Kur’an-ı Kerim, insan ve toplum psikolojisine dair, çeşitli konularda çok yerinde tespitlerde bulunmakta ve kendisine inananlara insani ilişkilerde muazzam bir bakış açısı kazandırmaktadır. İkinci kaynağımız olan Sünnette de, yapılan bu tespitlerin ilk uygulaması ortaya konmakta ve böylece Sünnet, Kur’anı desteklemekte, onu ve onda aktarılan gerçekleri en doğru şekilde açıklamaktadır.
Yine Kur’an-ı Kerim, günlük hayatta kullandığımız birçok kavramı açıklamakta ve o kavramları bizim zihin dünyamıza yerleştirmektedir. Peygamber Efendimiz (sav) de bir görev olarak bu ameliyenin gerçekleşmesi için kendisine verilen görevi en güzel şekilde ihya etmekte ve böylece kavram dünyamızın şekillenmesine en güzel şekilde örnek olmaktadır.
İşte bu kavramlardan biri olan “Şekil” kavramı, Arapça ( ش-ك-ل) kök harflerinden türeyen bir mastar olarak sözlükte ‘dış görünüş’ manasına gelmektedir. “Şekilcilik” ise bir felsefi görüş/öğreti olarak “Özü, içeriği yeterince önemsemeden yalnız biçim üzerinde durma, biçime ağırlık verme” anlamına gelmektedir.
Peki, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet de “şekil” kavramı nasıl geçmektedir? Biz Müslümanlar olarak şekilci miyiz? Şekilci olmamız mı gerekiyor? Yoksa şekilciliği reddetmemiz mi gerekmektedir?
Öncelikle Allah Teâlâ, risaletin ilk buyruğu olarak vahyin “Rabbin adıyla okunmasını” emrediyor ve burada bir şekle (Allah’ın adıyla okunmasına) temas ediyor. Okuma eylemine yakınlık açısından yazma faaliyetinin de “Allah’ın öğrettiği şekilde (dosdoğru) gerçekleştirilmesini” istiyor.
Sonra, insanın yaratılışından başlayarak Kur’anda “ O, sizi daha rahimlerde iken dilediği gibi şekillendirendir” buyurmakta ve insanın bir teşekkül sürecinden geçerek yaratıldığını belirtmektedir. Ancak bu yaratmanın sadece şekillendirmekle sınırlı olmadığını “O, yaratıp şekillendiren, ahenk veren ve düzen koyandır” buyurarak açıklamaktadır.
Daha sonra inanan ve bu inancını bir dinamik bir eyleme dönüştürmesi gereken insanın ibadetlerine, kişisel ve sosyal durumlar karşısında tutumuna kısacası Müslüman’ın yaşam tarzının/şeklinin nasıl olması gerektiğine şu ayetlerle temas etmektedir:
“Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın” buyurarak özetle, Müslüman’ın ibadet hayatını şekillendiriyor. Günümüzde oldukça artan bir sorun olan ve genellikle kalp kırma, şiddet vb. olumsuz şekillerle sonuçlanan boşanma konusunda bile “Onlara mut’a (hediye) verin ve kendilerini (boşadığınız eşlerinizi) güzel bir şekilde bırakın” diyerek güzel bir tutuma temas etmektedir.
Nitekim Allah Rasûlü (sav) yaşamı boyunca bu davranış ve tutumlardan bir an bile ayrılmamış, insanları vahyin ışığında aydınlanmaya ve insanları kendilerine düzen vermeye davet etmiştir. Yine Rasulullah (sav) vahye ve onun beden bulmuş haline inananlara “şekil” kavramına örnek olarak bir model olmuş ve onlara bazı buyruklarda bulunmuştur.
“Benim (nasıl namaz kıldığımı) gördüğünüz gibi, siz de öylece namaz kılınız” buyurarak dinin direği olan namazın şeklini ortaya koymuştur.
“Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz” diyerek ümran’ın temeline yerleştirilmesi gereken değerleri/davranış biçimlerini/şekilleri ifade etmiştir.
Sonuç olarak örneklendirilmesi mümkün olan daha birçok ayet ve hadisler bulunmakla birlikte Kur’an-ı Kerim ve Sünnette “Şekilcilik” şöyle değerlendirilebilir:
1- Şekilcilikten maksat içeriği yeterince önemsemeden yalnız biçim üzerinde durmaksa, İslam böyle bir şekilciliği kabul etmemiştir.
2- Eğer şekilcilikten maksat “dini kurallar” ise (namazın, orucun ve zekatın şekilleri, Müslümanca yaşam gibi) dini kurallara şekilcilik denmez. Çünkü kuralsız hiçbir şey olmayacağı gibi kuralsız bir din de olmaz.
3- Şekilcilikten maksat, dış görünüş, kılık kıyafet ise, burada niyet önemlidir. Mesela, sünnete uymak niyetiyle iyi ve temiz giyinmek, koku sürünmek sevaptır. Ancak gösteriş veya övünmek için yapmak günah olur. Nitekim Allah Rasûlü (sav) “Allah Teâlâ, sizin şeklinize, malınıza bakmaz; kalplerinize, amellerinizi ne niyetle yaptığınıza bakar” buyurmuştur.
4- İslam, içi boş şekilciliği reddeder, kimlikçiliği ön plana çıkarır. Hz. Peygamber (sav), şekilciliği değil, kimliği ön plana çıkarmıştır. Doğrusu İslami kimlik altında şekil almak gerekmektedir.
Son olarak şunu belirtmek gerekir ki: Müslümanlar içi boş şekilci olmamakla birlikte bir tarza sahip olmalıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim ve Sünnet bu tarzı/şekli açıkça belirtmiştir. Bugün biz inananlar İslamı çağa uyarlama peşinde olmamakla birlikte çağı İslama uyarlama çabası üzerine yoğunlaşmalıyız. Müslüman kimliğimizi özümüzle, sözümüzle, fiillerimizle ve öze dayalı şeklimizle okurken, yazarken ve yaşarken kısaca her mekan ve her zamanda ortaya koymaya çalışmamız gerekmektedir.
1997’de Mersinde doğdu. 2015 yılında İmam-Hatip Lisesinden mezun oldu. Şuan İlahiyat Fakültesinde eğitimine devam etmektedir.
Çeşitli alanlara dair okumalar yapmaktadır.