Aykut sabah uyandığında her zaman yaptığı gibi mutfağa gitmiş. Kedisi Bulut’un mamasını tabağına doldurduktan sonra Bulut’un hızla mutfağa gelişini izlemişti. Ardından metalik bir ses duymuş. Sesin sahibini görmek için pencereyi açıp başını aşağıya uzattığında, seyyar satıcıyı görmüştü. Çıplak ayaklarıyla lapa lapa yağan kara aldırış etmeden, mavi örtülü pazar arabasını iten bu adamın son kelimesini duymuştu.
Alırımmm!
Aykut, adamın ne aldığını çok merak etmişti. Çünkü daha önce bir pazar arabasının üstünde satılmak üzere sebzeler, meyveler, tencereler, tavalar, kovalar hatta ayakkabı terlik sepet bile görmüştü. Ama ilk defa böyle bir şey görüyordu. Aykut daha önce, yaşlı, genç, kadın veya erkek hatta çocuk satıcılarda görmüştü. Kışın pazara gidip geldiğinde üşümekten yanakları kızarmış pazarcıları gördüğü de çok olmuştu. “Üç kilo beş lira” yada “can erik”, “kan kırmızı domates”, “kesmece karpuz”gibi çok satış tekniği duymuştu. Ama bugün gördüğü ve duyduğu çok farklıydı. Mavi örtülü pazar arabasının üstünde bir sürü para destesi bulunan çıplak ayaklı seyyar satıcı tekrar bağırdığında, daha doğrusu inlediğinde, Aykut balkona çıkmış seyyar satıcıya kilitlenmişti.
Anılarınızı alırım. Yerine para veririm.
Aykut adamın söylediklerini yanlış anladığını düşünerek, seyyar satıcıyı izlemeye ve gittikçe uzaklaşan sesini dinlemeye odaklandı.
– Anılarınızı alırım. Yerine para veririm.
Seyyar satıcı lapa lapa yağan kar altında Aykut’un görüş alanından kaybolurken Aykut’ta seyyar satıcıyı gören diğer herkes gibi
“Kötü anılarımı paraya çevirmeliyim.“ diye düşündü.
Seyyar satıcıya yetişmek için acele etmesi gerekiyordu. Hızla giyindi Kendini dışarı attı. Ayakkabılarını giymemiş olduğunu fark ettiğinde apartmandan çıkmıştı. Zaman kaybedemezdi. Öylece çıplak ayaklarla koştu.
İşte şimdi gittikçe artan heyecanı vücudunun terlemesine sebep oluyordu. Seyyar satıcı pazar arabasının önünde durmuş. Başını semaya dikerek yağmakta olan karı izliyordu.
Aykut soğuktan ve heyecandan çatallaşan sesiyle selam verdi. Seyyar satıcı başını semadan, sesin geldiği yöne çevirdi.
Aleyküm selam
Benim de satılacak anılarım var.
Satın almak için burdayım. Yalnız seni baştan uyarayım. Bu işin üç kuralı var.
Sattığın anılar artık senin değil benim olacaklar.
Alınan anı geri verilmez.
Sen anını anlattıktan sonra, ben anın için sana bir fiyat teklif ederim eğer fiyatı kabul edersen anını alırım. Kabul etmezsen anın sende kalır.
Aykut seyyar satıcıyı baştan aşağı süzdü. Bu meczup görünüşlü adamın bir miktar parasını alıp gitmek için bir çok anısını anlatabileceğini düşündü.
Seyyar satıcı,
Eğer anılarını satmak istiyorsan anlatmaya başlayabilirsin.
Aykut anlatmaya başladı.
Daha küçücük bir çocukken babam bana çok güzel bir oyuncak araba almıştı. Işıklı, otomatik olarak hareket edebilen sensörlü bir arabaydı. Kendi türünün ilk örneklerinden olabilirdi. Hayatta sahip olduğum ilk ve tek oyuncağımla henüz oynamaya başlamıştım ki, misafirlerimiz geldi. Benden bir iki yaş küçük kuzenim. Oyuncak arabamı kırdı.
Seyyar satıcı,
Bu anın için sana 7500 lira veririm.
Parayı uzattı. Aykut parayı tuttuğu anda derin bir üşüme hissetti. Parayı cebine koyarken, seyyar satıcıya ne anlattığını unuttu.
Tuba isminde bir kızı sevmiştim…
Ayşe ile oynamıştım…
Babamı görmüştüm…
Bakkaldan çikolata çalmıştım…
Aykut anlattıkça seyyar satıcı para verdi.
En çok o öğretmeni sevmiştim…
Ameliyat olmuştum…
Ev almıştım…
Arabanın üzerindeki paralar azaldıkça, Aykut’un üşümesi arttı.
Arabamı değiştirmiştim…
Eşimi çok sevmiştim…
Annem bir gün en sevdiğim yemeği yapmıştı…
Aykut kendini durduramıyordu. Anlattıkça anlattı. Seyyar satıcı artık para uzatmıyor, sadece dinliyordu.
Bir gün iş arkadaşlarım…
Geçen yaz…
Evimizde yangın çıkmıştı…
Ayağımı kırmıştım…
Kavga etmiştim…
….
Aykut gözleri kapalı sadece anlatıyordu. Seyyar satıcının parası tükenmişti.
Anı alacak param kalmadı.
Aykut’un gözünde büyük bir boşluk, ruhunda kocaman bir çukur oluşmuştu.
Seyyar satıcı, arabayı Aykut’a bırakarak oradan hızla uzaklaştı.
Artık yeni anı alıcı Aykut olacaktı.
1986 yılında Diyarbakır’da doğan Osman Erdoğan halen Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Bir süre Silvan Mezopotamya gazetesinde hikaye yazarlığı yaptıktan sonra, fikirkazani. com isimli İnternet sitesinde öykü yazmaya devam etti. An’da Anlık Hikayeler isimli ilk öykü kitabı 2018 yılında yayınlanan Osman Erdoğan Kendisini okur yazar bir öğretmen olarak tanımlıyor. Osman Erdoğan evli ve iki kız çocuğu babasıdır.
Eserleri:
An’da Anlık Hikayeler
Altı Gün