Güneşin ısıttığı dünyada yalnızca ağaçların gölgesinde yaşamayı dilemişimdir hep. Fazlaca karışık ve bayağı geçen şu günlerde kendimi tekrar ede ede çürütüyorsam suç benimdir. Ama tek suçlu değildim/değilimdir. Amasız ve fakatsız yaşayabilseydik eğer öz eleştiri denen gerçekliği yerine getirebilirdik belki. Özüne dönüp iki kelam etmenin, kendi içinden kendine defalarca karşı çıkmanın ve hatta yer yer kendine karşı galeyana gelip Sabahattin Ali’nin dediği “Bir sitem yolla Allah’a” sözüne karşılık kendimize bir küfür yollamak elbette ki çok zor.
Daha güzel olabilir/olabilirdi; daha değerli olmasaydı en çürükleri elmaların… Dışarda bir tane dünya var, onun dışında galaksiler insan denen mahlukun adına var olan koca bir cennet var. O cennetin cehennemine şöyle bir dönüp bakalım kim burayı cehenneme çeviren, varlık olarak zikredin ismini “insan dediniz değil mi?” ama ama… Tamam işte içinde siz yoksunuz ya da daha az günahkarlardan biriyim ben öyle düşünüyoruz.
Bunca kötülüğüne rağmen insan neden iki kelamı bir araya getirir bilir misiniz? Hemen anlatayım, öncellikli olarak rahatlamak ister, kendine seslenmeyi diler; en azından ben öyle yapmaya çalışıyorum. Daha sonrasındaysa kendine seslenirken etrafındaki insanlara ulaşma çabası doğar, doğar ama büyür mü, yetişir mi orası meçhul. Eğer bir fidan olarak dahi kalsa sıkıntı edilemez, çünkü karşıda büyüsü bozulmuş bir dünya var.
Zifiri karanlıktan ses vermenin, duymayan kulağa görmeyen göze uzuv olmanın zorluğunu tatmaya çalışan biri olarak düşün. Herkesi es geç kendi zamanına dön, kendi iç dünyana ve sor bakalım kendine “Ben kimim?” diye, ne cevap alırsa alsın sana her hâlükârda bir dinle sevgili okur, ey okurum dinle, oku… Diye yazan kimsenin yaşadıklarına ve yaşacaklarına hiç kulak kesilmezsin, görmezsin. Bundan ötürü sana karşı hangi cümlelerle seslenmiş olursa olsun senin pek de umurunda olmadı. Hapsedildi, sürgün edildi ve yeri geldi katledildi ama sen bir kez olsun ses etmedin sevgili okur. Hak etmedin mi sence yaşadıklarının daha beterini? Hak etmedik mi sence daha büyük sefaletleri?
Bilemiyorum sevgili okur…
Amalarım var sana karşı…
Eğer okuduğun yazarın, kitabın ve makalenin hakkına riayet etmezsen hakkın divanı dahi sana dar gelir; gark olursun. Özetle sevgili, okur sana tek soru sormak istiyorum. Haksızlık etmedin mi kendine ve okuduğun insanlara? Ne yaptın biliyor musun? Hep kelepçeli bir gecede bıraktın ve pragmatist duyguların seni de bizi de yok etti. Hapsedilen yazarın, öldürülen kalemin ve yok edilen hayatların mesuliyeti senin sevgili okur, hiç öyle eğip bükmeyelim…
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).