Günümüzden 50.000 yıl önce İnsan, dünyanın en güçlü varlığı olarak yeryüzüne gönderildi. Düşünme yetisi ve özgür irade ile donatılan insan yeryüzünün hakimi oldu. İnsanın karnı acıktı. Kendinden güçsüz bulduğunu yakalayarak tüketti. Daha güçlü olan gelene kadar devam etti tüketmeye. Gücünün yetmediği yerde, kaçtı insanoğlu. Ta ki zayıflar ile donatılmış bir…
Yorumlar kapalıKategori: Çevre
Kent, sözlük anlamında sanayi devrimi sonrasında gelişen sosyokültürel etki altında kırdan göç alan, kültürel açıdan çok çeşitli kozmopolit yapı olarak tanımlanıyor. Fakat kenti anlamak için sözlük anlamına bakmaktan daha çok kentlerdeki hızlı nüfus artışı ve sanayileşmenin beraberinde getirdiği birçok probleme bakmak gerekiyor. Bu problemlerin başında, ne yazık ki toplumsal açıdan…
Yorumlar kapalıBismillah. Allah (c.c.), Anadolu halkına İslam ve iman nimetini bahşetmiş ve atalarımız, İslam ve imanın kazandırdığı maddi ve manevi zenginlikleri kendi kültürümüzle mezcetmiştir. Böylece Anadolu İslam Medeniyetinin zuhur etmesini sağlamışlardır. Tabi bu medeniyet oluşurken diğer coğrafyalardaki Müslüman halkların da sahip oldukları zenginliklerden faydalanılmış ve aynı şekilde onlara fayda sağlanmıştır. Nitekim…
Yorumlar kapalı‘’Merhaba, öncelikle herkese adaletli günler… Yeni başladığımız yazın yolculuğumuz devam ederken, hem manen hem fikren kendimizi daha rahat hissetmek adına yazılarımızı sizinle paylaşıyoruz. Paylaşıyoruz çünkü hukuk, hayatın her alanında var olan ama bir o kadar da gizlenmiş kuralları ile bulunuyor. Fakat, çok önemli bir ilke olan şu söze kulak verelim…
Yorumlar kapalıKalemim varmıyor yazmaya, nereye yazsam da kabul etmiyor. Dilim söylemez oldu, yüreğim yangın yeri. Yazdığım kağıt bile kusacak sanki. Nerden başlasam, başlasam da hiç durmasam. Kime kızsam, kime haykırsam, kime yansam? Taşa anlatsam taş bile yerin dibine geçer inan ki. Utanıyorum, iğreniyorum böylesi bir vahşeti duyduğum için, yıkıldı yine can…
Yorumlar kapalıBir işi çabucak yapma isteği… Hedefleri hemen yerine getirmek. Durmadan düşünmeden o anı, o anda yapabilme çabası… Ölçmeden, biçmeden kararlar vermek. Acelecilik… Günümüzün en önemli hastalıklarından biri olan acelecilik, gün geçtikçe daha da zararlı olmaya başladı . Tehlike boyutu büyüdükçe ne kadar aceleci bir millet olduğumuz göz önüne çıkıyor. Belki…
Yorumlar kapalıMerhaba! Neredeyse iki ay aradan sonra tekrar kalemi elime aldım ve konum hasret adı altında, yaşayan ruhumuzdaki boşluk… İnsanların hayatlarına yön veren duygu ve düşünceleridir. His ve fikir olarak insanlar akıllarını kullanarak ve hissederek hayatlarına devam ederler. Beyin ve kalp genel sağlık ihtiyaçlarının dışında manevi olarak da insanın sağlığını kontrol…
Yorumlar kapalıÖncelikle 10 Kasım münasebetiyle Gazi M. Kemal ATATÜRK’ü anıyor, küçülerek büyüyen bir ülke olan Türkiye için yaptıklarından ötürü şükranlarımı sunuyorum. Hasta yatağındayken, kendisini ‘‘tedavi’’ etmeye çalışan doktora vermiş olduğu ÖKE (Özgürlük, Kardeşlik, Eşitlik) soyadı ile bizlere iletmek istediği mesajı tüm ruhumuzla idrak edebilmemizi temenni ediyorum. Bildiğiniz üzere Diyarbakır Büyükşehir Belediye…
Yorumlar kapalıUzun bir aradan sonra göz açıp kapayana kadar geçti onca zaman. Geride bıraktıklarımızın özlemi dışında bir sıkıntımız yok çok şükür. Çocuklar yeni okullarına, biz yeni memleketimize alışmaya başladık. Alışmaya çalıştığımız en önemli konulardan biri de Türkiye’deki eğitim sistemi. Daha doğrusu oturtulamamış eğitim düzeni…
Uzun okul saatleri ve sonrasında kurslar, en tuhafı ise cumartesi okulun olması. Sanki bunlar 9-10 yaşlarında çocuk değil de yarışmalara hazırlanan yarış atları. O kurs senin, bu sınav benim koşturup duruyorlar. 5. Sınıfa giden bir çocuğun, özellikle vurguluyorum “bir çocuğun” akşam eve gelmesi saat beşi buluyor. Ve ödevdi, test kitaplarıydı derken yatağa zor düşüyor, hayatından koca bir gün eksiliyor.
Anlayamadığım şey ise, bu yaştaki çocuklar ne zaman sokağa çıkıp saklambaç oynayacak? Ne zaman bahçedeki kediyi sevip, arkadaşlarıyla top koşturacak? Küçücük çocukları okuldan soğutmak için her önlem alınmış mı dersiniz?
“Bu kadar uzun okul saatleri ve neden hafta sonu okul var?” diye sorduğum zaman ise cevaplar hep aynı: “Müfredata yetişemiyoruz” diyor yetkililer. Buradan Millî Eğitim Bakanlığı’na seslenmek istiyorum: Bu nasıl bir müfredatt ki, bu yaştaki çocuklara zaman bırakılmıyor?
Oysa bizler böylemi büyüdük? Okuldan gelir gelmez atardık kendimizi sokağa. Yağ satardık, bal satardık ama “Çok dersim var!” Diye ağlamazdık. Yakan top oynar, saklambaç oynar “Haftaya deneme sınavı var” diye strese girmezdik. Cumartesi okula değil, şehire kurulan panayırlara ve pikniklere giderdik. “Yarın okul var” diye sıkıntıdan uykumuz kaçmaz, aksine önlüklerimiz baş ucumuzda yatardık… Biz okulu, okul da bizi severdi inanın!
9-10 yaşlarında “Hangi okula puanım yetip girebiliriz?” diye değil, “Öğretmenin gözüne nasıl girebiliriz?” diye düşünürdük.
O yaşta sırtımıza dağlar kadar yük yüklenmezdi bizim. İçi kitap dolu çanta ağırlıktan belimizi bükmezdi taşırken. Çünkü biz çocuktuk, tek derdimiz sarı saçlı bebekler, siyah beyaz lastik toplardı. Sahi ne yaptınız bu çocuklara böyle? Onların elinden çocukluklarını aldığınız için mutlu musunuz? Çocuklarınız mutlu mu?
İşin komik tarafı ise aileler gayet memnun hayatlarından. Aman boş zamanları kalmasın da başları ağrımasın diye, o ders senin, bu kurs benim sürüklüyorlar çocukları. Edebiyatı, matematiği tamam da çocuk olmayı ne zaman öğrenecekler? Hayvanları sevmeyi, doğayı korumayı, merhametli olmayı kitaplardan mı okuyacak bu çocuklar? İnsan olabilmeyi hangi kitapta bulacaklar?
Yapmayın! Bu yaştaki çocuklarınıza bunu yapmayın! Almayın ellerinden çocukluklarını, kimsenin de almasına izin vermeyin! Bırakın çocuk olsunlar, tıpkı gerektiği gibi… Bu anlayamadığım müfredatlarınızı lütfen daha iyi gözden geçirin. Ne yaparsanız yapın ama çocukların çocuk olmalarını engellemeyin!..
O koşuşturmalarda ne çocukluklar, ne çocuklar kayboluyor farkında mısınız? Her yaşın ayrı güzelliği vardır. Bu yaştaki çocukların tek derdi ders olmamalı, alacağı notun hesabı olmamalı!..
Bunları şikâyet olsun diye yazmıyorum. Aksine unuttuğunuz çocukları hatırlamanız için yazıyorum. Şimdi diyeceksiniz ki: “Bütün bunlar, onların iyiliği ve geleceği için.” Hayır, bütün bunlar sizin olmasını istediğiniz çocuk modeli için.
Onlara sormadan, yaşadıkları masal dünyalarından koparıp, hayallerini ve oyunlarını ellerinden almak mı gelecek hazırlamak? Kim olduk biz böyle? Hani yüreklerde yaşayan bir çocuksa
30 Ekim 1978 doğumlu, her şeyden önce kul, sonra evlat, eş ve anne olma çabasında…
Yazdıkça öğrenenlerdenim…
Merhaba değerli okurlar; Bugün, yakın zamanda yaşadığım bir durumu konu edinmek istedim. Durum şu ki; Eminim sizin de “Yıllar oldu görüşmeyeli.” dediğiniz birileri vardır hayatınızda mutlaka. Hani böyle “Yıllar oldu görüşmeyeli hatta şimdi yolda görsem tanımam.” dediğimiz, bu şahıslar var ya işte tam da onlardan bahsediyorum. Kendileri bu kadar senedir…
Yorumlar kapalı