Aspirin gibi öğretmen olmalısın ki, her derde deva olabilesin. Velinin beklentisi, idarenin beklentisi, öğrencinin beklentisi ayrıdır. Derste bir tiyatrocu kadar aktif, estetik, hitabet ve mizah yeteneğine sahip olmalısın. İdarenin her türlü resmi işini anında halletmelisin. Sınıf öğretmenliğin varsa hem velilere hem öğrencilere ışık olmalısın.
Tıpkı bir mum gibi sürekli yanmalısın. Yanmalısın ki, etrafına ışık saçabilesin. Bir taraftan da mevzuatı ve müfredatı takip edeceksin. Mesleğinle ilgili teknolojik gelişmelere elbette duyarsız kalamazsın. Çalışmaların öğrenci merkezli olmalı, ses tonun etkili ve duyulabilir olmalı, sürekli doğaçlama halinde olmalısın.
Bütün bunları her gün yapmalısın. Otuz kırk saat derse girip aktif, zinde ve üretken olmalısın. Öğrencilerin zekâ düzeyine ve çeşidine göre ders hazırlamalısın. Okul idaresinin, velinin, öğrencinin, toplumun ve bakanlığın isteklerini mümkün olduğunca yerine getirmelisin.
Kısacası, ‘a-b-c-d-e-k!’ ne kadar vitamin varsa, hepsi olmalısın.
Abarttığımı düşünenler elbette ki olacaktır. Abartmadık dersek yanlış olur. Bütün bunlar sadece sevgiyle yapılabilir. Sevgi olmadan, heyecan olmadan size bakan onlarca gözün, hem de parlayan masum gözlerin heyecanına anlamlı bir cevap veremezsiniz. Sizin kırgınlığınız onların gönlüne ve yüzüne öyle ya da böyle yansıyacaktır, mutluluğunuz da öyle.
Bir mutlu öğretmen, yüzlerce mutlu kalbin anahtarı olabilir. Öğrencilerin bin bir hallerini fark etmek ve onların gönüllerine girmek inanın emek ister, zahmet ister. Sürekli yanan öğretmen kendi öz ışığını, beslenmesini, maddi ve manevi yenilenmesini yapabilmeli.
“Evet, yapabilmeli ancak hangi zamanda bunu yapacak?”
Sorusunun cevabı çok da tatmin edici değil. Buna benzer soruların cevabı net olarak verilmeli, verilebilmeli.
Cüzdanı ile vicdanı arasında bir tercihe zorlanmamalı. İlim ehli, bilgiyi sevgiyle yoğurup ahlak kazanında pişirmeli. Pişirirken terleyen, emek sarf eden bir öğretmenin midesi, gönlü ve cebi dolu olmalı.
Dolu olmalı ki ham olanları pişirebilsin.
Öğretmenlik sadece sınıf içinde değil, aynı zamanda okulun dışında da devam etmelidir. Öğrencilerin sanatsal, kültürel ve sportif etkinliklere katılmalarına ve onların gelişimlerine her anlamda destek olmalısınız. Ayrıca, öğrencilerin duygusal ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak, onlara danışmanlık yapmalı ve rehberlik etmelisiniz.
Öğretmenlik bir meslek değil, bir yaşam tarzıdır. Bu nedenle, her an öğrenmeye ve kendinizi geliştirmeye açık olmalısınız. Yenilikleri takip etmeli, eğitimdeki en son gelişmeleri öğrencilerinize aktarmalısınız.
Unutmayın ki, öğretmenlik sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda öğrencilerin karakterlerini şekillendirmek ve onlara hayatları boyunca rehberlik etmek demektir. Bu sorumluluğun bilincinde olmalı ve her zaman en iyi şekilde hareket etmelisiniz.
Evet, bu cümlelere katılmamak mümkün değil ancak işin bir de görünmeyen tarafı var. Sürekli yanan bir öğretmen olmak mümkün değil, her şeyden önce sürdürülebilir değil. Öğretmenin zihnen, bedenen, madden, manen desteklenmesi gerekiyor.
Kısacası önce iş değil; önce insan fikri zihinlere yerleşmeli. İnsanı öncelersek iş de aş da peşinden gelecektir. İnsanın mutluluğu hiç ummadığınız işleri olur hale getirir, aşılmayan engelleri aşmanızı sağlar vesselam!
Parlak gözler, mutlu yüzler ve emin ellere teslim edilen gelecek nesiller; bir avuç sevgi, huzur, paylaşım ve bir o kadar da cep harçlığı ile karıştırılarak şekillenecektir.
Karışımı oranı önemli!
“Öğretmen mum gibidir kendisi tükenirken etrafını aydınlatır.”
Ya, mum biterse ne yapacağız!
Yazmayı seven biri. Okumak yazmayı; yazmak okumayı geliştirir. Yazdıkça ve okudukça dünyanın daha da iyi olacağına inanan birisi. Ayrıntıların önemli olduğunu fark etmeye gayret eden birisi. Güller diyarının bir kazasında dünyaya gelen yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Öğretmenlik hayatına devam etmektedir. Eğitime, teknoljiye, kitaba, okumaya, okutmaya ve hayata dair yazılar kaleme alma gayretindedir.