Kalem ve Klavye Konuşuyor
İstanbul’da iks okulunun y sınıfında, öğretmen defterleri kontrol ederken, gözleri bir öğrencinin el yazısına takıldı. Harfler, sanki birer sanat eseri gibi, kâğıt üzerinde milimetrik duruşuyla dikkat çekiyordu.
Her satır, eşsiz bir sanat, her kelime, bir hayal dünyasıydı. Öğretmen, bu zarafetin karşısında derin bir hayranlıkla “İşte bu!” dedi. Ama diğer tarafta, yazdığı yazıyı kendisi bile okuyamayan bir öğrencinin defteri vardı. Harfler, birbirine girmiş, kâğıt üzerinde bir karmaşaya dönüşmüştü. Okumak için bir düzine kaligrafi uzmanı gerekiyordu.
Öğretmen, bu iki defterin arasındaki zıtlığı düşünürken, Asırlık Divit ile Dijital Tuş Takımı arasında bir tartışma başladı.
Asırlık Divit, hokka ve kalemle yazmanın inceliklerini savunarak, “Her harf, bir yolculuk; her kelime, bir hazine,” dedi. El yazısı, motor becerileri geliştirir; beyin, el ve göz arasındaki koordinasyonu artırır. Kalem, düşünceleri kâğıda taşırken ruhumun derinliklerine iniyor. Kaligrafi, sadece bir yazı değil, aynı zamanda bir sanattır. Her harf, taşa yazılan silinmez hayatı temsil ediyor.” dedi.
Dijital Tuş Takımı da hızın ve pratikliğin önemini vurgulayarak yanıtladı. Divit kardeş, ben hızın ve verimliliğin sembolüyüm. Birkaç tuşla binlerce kelime yazabilir, anında iletişim kurabilirim.
DTT hızlı yazmanın getirdiği avantajlarla, “Zamanın kıymetini bil” “Vakit, nakittir.” sözlerini yaşatıyorum. Hızlı yazmanın, bilgi işleme hızını artırdığı ve öğrenme süreçlerini kolaylaştırdığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Her tuşum, düşünceleri bir an önce dışa vurmak için acele ediyor.
Unutma ki, “Hızlı geçen zaman, anıların peşinde koşar.”
Asırlık Divit, “Tuş Takımı, seninle yazarken düşüncelerimizi sindirmeden geçiyoruz. El yazısı, bilgiyi daha iyi anlamamıza ve hatırlamamıza yardımcı olur; çünkü yazarken düşüncelerimiz daha derinleşir. El yazısı, her harfin hikâye anlattığı bir yolculuğa benzer. Kalem kâğıda dokunurken, zihnimdeki düşünceler şekil alır. “Söz uçar, yazı kalır.” derler. Bu öylece söylenmiş bir söz değil ki! Yazının sadece kâğıtta kalması meselesi değildir bu. Hem gönlümüze hem de tarihimize yazılan satırlardır bunlar. Yani hem sadra şifa hem satıra güzellik veren yüce bir değerdir.
Dijital Tuş Takımı, “Haklısın, ben senin gibi bir mekâna, gönle ait değilim. Bazen aidiyetsizlik hissediyorum. Senin gibi yazanla okuyanla her aşamasında emek verenle bir bağ kuramıyorum. Ancak, dijital çağın getirdiği yeniliklerle bilgiyi anında paylaşmak mümkün. Benim işim hız. Yani bizimkisi yüzeysel bir iş. İlk klavye, 1868’de Christopher Latham Sholes tarafından icat edildi ve bu, modern yazı makinelerinin temelini oluşturdu. Bizde de İhsan Sıtkı Yener, 1955 yılında F klavyeyi icat ederek klavye dünyasında bir devrim yapmış bir mühendis ve mucittir. Bir tıkla dünyanın dört bir yanındaki insanlara ulaşabiliyorum. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, elektronik klavyelerin ortaya çıkması, yazma hızını ve verimliliğini önemli ölçüde artırmıştır. Parmaklar, hızla o tuştan bu tuşa gezi dururken, zaman kaybetmiyorum,” dedi.
Asırlık Divit,
Hey! Tuş Takımı!
Seninle yazarken kalbimde bir boşluk hissediyorum. El yazısı, içsel bir yolculuğun kapılarını açar. Elyazması yazarına müellif denir. Kopya edene hattat, müstensih denir. Kaligrafi, ruhumuzun derinliklerinden gelen bir fısıldamadır. Yani her aşamasında bir emek, farklı bir kelime zenginliği ve anlam derinliği var.
Tuşlarla yazmak ve el yazısı ile yazmak oyuncak araba ile geçeği gibi desek yanlış olmaz.
Dijital Tuş Takımı, “Belki de ikimizin de yeri var. Hızın getirdiği avantajları göz ardı edemeyiz. Anlık bilgiye ulaşmak, günümüz dünyasında önemli. Ama senin derinliğin, bazen özlemle hatırlanır. “Hızlı yaz, ama düşünmeden yazma” derler. İkimizin de yazma şekilleri, farklı güzellikler barındırıyor,” dedi.
İkisi de bir süre sessiz kaldı, düşüncelere daldılar. Sonunda, Asırlık Divit bir şiir mırıldandı:
“Her harf bir yolculuk, her kelime bir hazine,
Kalemle yazılan her satır, ruhun derinliğinde bir iz bırakan ince.”
Dijital Tuş Takımı da gülümsedi ve o da kendi şiirini ekledi:
“Hızla geçip giden zaman, anıların peşinde,
Ama her tuşun altında yatan, birkaç karakter saklı derinlerde.”
Asırlık Divit, “Ayrıca, el yazısının bazı terimleri de var. Kâğıdın enine olana cönk, sayfa kenarındaki açıklama notlarına haşiye, yazarın tüm eserlerine bir cilt halinde külliyat, kısaltılmış olana muhtasar, karalamalara müsvedde denir.” dedi.
Böylece, Asırlık Divit ile Dijital Tuş Takımı, her ikisinin de kendi güzellikleri olduğunu kabul ederek dostça bir gülümseme ile ayrıldılar. Her biri, farklı yollarla da olsa, insanlara değer katmaya devam edecektir. Öğrenciler de bu iki farklı yazma biçiminin güzelliklerini keşfederek hem kalemle hem de klavyeyle yazmanın tadını çıkarırlar, diye temenni ediyoruz.
Kalemle yazılan her satır, insanı kendine getirir. El yazısıyla sayfaya düşen her harf, hayatın bir parçasıdır; yazmak, kalbin sesini duymaktır.
Hız ve teknoloji çağının getirdiği yenilikler, insan hayatına zenginlik katarken, yazmanın derinliği ve anlamı da unutulmamalıdır. Her iki dünya, farklı güzellikler sunarak insanlara ilham vermeye devam etmektedir.
Bütün mesele arka planda gerçekten bizim emeğimiz var mı yok mu?
Varsa derin anlamlar ifade edecektir.
Yoksa yüzeysel, basit, değersiz ve anlamsız olacaktır.
El yazısının verdiği hissiyatla tuşlara basabilirseniz ne mutlu size!
Yazmayı seven biri. Okumak yazmayı; yazmak okumayı geliştirir. Yazdıkça ve okudukça dünyanın daha da iyi olacağına inanan birisi. Ayrıntıların önemli olduğunu fark etmeye gayret eden birisi. Güller diyarının bir kazasında dünyaya gelen yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Öğretmenlik hayatına devam etmektedir. Eğitime, teknoljiye, kitaba, okumaya, okutmaya ve hayata dair yazılar kaleme alma gayretindedir.