"Enter"a basıp içeriğe geçin

Delikanlı Olmak

İnsanlık dünyaya ayak bastığı günden itibaren gelişimini hızla sürdürmekte ve giderek yaratılışının aslından ayrılmakta maalesef. Yaradılışının aslı nedir ve bu asıldan ayrılmayı nasıl bilebiliyoruz? Bu başlı başına eli alınması gereken ve üzerine birçok şeyin anlatılabileceği çok kapsamlı bir düşünmeyi gerektirecek ve aynı zamanda genel olarak sübjektif değerlendirmelerden oluşacak başka bir yazının konusu. Fakat insan olmanın temelinde yatan ve basit bir faydacılıkla düşünüldüğünde kısaca; insanlığın faydasına olabilecek genel geçer tüm davranışların insanın aslını oluşturduğu -benim tanımım- söylenebilir. İnsan varlıkların en faziletlisi tüm yaratılmışların efendisi olarak dünyaya[1] gönderilmiş olmasına rağmen zaman ve duruma göre fıtratındaki zaaflara yenik düşmesiyle ona verilmiş olan bu üstün olma değerini kendi elleriyle yerin dibine gömmekte ve hatta yaratılmışların en rezili[2] olmakta hiç tereddüt etmemektedir. İnsan neye inanırsa inansın, nasıl yaşamak isterse o şekilde yaşasın en nihayetinde insandır. Fıtratı gereği tümüyle dünya için yaratılmış gözükse bile birçok özelliğiyle aslında bu dünyadan daha güzel bir dünyanın nüvelerini barındırır bünyesinde. Tabi bunu anlamlı kılacak olan yine insanın kendisi ve dünyaya, kâinata, insanlığa ve hatta tüm varlıklara bakış açısıdır. İşte tam olarak bu bakış açısındaki farklılıklar ve içimizde bulunan bir takım nefsani duygular bizi bencilleştirmekte ve aslımızdan-özümüzden uzaklaştırmaktadır. Nasıl mı?

Uzunca bir süre insanlık adına yapıla gelmiş araştırmalar toplumlarda karizmatik lider konumundaki insanların-liderlerin yapıcı olmaktan çok yıpratıcı- yıkıcı bir söylem ve eylemlerle toplumları yönettikleri ve bulundukları zaman diliminde kendileri gibi düşünmeyen ya da özgürce düşündüklerini ifade edemeyen insanlara karşı zalimlikle hükmeden kişiler olduğu görülmüştür. Bu kişilerle aynı fikri paylaşan kişilerin ise gözünde kahramandır olmuşlardır. Sorulması ve üzerine düşünülmesi gerekense ayrıştırıcı, ötekileştirici, yıkıcı ve yıpratıcı bir söylem ve eylemle davranan bu kişilerin diğer insanlar tarafından nasıl yöneticiliklere getirildiğidir. İşte tam olarak insan burada özünü sorgular durumdadır. Özümüzde iyi olmayı temsil ediyorsak neden zalimlikleri destekler konumda buluyoruz kendimizi.

Biz insanlar; bize iltifat edilmesini, güzel konuşulup kibar davranılmasını, ahlaki olarak örnek kişiliklerin her zaman övünülecek kişiler olduğu, doğruları konuşan-dürüst olanların erdemli olduklarını düşünürüz. Bizi yöneten ya da tarihte insanları yönetmiş kişilerin doğal olarak bu insani özellikleri kişiliğinde barındıran kişiler olması gerekmez mi- gerekmez miydi? Bize bir iyiliği dokunmuş herhangi bir insanı bir ömür takdir ve hayırla yad eder, çevremizde nazik-kibar insanlar görmek isterken; kaba, ahkam kesen, insanları küçümseyip hor gören, ötekileştiren, kendisi gibi düşünmeyen-inanmayan insanları kendine tehdit olarak görüp yok etme çabasında olan, hem insanların hem toplumların bireysel olarak kendilerine söylenmesinden-davranılmasından hoşnut olamayacağı söylemleri ve eylemleri başkalarına yapmayı kendine şiar edinmiş kişi ve karakterler insanlar tarafından neden ve nasıl oluyor da çok daha fazla takdir görmekteler. Karizmatik bu liderleri ya da kişileri karizmatik yapan şey insanların onları DELİKANLI olarak tanımlaması için ağza alınmayacak kelamlar etmeleri, insanlara tepeden bakmaları, onları sınıflara ayırmaları, bir kısmını düşman ilan etmeleri, utanmadan yalan söyleyebilmeleri, küfür etmekte ve insanları aşağılamakta bir beis görmemelerinden mi kaynaklanmaktadır? Ve neden kibar, insanlığa saygılı… vb. insanlar insan olmanın gereğini yaptıkları, insanlığa örnek insanlar oldukları halde “ezik” kişilikler olarak tanımlanmakta. En basit örnekleriyle günlük hayatımızda film, dizi, yazılı ve görsel, süreli ve süresiz basımların birçoğu yukarıdaki iki farklı tanımı bize sürekli dikte etmekteler. Meydan okumalar, ağza alınmayacak galiz küfürler, insanların ayıplarını göz önüne serip onlardan bir vampirin kandan beslenmesi[3] gibi beslenenler neden toplumlar-insanlar tarafından daha karizmatik olarak nitelendiriliyorlar? Ne zamandan beri insanlar kendi fıtratlarıyla çelişip hem nazik ve kibar olmayı tavsiye ve telkin ederlerken, sözde kabadayılık-delikanlılık[4] yapan insafsızlara yüzlerini dönüyorlar. Delikanlı; sözünün eri dürüst kimse olarak tanımlanmışken nasıl oluyor da yalan söylemekte başkalarının omuzlarına basarak kendini yüceltme gibi aşağılık bir davranışı benimsemiş zavallı için kullanılabiliyor diğer insanlar tarafından? Bir insan düşünsel olgunluğunun yanına güzel ahlakı koyabilirse ne kadar insan olur oysa. Bir inanca sahip olmakla, o inancın öğretileriyle ilgili bir durum değil bu. Hiçbir inanca sahip olmasa bile insan, insan olmanın fıtratı ve toplum ahlakı akılla birleştiğinde kabul görecek tek gerçektir belki de. İnsan olmanın ve insanca yaşamak dediğimiz şeyin içindeki en temel özelliklerden hoşgörüyü ve onunla yaşayıp ona göre davranmayı zorunlu kılması gerekir. Delikanlı olmak: kibar, hoşgörülü ve insanlara saygılı olmayı gerektirir. Delikanlı olmak fikirlerini savunurken karşısındakinin fikirlerine saygı duymak, hoşgörüyle yaklaşmak, onu anlamaya çalışmaktır. Kendini delikanlı olarak adlandıran biri öncelikle delikanlı olmaktan ziyade insan olmanın ne olduğunu ve neleri gerektirdiğini kavramalıdır.  Delikanlı olmak insanların anlamlarını karıştırdığı gibi kabadayılık değildir. Bir kimse insan olabiliyorsa zaten delikanlıdır. Kaba kuvvet, şiddet, küfür, hakaret, ötekileştirme, ayrıştırma delikanlılık olmadığı gibi insanlık da değildir.


[1] “Biz insanları yarattığımız varlıkların birçoğundan üstün kıldık.” (İsa suresi 70)

“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” (Bakara, 2/30 K.K)

“Gerçekten biz Âdem evlatlarını şerefli kıldık” (İsra, 1/70 K.K.)

Allah dedi: Suretimizde benzeyişimize göre insan yapalım ve denizin balıklarına, göklerin kuşlarına, sığırlara, bütün yeryüzüne ve yerde sürünen her şeye hâkim olsun.” (İncil Tek.1:26)

[2] “Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” (Tin/5)

[3] Anlatılmak istenen kişilerin karşılarındakilerden üstün olduklarını kendilerince kanıtlamak için başvurulan ve insani değerlerle bağdaşmayan davranışlar bütünü. Siyasi liderlerin birbirleri hakkında ele avuca sığmaz söz ve davranışları en iyi örnek olacaktır.

[4] Kabadayı: Kendine özgü namus kurallarını esas alıp toplum kurallarının dışına çıkarak zorbalık yapan kimse (TDK)

Delikanlı: Sözünün eri, dürüst, namuslu kimse. (TDK)