Mübarek ramazan ayını geride bıraktık. Kimisi güneşin altında çalışırken orucunu tuttu, kimisi tatil bölgelerinde güneşlenirken içkisini yudumladı. Kimseye bir şey diyemem. Zaten bu ne haddim ne de görevim. Ancak son zamanlarda yeni bir tezgahın nüveleri midir bilinmez ortalıkta ahlak bekçisi kesilenler türedi. ”Tahrik oldum neden açık giyinmişsin?” diyerek kadına tokat atanı mı dersiniz, tekmeleyeni mi dersiniz, ”Yolda el ele yürüyemezsiniz” diyerek saldıranı mı dersiniz, hepsi var. Tabi dolmuşta bir genç kızın başörtüsünü başından çekip, etrafa nefretini kusan kadını da unutmamak gerek. Sözüm hepsine! Yahu Allah aşkına size ne? Sizi bunlar için devlet mi görevlendirdi, millet mi, yoksa Allah mı?
Güzel bir sözümüz vardır. ”Her koyun kendi bacağından asılır” diye. Öyle ki anne ve babanın bile çocuğuna yardım etmeyeceği ahiret gününün hesabında, herkes yaptığı ve yapmadıklarının sorumlusu olacakken siz neyin peşindesiniz? Seksen milyon vatandaşın yaşadığı bu ülkede binbir çeşit insanımız var. Bu insanların sosyal harcı ise bana göre milliyet ya da dini inançtan önce hoşgörü ve uzlaşı olmalıdır. Topluma ve devlete zarar verilmediği müddetçe herkes istediğini yapmakta serbesttir.
Tabi bu ifadelerimden Ramazan ayının önemini kavrayamamış olanlara destek verdiğim de düşünülmesin. Ancak Fransız yazar Voltaire’nin bir sözü var ya ”Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm” diye. İşte benim de durumum aynen öyle. Lakin onlara da birkaç kelam etmeden geçemeyeceğim.
Altını çizerek yeniden ifade ediyorum. Bu dünyada da, diğer alemdeki mizan önünde de herkes kendi amellerinden sorumludur. Ancak gördüğüm bazı manzaralar karşısında da üzülmüyor değilim. Eskiden hastalık ve benzeri bir durumdan ötürü oruç tutamayan insanların gizli saklı, utana sıkıla bir şeyler yiyip içtikleri zamanlardan, şimdi tüketilen alkollü içeceklerin fotoğraflarının paylaşıldığı bir döneme geldik. Eskiden Müslümanlar ile komşu olan gayrimüslim tebaanın bile Ramazan aylarında çocuklarına ‘‘Sokakta bir şey yiyip içmeyin. Müslüman komşularımıza ayıp olur’’ diyerek nasihat ettiklerini büyüklerimizden duymuşuzdur.
Peki… Şimdi ne oldu da bu kadar duyarsızlaştık? Özgürlük gerçekten en önemli değerlerimizden biri olmalı, lakin saygı da en az onun kadar önem verilmesi gereken bir kavram. Yani bunun milliyetle, dini inançla ya da başka bir nosyon ile alakası yok. Tamamen insani bir durum. Velhasıl diyeceğim laiklik, sekülerlik ve dahi hiçbir şey insan olmanın önüne geçmemeli. İnsana önce insan olduğu için değer vermeli ve saygı duymalıyız.
Esenlikle.
İnsan insan derler idi,
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim
Muhyiddin Abdal
1989 yılı Diyarbakır’da doğan Mert Mahir GÖZ ilk ve orta öğretimini (2006) Diyarbakır’da tamamlamıştır. Yüksek öğretimine Uludağ Üniversitesi’nde (2007) başlayan GÖZ, buradaki eğitimini yarıda bırakıp Ankara Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Bölümü’nü burslu kazanmıştır. 2013 yılında Ufuk Üniversitesi’nden dereceyle mezun olan GÖZ, yine aynı üniversitede çift anadal programı (ÇAP) kapsamında Uluslararası Ticaret bölümünü bitirmiştir. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra Hasan Kalyoncu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda master yapan GÖZ, şuan İnönü Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında doktora çalışmalarını sürdürmektedir. Politik tarih, siyasal sistemler ve uluslararası ilişkiler konularında birçok makalesi olan GÖZ, aynı zamanda Özgür Haber gazetesinde yazılarını kaleme almaktadır. Ayrıca GÖZ, kurucusu olduğu GOZMER (Güncel Ortadoğu Zabıtları Merkezi) çatısı altında ülke ve Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirmektedir.