80’li yılların henüz başıydı…40 yıllık bir maziye sığmış bu plazaların bir dili olsa da şimdi konuşsa…
Sağ ve sol görüşçüler 80’lerde çarpışa dursun, gökdelenlerin gölgesinde, şehrin silüetini, iklimini ele geçirmek isteyenlerin mucitliği baş göstermiş o yıllarda.
Yapı Kredi Plaza kimliğini alarak Türkiye’nin ilk kurumsallığının ev sahipliğini yapmıştı Levent’te…
1990 lı yılların başında kurulan, Üsküdar’dan baktığınızda en yüksek plaza olarak görünen Sabancı Center İkiz Kuleler, yanındaki devleşen kuleler sayesindende artık varlığını hissettirmiyordu bile…
Gökyüzüne dikey yükselen, afili, akıllı, balkonsuz, şık giyim kombinasyonlarıyla kadın-erkek herkesin birbiriyle yarıştığı, asansöre kendini atanın günün şanslısı olarak ilan ettiği, hayatımıza plaza diliyle üçüncü tür olarak atanan, kimliksiz bir dilin anavatanı, karbon ayak izini arttırmaya meyil veren plazalar…
Mesai bitiminde de servis araçlarının ralli meydanında kendini hissettirdiği ve trafik boğmacasına zemin oluşturan derin bir girdabın olmazsa olmazı plazalar.
Sadece Maslak’ta 10 tane plazanın kayıtlı çalışan sayısı 20.000.
Tek başına bir Cumhuriyet gibi nasıl da görkemli.
Daha düne kadar kira bedelleri astronomik rakamlarla telaffuz edilirken, her milimetreye dolarlar gömülüyordu.
Finansı yönetenlerin kuleleri boy boy endamını gösteriyordu gökyüzünde…
Ya şimdi…
Ne plazalarda set edilecek toplantı kaldı, ne deadline yetişecek iş, ne şık giyimli beyaz yakalılar, ne manevra yapacak lux servisler, ne de ne olduğu belirsiz plaza dili. Hepsinde kuzuların sessizliği hakimiyeti.
Vakit anlama vaktidir. Görünmeyen bir virüsün, uzaydan görünen dev plazalara yaptığını anlama vaktidir.
Bazen bakmak yetmez, bakarken de görmek gerekir.
Seyhan Özgün✍🏻