınması konusunda Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi’ye teklif götürülmesi ve bu teklif daha sonra reddedilmiş. Ve mevcut Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi’nin doktor raporuyla görevden alınması planları da gündeme gelmişti. Fakat bu darbe planlarının, Fransa, Cezayir ve Alman istihbarat birimlerinin desteğiyle durdurulduğu da iddia edilmektedir.
BAE ve Suudi Arabistan ortaklığı ile Tunus’ta gerçekleştirilebilecek olası Siyasi ya da Askeri Darbe ve bunun sonucunda meydana gelecek yönetim değişikliği ile Ortadoğu’nun dengeleri yeniden sarsılacaktır. Bu durumda ülkeler dış politikalarında yeniden revizyona gideceklerdir. Dış politikada yeni krizler meydana gelecektir, diplomasi trafikleri hızlanacaktır. Bazı ülkeleri kendi içerisinde, dini, kültürel, siyasi ve ekonomik krizler de yaşayacaktır.
Umarız oluşabilecek değişiklik, Tunus başta olmak üzere diğer Ortadoğu ülkelerinde mezhepsel ve etnik bir fırtınanın da tetikleyicisi olmaz.