Değerli Meslektaşım,
Göreve Yeni Başlayan Meslektaşım,
Kendini Yenileyen Meslektaşım,
Bu eğitim yolculuğunda yolculuk yapmış biriyim. Arzu edersen birlikte yürüyelim. Şöyle kısa bir yürüyüş yapalım.
Ne dersin?
Öğrencilerimizin gözlerindeki ışıltı, yüreklerindeki coşku, zihinlerdeki oyun…
Ancak, bu yolda bir; belki de birden çok tehlike var. Öğrencilerle arkadaşlık sınırını aşmak. Birlikte gülmek, oynamak, onların içinde olmak, sohbet etmek güzeldir elbette, ancak öğretmen-öğrenci dengesini oluşturan o ince çizgiyi gözetmeliyiz.
Bilirim, ilk başta samimi olmak, onlarla satır aralarında birçok şeyi paylaşmak, eğlenmek cazip gelir. Öğrencilerimizin dostu olmak, onların güvenini kazanmak en büyük arzumuzdur. Ancak, bu samimiyet, disiplinimizi zayıflatabilir, otoritemizi sarsabilir. Bir öğrenci, arkadaşına sitem ettiği gibi öğretmene de sitem edebilir. Bu, dersin selameti için tehlikeli bir yolculuktur. Siz, siz olun dengeye azami ölçüde dikkat edin! Arkadaş gibi içten olun ancak bunu davranışlarınıza ve sözlerinize yansıtırken dikkat edin.
Mesleğe yeni başlayan kıymetli dostum, şu örnek sana yol gösterebilir: Bir gün sınıfta, ders işlerken bir öğrenci şakalaşmaya başlar.
Öğrenci,
“Haydaaa!”
Başka bir öğrenci de,
“Atilla Maydaaa!”
İlk başta gülüp geçmek cazip gelir, değil mi? Ancak, bu ufak şaka, bir sonraki dersi etkiler. Diğer öğrencilerin dikkatini dağıtır, otoritemizi zayıflatır. İşte bu, teneffüste, orada burada yapılan bir şakanın sonucu olabilir. Öğrenci davranışını her zaman her noktada kontrol edemez. O yüzden “arkadaş gibi olmak” kavramına farklı açılardan bakmalıyız. Arkadaşlık sınırını aşmanın bir sonuçlarından en basiti bu verdiğimiz örnek olabilir.
“Arkadaşlıkta da öğretmenlikte de sınırı bilmek gerekir,” derler. Bu söz, biz öğretmenler için altın değerindedir. Öğrencilerimize karşı samimi olabiliriz, ancak bu samimiyeti dersin akışını etkilemeyecek şekilde tutmalıyız. Bir öğrencinin sorunlarını dinlerken bile, öğretmen olarak duruşumuzu korumalıyız. Öğrenciyi dinlerken ona cevap verirken, yol gösterirken, teselli ederken, motive ederken her zaman ciddiyet ve tebessüm dengesi iyi ayarlanmalı.
“Çocuklarımıza örnek olmak zorundayız.”
“Onlara “rol model” olmak zorundayız.” gibi cümleleri hep kurarız.
Eğer onlarla arkadaş gibi olursak, nasıl saygı göstermelerini bekleyebiliriz? Kendi akranlarımıza yatığımız bir şakayı, espriyi onlara nasıl yapabiliriz? İyi bir eğitimci, her zaman öğrencileriyle arasına mesafe koyar, onları kucaklar ancak kontrolü elden bırakmaz. Öğrenci karşısında rolümüz öğretmen gibi davranmak; arkadaşımız karşısında rolümüz, dertleştiğimiz, sorunlarımızı paylaştığımız, zaman zaman eğlendiğimiz biri gibi davranmak şeklinde olmalıdır.
Dikkat edin! Bu yolda yürürken, “Ufak tefek dostluklar, büyük dertlere sebep olabilir,” Bu, arkadaşlık sınırını aşmanın getireceği olumsuzlukları özetler niteliktedir.
Unutma, “Suyun bulandığı yerde balık avlanmaz.” Balık kim, avcı kim, denizde misin, gölde misin? Buna göre davranmalısın. Balıklara avcı muamelesi yapma!
Arkadaş gibi olmak istemek insanî bir duygudur, ancak bu duygunun öğretmenlikle olan ilişkisi karmaşıktır. Mesafeyi korumak, sınıfta sağlam bir otorite kurmanın ve gelecekte de onlara yön vermenin ve sınıftaki disiplinin anahtarıdır. Bir ya da birkaç öğrenciyle ya da daha fazlasıyla arkadaş gibi olmak -yani herkese mavi boncuk dağıtan biri rolünde olmak- sınıftaki diğer öğrenciler arasında dengesizlik oluşturabilir ve ders akışını ve sizi sınıfa olan hakimiyetinizi etkileyebilir.
Bir öğretmen olarak, öğrencilere destek olmak, onların sorunlarını dinlemek önemlidir. Ancak, bu destek ve iletişim, profesyonellikten, ciddiyetten uzaklaşmadan yapılmalıdır. Öğrencilere karşı duyarlı olmak ve empati göstermek, sınıf ortamını her zaman olumlu yönde etkileyecektir. Bundan hiç şüpheniz olmasın!
Belirsiz ve sınırsız bir samimiyetin yani dengesiz arkadaşlığın nerelere gideceği, hangi zararları vereceği hiç belli olmaz. Sınıf ortamının sağlıklı bir atmosfere dönüşmesi; öğretmenin hangi rolü sergileyeceğine, yapacağı rehberliğe, göstereceği otoriteye ve saygıya bağlıdır.
Yolcuğa yeni başlayan, yolculuğu yarılayan ve yolculuğun tüm cefasını çeken meslektaşlarım,
Sonuç olarak, öğretmenlik yüce bir sanattır ve bu sanatı icra ederken dengeli olmak ve her daim dengede kalmak olmazsa olmaz şartlardan biridir. Öğrencilerimizi sevmek, onlara rehberlik etmek elbette önemlidir, ancak bu arkadaşlığı-samimiyeti kontrol altında tutmalıyız. Unutmayın, en güzel bahçeler, en güzel yemekler özenli bahçıvanların; işine aşık aşçıların elinden çıkar. Biz de öğretmenler olarak, bahçemizi özenle işlemeli, yemeğin tuzunu, baharatını, pişirme oranını ayarlarken sınırları aşmamalıyız.
Denge çok önemli!
“Kaş yapayım derken çıkarılan gözleri muayene etmeye çalışan binlerce meslektaşımız olabilir. Aman dikkat!
Yazmayı seven biri. Okumak yazmayı; yazmak okumayı geliştirir. Yazdıkça ve okudukça dünyanın daha da iyi olacağına inanan birisi. Ayrıntıların önemli olduğunu fark etmeye gayret eden birisi. Güller diyarının bir kazasında dünyaya gelen yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Öğretmenlik hayatına devam etmektedir. Eğitime, teknoljiye, kitaba, okumaya, okutmaya ve hayata dair yazılar kaleme alma gayretindedir.