Geçmişten bu yana, Türkiye’de ne zaman ortalık karıştırılmaya çalışılsa, ya laiklik ya din elden gidiyor diye bir heyula ortada dolaştırılır. Bu kimi zaman Kubilay’ı şehit eden bir meczup tarafından gerçekleştirilir, kimi zaman başörtüsü ile sorunu olan bir ‘‘sapık’’ tarafından. Kimi zaman da milletin giyim tarzına müdahaleyi kendine görev edinmiş bir ‘‘sapık’’ tarafından.
Yahu neler oluyor bize? Daha doğrusu neler oluyor size? Çünkü bunları yapanlarla biz, biz olamayız.
Bir insana, şort giydi diye müdahale etmek size mi düştü?
Bir çift yolda el ele tutuştu diye saldırmak hangi akla hizmet?
Her insan, kendi yaptıklarından sorumluyken, başkasına zarar vermediği müddetçe devletin bile müdahale hakkı yokken, siz kim oluyorsunuz da ahlak bekçiliğine soyunuyorsunuz?
Bunlar hangi aklın nüveleri, hangi habis amacın kuklaları gerçekten bilemiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, giydiği kıyafet yüzünden bir kadına şiddet uygulayan zihniyet ile Özgecan Aslan’a tecavüz edip öldüren zihniyet, aynı sapık zihniyet. Yine de ülkemizde böylesi sapkın düşünceye sahip olanların çok az olduğu düşüncesindeyim. Ancak süte düşen sinek misali mide bulandırması bile yetiyor.
Seksen milyon insanın yaşadığı ülkemizde bunları belki tamamen yok edemeyiz lakin en azından hem toplumsal hem de hukuksal bazda caydırıcı önlemler almamız gerekiyor. Kimse bana bunları topluma kazandıralım martavalı okumasın.
Sosyal ve toplumsal alanda yapıcı bir düşünceye sahip olmakla beraber, bu konular da çözümün bu olduğunu düşünmüyorum. Bu hastalıklı zihniyetlerin ıslah edilmesi pek mümkün görünmüyor bana. Bunlara karşı toplumsal (mobbing) ve hukuksal alanlarda öyle yaptırımlar uygulanmalı ki, en azından bu habis düşüncelerini olabildiğince bastırmak zorunda kalsınlar. Kalsınlar ki, tahrik indirimi ile üç beş gün yatıp sonra sahte kahramanlık edası ile ortada gezemesinler.
Neyse ki, bu husus ile alakalı toplumun da üzerine eğilmesiyle gerekli hukuki düzenleme/iyileştirmeler yapılmaya başlandı. Tabi ki böylesi sapkınlıkların ne yapılsa da tamamen bitmeyeceğini biliyorum. Ancak dileğim, asgari seviyeye indirilmesi.
Selametle…
Yüz daha versen yüz uman yüzler bilirim,
Yokuşlara kardeş olan düzler bilirim,
Dünya öküzün üstünde derler ama,
Dünyanın üstünde nice öküzler bilirim.
(Necip Fazıl Kısakürek)
1989 yılı Diyarbakır’da doğan Mert Mahir GÖZ ilk ve orta öğretimini (2006) Diyarbakır’da tamamlamıştır. Yüksek öğretimine Uludağ Üniversitesi’nde (2007) başlayan GÖZ, buradaki eğitimini yarıda bırakıp Ankara Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Bölümü’nü burslu kazanmıştır. 2013 yılında Ufuk Üniversitesi’nden dereceyle mezun olan GÖZ, yine aynı üniversitede çift anadal programı (ÇAP) kapsamında Uluslararası Ticaret bölümünü bitirmiştir. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra Hasan Kalyoncu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda master yapan GÖZ, şuan İnönü Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında doktora çalışmalarını sürdürmektedir. Politik tarih, siyasal sistemler ve uluslararası ilişkiler konularında birçok makalesi olan GÖZ, aynı zamanda Özgür Haber gazetesinde yazılarını kaleme almaktadır. Ayrıca GÖZ, kurucusu olduğu GOZMER (Güncel Ortadoğu Zabıtları Merkezi) çatısı altında ülke ve Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirmektedir.