"Enter"a basıp içeriğe geçin

“Sosyal mesafe” derken yanlış yapmayalım,“Biz’i” anlamak “öteki” ile mümkün…

“Nefret söylemi: İnsanlığın Aldığı Yolun Bir Tür Geri Gidişi” *

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ve merkezin yaptığı araştırmanın sonuçları geçen yıl sunuldu.

Salgın etkisinde, sosyal mesafede olduğumuz şu günlerde kutuplaşma ve ötekileşme üzerine düşüncelere daldım.

Semerci, Aralık 2019’da düzenlenen “Öteki’nden öğrenmek: Göç Alan Ülke Deneyimleri Üzerine Tartışmak” başlıklı konferansta,

 “Biz’i anlamanın öteki’yle mümkün olduğundan bahisle, öteki’nin varlığının öğreticiliğine, ötekileştirmeden de yaşanabileceğine, karşılaşmaların ve temasın ötekileştirmenin azalmasındaki etkisine” dikkat çekiyor.

Yapılan çalışma bir de “Fanusta Diyaloglar” adıyla basılmış, tavsiye ediyorum.

Ötekileştirmenin bir gruba karşı sosyal mesafe, olumsuz sıfatlar, dışında başka bir ayağına da dikkat çekiliyor. Önyargılar, kendinle öteki’ni eşit görmemek, aynı haklara sahip görmemek gibi…

“İnsan dışılaştırmaya varan hiyerarşik bir bakış buna bağlı olarak, eşit hakların olmamasını sorun olarak görülmemesiyle neticelenebiliyor. İçinde yaşanılan toplumda “öteki” olarak algılanan grupların sorunlarına çözüm getirmeye dair bir çaba sarf edilmemesini meşrulaştırıyor.”

Meşrulaştırıyor, mücadele edilmesine müsaade etmiyor… Bugün sosyal medyada, televizyon ekranlarında ve günlük hayatımızda Türkiye tarihinin en derin kutuplaşmasını görebilirsiniz.

Siyasilerden, devlet adamlarına, sanatçılardan oyunculara, iş insanlarından, gazetecilere kadar toplumun her kesiminde birbirini ötekileştirmenin yarattığı hasarı görmek mümkün.

Gün geçtikçe sanki lime lime dökülüyoruz hissi çoğumuzun içini parçalıyor.

Ülkede oluşan bu “gerçeğin farklı tarifleri” milletimizin daha fazla ayrışmasında ciddi bir rol oynuyor.

Semerci, sizin ötekileriniz var mı? sorusuna da aşağıdaki yanıtı veriyor;

“Ben ötekileştirmeden de yaşanabileceğini düşünüyorum. Herhangi bir grubu ötekileştirmiyorum. Bireysel olarak mesafeli olduğum insanlar tabii ki var ama bu insanların da benimle aynı hakları olması gerektiğini düşünüyorum. Herhangi bir gruba negatif özellikler yüklemiyorum. Aslında yücelttiğim, kendimle özdeşleştirdiğim tek bir grup da yok denebilir, sınırlı bir aidiyet hissim var. Kimlik teorisinde,  ben’in kendini tanımlaması için öteki gerekiyor.”

“Eşit haklar”, aslında bütün kilit kelimeler bunlar, ” insanların benimle aynı haklara sahip olması gerektiği düşüncesi”

Demokrasi ve fikir özgürlüğünün olduğu, eğitim ve işsizlik sorunlarının giderildiği, gelir dağılımının eşit olduğu, birbirimizi ötekileştirmediğimiz günler dilerim…

*Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci

Ahmet Koç

ahmetskoc@gmail.com