Bir insanın yaklaşık on altı on yedi yıl okuyup gençliğini SBS, TYT, YGS, AYT ve KPSS gibi sınavların stresiyle geçirip. Üniversiteyi bin bir türlü maddi imkansızlıklarla çalışarak, kredi bursu alarak okuyup. Mezun olduktan sonra bir iş sahibi olması, anasının ak sütü gibi helal doğrusu. Ne yazık ki bizim günümüzde bu pekte mümkün olmuyor. Üniversite bittikten sonra arka fonda Mahzuni ustadan “Ankara’da dayın yoktur. Mamudo kurban niye doğdun?” çalıyor. Tabii ki iş bulmakta zorlanan bir sürü bölüm sayabiliriz ama genel olarak öğretmenlik daha çok ön plana çıkıyor. Okul bittikten sonra KPSS sınavları eğer onu da başarı ile geçebilirse mülakat geliyor. Mülakatla birlikte derece yapanların mülakatı geçememesi haberlerini sizde duymuşsunuzdur sanırım. Ne hikmetse KPSS’den yüksek puan alıp mülakatta puanları düşüyor.
MEB’in verilerine göre 376 bin 709, Eğitim-Sen’in verilerine göre ise formasyon alanlarla birlikte, 460 bin işsiz öğretmen atama bekliyor. Diplomalı işsizler, çeşitli meslek gruplarında çalışarak hayata tutunmaya çalışırken, kimisi ise ataması olmadığı için öğretmenlik hayalinden vazgeçiyor. Hal böyleyken üniversiteli işsizler refah seviyesinin altında farklı işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Öğretmenlere ücretli öğretmenlik hakkı veriliyor fakat o da atanan bir öğretmenin maaşının çok çok altında.
İşsizliğe genel olarak baktığımızda da sorun somut bir şekilde önümüzde duruyor. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 10 Ocak 2020 günü açıkladığı Ekim 2019 dönemi Hane halkı İş gücü Araştırmasını değerlendirmesine göre; Ekonomik krizin başladığı 2018 Ağustos ayından bu yana istihdam 975 bin kişi azalmış. Aynı dönemde işsiz sayısı 726 bin kişi artmış. Dar tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 396 bine yükselirken, geniş tanımlı işsizlik 7 milyonun üzerine çıkmış. Toplam işsizlerin yüzde 29,3’ü 15-24 yaş arası gençlerden oluşuyor.
Az çok bizler verdiğimiz vergileri biliyoruz. Bunlar biz halkın devlete karşı sorumlulukları. Hep vergi konusunda ilkokul yaşlarımızda kaldığımız binanın yöneticisi Hasan amca gelir aklıma. Hasan amca yeni emekli olmuş yönetici olmanın gururuyla oradan oraya koşturuyordu tabii bizim de Hasan amcaya karşı sorumluluklarımız vardı. Ona işlerini yaparken lazım olan aidatı veriyorduk. Hasan amca ilk aylar bahçeye gül dikti. Merdiven boşluğu temizliğinde kokulu deterjan kullandırdı. Çok memnunduk doğrusu. Ta ki bina boyasını yaptırdığı ustaya kendi dairesini, işi ona vermek suretiyle bedava getirdiğini öğrendiğimize kadar. Tabii Hasan amca çok iyi insandı orası ayrı. Belki de onu yönetici olma statüsü bu hale getirmişti bilemiyorum.
Bir vatandaş olarak, dünyada en pahalı benzin kullanan, yöneticileri en lüks arabalara binen ve bir tünelden iki yaka arası gidip gelirken cebinden 72,80 TL eksilen bir insan olarak bunları hak etmediğimizi düşünüyorum.
Atamayı bekleyen öğretmen ve çalışmayı bekleyen genç işsiz sayısı ortadadır. Öğretmenlerin yeri konfeksiyon ya da marketlerde kasiyerlik değil. Asıl ait oldukları yerde sınıflarda öğrencileriyle iç içe olmalarıdır.
Umarım tüm öğretmenler tozlu tebeşiri yutar. Bir eylül günü tatlı yorgunlukla okulunun yolunu tutar.