Bir zamanlar, güneşin altın ışıklarının o mermerden, şu ağaca, şu ağaçtan akıp giden suya aksettiği, rengarenk çiçeklerin fısıldadığı ve kuşların cikcikleriyle her anı anlamlı kılan bir köy vardı. Bu köyde, yavaş ama kararlı adımlarla ilerleyen Salyangoz Gazoz ve dikenleriyle korunan Kirpi Kiki, el değmemiş doğa harikası Göğden Yayla’sının sunduğu güzellikleri…
Yorumlar kapalıYazar: Mümtaz Selim Karınca
Yazmayı seven biri. Okumak yazmayı; yazmak okumayı geliştirir. Yazdıkça ve okudukça dünyanın daha da iyi olacağına inanan birisi. Ayrıntıların önemli olduğunu fark etmeye gayret eden birisi. Güller diyarının bir kazasında dünyaya gelen yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Öğretmenlik hayatına devam etmektedir. Eğitime, teknoljiye, kitaba, okumaya, okutmaya ve hayata dair yazılar kaleme alma gayretindedir.
“Kızılova’da Dron Kullanan Çıtı“ Bir zamanlar nohutun ve deri peynirinin başkenti, Kızılova’nın bereketli ve kızıl renkli topraklarında sakin ve üretken hayvanlar yaşardı. Kızılova’nın bir köşesinde buz gibi suyu ile insanları ve diğer canlıları mutlu eden bir su kuyusu vardı. Su kuyusu etrafındaki çoban yurtlarının yaşam kaynağıydı. Yüksek dağların gölgesinde, Sincap…
Yorumlar kapalıKalem ve Klavye Konuşuyor İstanbul’da iks okulunun y sınıfında, öğretmen defterleri kontrol ederken, gözleri bir öğrencinin el yazısına takıldı. Harfler, sanki birer sanat eseri gibi, kâğıt üzerinde milimetrik duruşuyla dikkat çekiyordu. Her satır, eşsiz bir sanat, her kelime, bir hayal dünyasıydı. Öğretmen, bu zarafetin karşısında derin bir hayranlıkla “İşte bu!”…
Yorumlar kapalı“Köklerden Dallara Uzanan Bilgelik” Eğri Dağı’nın Zirvesinde Kitap mı Tablet mi? Eğri Dağı’nın zirvesinde, rüzgarların toz bulutlarıyla zaman geçirdiği Tozlu Tepesi’nin tam ortasında, iki yolun bitiştiği noktada Bilgin adında yaşlı bir kitap yaşardı. Onun mekânı bu rüzgarıyla ve tozuyla meşhur Tozlu Tepesi’ydi. Sayfaları, asırlardır sakladığı bilgilerin ve hikâyelerin izlerini taşır,…
Yorumlar kapalıBir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde cep telefonları, küçük birer bilgisayar iken tek dokunmayla ya da tıklamayla ulaşılan, yepyeni bir dünya varmış. Robotlar konuşur, lak lak eder, sonra da vak vak, bazen de vah vah edermiş. Uzay gemileri uçarken, bilgisayar oyunları, çocukları büyülermiş. Kodlar yazarak, hayaller…
Yorumlar kapalıİstanbul’un tarihi yarımadasında, dar sokaklarda ağır ağır yol alan Çelik Kaplan, her adımında pardon tekerinin her dönüşünde geçmişin izlerini taşıyordu. Zamanın yıprattığı taşlara basarken, varlığı tarihin canlı haline bir selamdı. Diğer yanda Fütüristik Vadi’nin geniş ve parlak yollarında Neon Kartal, güneşi yararak rüzgâr gibi süzülüyordu; arkasında hız, teknoloji ve özgürlüğün…
Yorumlar kapalıİstanbul’un güzelliği, yoğunluğu ve insanı kendine bağlayan bin bir rengi içinde, bir yapay zekâ laboratuvarında, Zekai isimli robot, Necip Fazıl’ın “Bir damla kanım olsa, senin için dökerdim(!)” mısrasını mırıldanıyordu. Mırıldanıyordu çünkü çipine neredeyse tüm eserler yüklenmişti. Ancak bir robotun kanı olamazdı. Zekai, bu sözün anlamını kavramaya daha doğrusu kodlarıyla değerlendirmeye…
Yorumlar kapalıTeknolojinin nabzının attığı Türkiye’nin yemyeşil vadilerinde, tepelerinde, Çatalharman’ın mistik atmosferinde bulunan eski bir taş evde, bilim ve doğanın sınırları zorlanıyordu. Eski bir taş evde, biyolojik ve yapay zekânın eşsiz bir karışımıyla, yepyeni bir yapay zekâ robotu şekilleniyordu. Bu varlık hem organik kökleriyle toprağa bağlı hem de dijital zihniyle evreni keşfediyor.…
Yorumlar kapalı