"Enter"a basıp içeriğe geçin

İKLİMLER

Bitkiler ile bazı canlı türleri, yaşamları için uygun olmayan bir iklimde yaşayamaz. Fakat en direngen ve mücadeleci canlı türü olan insanlar, doğduğu veya vardığı yerde: “Bu iklim yaşamımız için uygun değildir!” diyerek pes etmezler. O iklimi yaşanır kılmak için dirençle mücadele ederler. İşte bu özellikleri de insanları diğer canlılardan farklı kılar.
Ekvator ve kutuplara yakın yerleşimlere hiç gitmedim. Fakat, oralardaki yaşam koşulları ile kültürleri anlatan kitaplar okudum, belgeseller, filimler izledim. Hem de düşler kurdum oralarda doğmak ve yaşamak üstüne.

Ekvator, dünyayı enlemesine iki yarım küreye ayıran hayali bir enlem çizgisine verilen addır. Bu çizginin üstünde ve altındaki coğrafyalarda çok çok farklı iklimler vardır.

Ekvator iklimi büyük bir coğrafyada etkilidir. Bu coğrafyanın küçük bir bölümünde: ‘dört mevsim iklimi’… Büyük bölümü ortalama 25-30°C olduğu ‘tek iklim’, yani sürekli ‘yaz’… Gece ile gündüz 12 saatle eşit, sürekli sıcak ve yağışlı olurmuş.

Kutup iklimi coğrafyasında; ‘iki mevsim’, yani yaz-kış iklimi, ayrıca pek çok farklılık var: Yılda: beş (5) ay gündüz, bir (1) ay alacakaranlık / beş (5) ay gece, bir (1) ay alacakaranlık… Gece ile gündüzler yaklaşık 24 saat sürer… Yazın güneş batmaz, kışın güneş doğmaz… Ortalama sıcaklık yaz aylarında -20°C’dir fakat güneyden fırtınalar estiğinde -70°C’ye kadar düşebilir…

Özetle sıralarsak:

Ekvator iklimi hep ‘sıcak’ olduğundan, orada yaşam sürenler kar-soğuk nedir bilmez, fakat ılık esen bir rüzgara hasret olurlar.

Kutuplarda iklim hep ‘soğuk’ olduğundan denizler-nehirler buz tutar, orada yaşam sürenler ise sıcaklığa-güneşe hasret olurlar.

Bizim gibi ‘dört mevsim’ iklimine alışmış olanlar için; ekvator iklimi: ‘çok sıcak’, kutup iklimleri ‘çok soğuk’ ve ömür boyu oralarda yaşamak da çok zordur.

İklim; yaşam tarzını belirleyen en önemli faktördür.

Canlıların zorluklarla kazandığı zafere ‘yaşam’ denir.

Dört mevsimli iklimlerde en fazla zorluk ‘kış’ aylarında yaşanır.

‘Kış’ olunca; canlıların üşüyerek, uyuyarak, baharı bekler.

‘Bahar’ olunca; doğa şahlanarak uyanır, hayvanlar yavrularla çoğalır.

‘Yaz’ olunca; ağaç-tarla-bağ-bahçeden ürünler toplanır.

‘Sonbahar’ olunca emekle kazanılan ürünler kışa sunulur.

Ve bu yaşam döngüsünde; kış odak, üç mevsim de ‘tedarikçi’ olur.

*

Yukarıdaki sıralamayı yaparken içsesim dile gelip bana dedi ki:

Tek mevsim az seçenekli olduğu için insanları; sınırlar-robotlaştırır ve böylece canlıların yaşam alanı daralarak zorlaşır.

Dört mevsimli yaşamda ise fiziksel-sosyal-duygusal pek çok zıtlık vardır. Acı-tatlı yaşamın nedeni olan bu çelişki ile zıtlıklar; daha direngen, daha etkin kılar canlıları.

***

Farkındaysanız yukarıya yazdıklarım daha çok coğrafyayı ve iklimi odak almış gibi. Empati yapmadan insana dokunmadan, yaşama kuşbakışı bir açıdan bakıyor.

Oysa insan toplumsal bir varlıktır. İnsanı anlatan bir yazı eğer, toplum (sosyoloji) bilimine, etik değer-duygu-hak-özgürlüklere dokunmuyorsa eksik kalmıştır, tamamlanması gerekir.

O zaman yurdumuzun, coğrafyası, sosyolojisi ve değerlerinden biraz söz etmemiz gerekir.

Türkiye farklı iklim tiplerinin dört mevsim yaşattığı şanslı ülkelerdendir. Üç tarafı denizlerle çevrili, verimli ovaları, platoları, dağları, nehirleri ve derin vadileri… Fakat, nedense pek çok sosyal-ekonomik-siyasal sorunu da çözümsüz kalmış yoksul-dertli bir ülke!

“Bir dokun bin ah işit !” dedikleri insanlarla doldu yurdumuz.

Birden, 25 Mayıs 2025 günü kaybettiğimiz ünlü sanatçımız İlhan Şeşen’i: “Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm” diye sürüp giden o muhteşem nakaratı ile anımsayıp saygıyla andım.

Bugünlerde sanki o nakarat dizesinden esin alanlar çoğaldı. Bulundukları her yerden herkes solo-koro: “Yurdumuzda neler oluyor!” çığlıkları atıyor.

Evet, Türkiye’de neler oluyor?

Uluslararası kuruluşlar; her yıl dünya ülkelerini kıyaslayıp sıralayan pek çok araştırma yapar.

Türkiye’de hemen her yıl; Hak, Hukuk, Adalet ihlalleri, Ekonomi ve Eğitim sıralamalarının en sonlarında bir yer alır.

Bu yüzden de yıllardır yurdumuzda; iklim kurak, yaşam zor, insanlar mutsuzdur!

İşte dünyadaki yerimiz gösteren bir belge:

IMF’nin 190 ülkeden topladığı Ocak 2025 enflasyon verilerine göre:185 ülkenin enflasyonu Türkiye’den daha düşükmüş. Böylece enflasyon konusunda dünyanın en kötü 6. ülkesi olmuşuz!

Yurdumuzun geleceği ve güvenliğini düşündüren iki sayısal haber de şöyle:
1. YÖK açıklamasına göre; 21-22 Haziran (bir hafta sonra) günü yapılacak Yükseköğretim Kurumları Sınavına 2 milyon 560 bin 640 başvuru olmuş. Bu sayı başvuruların; 2024 yılına göre 560 bin 230 kişi, 2023’e yılına göre de 1 milyon kadar azaldığını göstermektedir.
(Demek ki, geleceğimizin güvencesi olacak gençler; olup bitenleri göre-izleye-yaşaya; özgüvenlerini ve geleceğe dair hayallerini kaybetmiş! Bu yurdumuz ve halkı için çok büyük bir tehlike değil midir?)

2. Türkiye’nin 299.924 kapasiteli 396 cezaevlerinde 409 bin 617 hükümlü ve tutuklu varmış. Bu bilgiye göre bizdeki hükümlü ve tutuklu sayısı dünyadaki 59 ülkenin nüfusundan daha fazlaymış!
(Bu haberi lütfen siz yorumlayınız.)

*
“Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm?”

Niçin yurdumuz sosyal-ekonomik-siyasi sisli puslu bir iklimde?

Dünya sıralamasının en sonlarından ne zaman-nasıl kurtuluruz?

*

Sevgili Okurlarım;

Her yıl yaz gelince yazı yazma isteğim azalıyor. Bu yaz da böyle olacak gibi. Ayrıca bu durum benim için bir alışkanlığa dönüşmüş olacak ki: “Yaz boyu hem dinlenir hem de daha çok okurum.” diye bir de bahane bulmuşum kendime!…

Eylül ayında barışçı-demokratik ve yaşanır bir iklimde buluşmak üzere hepinize sevgiler saygılar…

Emin Toprak-DOSTÇA