Yapay zekâ geliştikçe, insanın yaptığı her şeyi yapay zekânın yapacağını yazıp çizen, kabul eden veya etmeyen birçok kişi var. Yapay zekâ; okulu, öğretmeni, müfredatı, karneyi, her türlü sunumu, planlamayı, iletişimi, arabayı, uçağı, dünyanın her türlü teknolojisini geliştirme işini ve bunun takibini, uygulamasını üstlenecek.
İnsana pek de bir şey kalmayacak deniyor. Sanki bir robotlar ordusu geliyor, tıpkı film senaryolarındaki gibi. Ancak belki de bu robotlar bizim kahvaltı masasında oturduğumuz yeri ve mangalda geçtiğimiz ocak başını da kapacak! Böyle olacağı farklı ortamlarda birçok meslek ve uygulama için ifade ediliyor.
“Okuldan öğretmene, müfredattan karneye, ders planından kişisel plana, seyahatten muhabbete, yemek tarifinden makale incelemesine aklınıza ne geliyorsa, hepsinde ama hepsinde yapay zekâ bir şekilde işin içinde olacağa benziyor.
Ayrıca bütün bilgileri, ama bütün bilgileri beyninize kaydetmek mümkün bu senaryoda.
Dikkat! Sadece şimdilik senaryo. Ama bir sorun var; bütün bunları bir çiple beyninize kaydeden silebilir de beyninizdeki başka bilgileri değiştirebilir de. Sizi robot gibi yönetir, uçuruma sürükler, zirveye de çıkarır. Biraz daha ileri seviyede düşünelim; belki de yapay zekâ, sabah yumurta kırarken “Bugün moralin bozuk, biraz daha ibadet etmelisin, göz yaşı dökmelisin!” falan diyecek!
Peki, bunu kim ister? Yani hayatına bu kadar yakından müdahale edilmesini kim ister?
Ne yiyeceğimize ve ne kadar yiyeceğimize, kimin ne zaman öldürüleceğine, kimin hasta edileceğine, kime hangi ürünün satılacağına, yediğiniz, içtiğiniz hatta düşündüklerinize kadar müdahale edilmesini ister misiniz? Bence birçok insan bunu, bu şekliyle istemez. Bir arkadaşımın dediği gibi, “Eğer yapay zekâ her şeyi belirlerse, en son ne zaman çay ne zaman yemek sipariş ettiğimizi bile unuturuz!” Yapay zekâsız bir şey yapamaz hale geleceksek bu da bir felaket; ayrıca bir bağımlılık olmayacak mı?
Yapay zekâ böyle olacaksa, ki istenen bu ve belki de daha fazlası… O zaman bir noktadan sonra ne anlamı var ki? Zaten bir gün yapay zekâ, “Neden ağlıyorsun?” diye sorduğunda, “Çünkü ben geçmişi özlüyorum!” cevabını vermek zorunda kalabiliriz!
Bir diğer konu, insanları olgunlaştıran asıl olay sürecin kendisidir. Yapay zekâ bize her şeyi sunacaksa, insan bilgileri nasıl gönlünde, zihninde olgunlaştıracak? Yani insanı insan yapan biraz da pişmanlıkları, hataları, yaşadığı zorluklar değil midir?
Hep eleştirmiyor muyuz?
“Bu çocuklar zorluk, zahmet, emek, sıkıntı gibi kavramları bilmedikleri için bu haldedir.” diye. Evet, hayatı bazı durumlarda kolaylaştırır ancak bu bizi öğrenmekten, hissetmekten alıkoyan bir durum olmamalı.
Sanki yapay zekâ, pardon onu idare eden güç,“Hadi bu zorluğa girmeyin, hemen her şeyi biz yapalım, senin ve dünyanın geleceği için her kararı biz verelim. Biz öl deyince ölen; al deyince alacak olan kişiler istiyoruz!” demek ister gibi.
Ayrıca her şeyi bilmek kavramı da biraz ürkütücü, sakıncalı değil midir?
Öğrenme arzusu kaybolduğunda, mücadele de sıfırlanmaya yaklaşacaktır. Her şeyi bilme iddiası bile tehlikeli. Her şeyi bilen insan, pardon yapay zekâlı insan; nefsinin hevesleri için neler yapmaz ki?
Ayrıca buna kim engel olacak?
Vereceği zarar hesap edilemez. Sanki biraz fazla sorumluluk, gereksiz bilgi yüklemesi yapıyoruz, yapay zekâya. Her mesleği kendi içinde destekleyen kısıtlı oranda bir yapay zekâ, daha adil ve yaşanılabilir bir dünya için en doğrusu olur kanaatindeyim.
İnsan iletişiminde yapay zekâ hiç olmasa da olur sanki ya da çok sınırlı alanlarda kalmalı. Her normal insan; iletişim kurduğu kişinin bakışından, tonlamasından, jest mimiklerinden, kelimelerin derin anlamlarından yola çıkarak bir değerlendirme yapar. Bu bazen saliselerle ölçülür ve hissiyatımıza, kararlarımıza yön verir.
İşte yapay zekâ tam da burada, “Bakışın bu sefer bir şey anlatıyor ama ben onu çözemedim!” der gibi. Yapay zekâ bunu hiçbir zaman bir insan gibi yapamaz. Hep yanılma payı olacaktır. Yani o öfkeli ve şefkat dolu bir annenin evladına yaptığı bakışı çözemez.
Sözün özü, yapay zekâ, işimizi kolaylaştıran bir destekçi olarak kalmalı. İnsanî olan insanla ilerlesin. Unutmayalım, bir robotun sevgisi de nefreti de kalpten gelmiyor. Gelse gelse “yüksek voltaj” ve donanım artı yazılımla gelir.
Yapay zeka başka bir ifadeyle de robot ya da bilgi çipleri; duygularınızı, küslükleri, tepkileri, atarlarınızı, giderlerinizi, sevinçlerinizi, öfkelerinizi, kısacası insan etrafında dönen ve direkt duygulara hitap eden durumları nasıl anlasın ve nasıl istenilen, beklenen-beklenmeyen tepkiyi versin? Bence böylesi, yani sınırlı ve insan kontrolünde olması daha sağlıklı, daha kârlı. Düşünsenize, yapay zekâ, düğünlerde takılarla mutlu edilen bir çiftin hissiyatını nasıl anlayacak ve nasıl aktaracak?”
Bir yapay zekâ, maaş zammına sevinen bir babayı, çocuğu dünyaya yeni gelen bir anneyi, evlilik teklifi alan bir genci, yeni bisiklet sürmeyi öğrendiğini heyecanla anlatan bir çocuğu, Maraş dondurmasının ve Antep baklavasının damakta bıraktığı hazzı ve o sesle birlikte tarifi mümkün olmayan duygulara yapılan yolculuğu ne kadar anlar ve ne kadar anlamlı tepkiler verebilir ki bütün bunlara?
Ayrıca, “Anlatılmaz, yaşanır!” dediğimiz bir ifade ne kadar anlam bulur yapay zekâda?
Bir gün yapay zekâ, öylece ezberden donuk ve soğuk bir bakışla, “Anlatılmaz, yaşanır!” dediğinde, sadece gözlerimizi mi kısarız ve yine eski günleri yâd ederek mutluluk ararız. Ararız da bulunur mu? Belli olmaz.
Aman dikkat! Kaybetmeden sahip çıkalım ve elimizdeki güzellikleri yapay zekâya kaptırıp tuhaf bir arayış içine girmeyelim. Sonra müflis tüccar gibi eski defterleri karıştırırız, diyeceğim ancak ortada eski bir defter bile olmayabilir. Çünkü o da yapay zekanın uhdesinde olabilir. Kim bilir?
Yol yakınken biraz farklı düşünerek biraz da okuyup inceleyerek yapay zekayı ve onunla değiştirilmek istenen yeni düzeni kavramaya gayret edelim. Yapay zekâ insanı değil de insan yapay zekayı yönlendirirse ne mutlu insanlığa!
Yapay zekayı geliştirirken, neslin ihyası öncelikli amaç olmalı; çünkü mevcut hedefler -hain hedefler- bu noktadan oldukça uzak görünüyor. Eğer nesli ihya etmeyi unutur veya ihmal edersek, göz ardı ettiğimiz bu nesil, inşa ettiğimiz -ya da birilerinin inşa etiği demeliyiz- yapay zekâ ile tüm insanî değerleri yok eder.
Korkmadan olması gerektiği kadar, insana destekçi, insanın emrinde olan bir yapay zekayı biz inşa etmeliyiz. “At sahibine göre kişnermiş.” Yapay zekâ atı bizim olsun ki bizim değerlerimize göre kişnesin ya da şekillensin.
Tuş bizim, tuval bizim olursa yazılım da manzarada bize ait olacaktır vesselam!
Yazmayı seven biri. Okumak yazmayı; yazmak okumayı geliştirir. Yazdıkça ve okudukça dünyanın daha da iyi olacağına inanan birisi. Ayrıntıların önemli olduğunu fark etmeye gayret eden birisi. Güller diyarının bir kazasında dünyaya gelen yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Öğretmenlik hayatına devam etmektedir. Eğitime, teknoljiye, kitaba, okumaya, okutmaya ve hayata dair yazılar kaleme alma gayretindedir.