Evet, “Eğitim şakaya gelmez.” çünkü eğitimin meyvesi öyle hemen “Ha deyince!” Sofraya gelmez, gelemez. Uzun bir süreç, emek ve zaman ister. O yüzden eğitimdeki kurallar çok ince elenip sık dokunarak bin düşünüp bir söyleyecek şekilde tasarlanmalı ki tesirli olabilsin.
Öğretmenin ve okul ortamının çocuğa yüklediği akademik bilgiler ve davranış örnekleri yıllar sonra öğrencinin hareketine yön verebilir. “Ben bu bilgiyi, bu davranışı öğrencilere dün vermiştim, bugün neden uygulayamıyor.” diye sorgulamak bugün toprağa atılan bir tohumun ertesi gün hasat edilmesini beklemekten farksızdır.
Öncelikle eğitimin öznesi “öğretmen” iyi seçilip mükemmel yetiştirilmeli.
İyi yetişen öğretmenin sözü muhatabı kimse -öğrenci, veli, idare, yazılı görsel, işitsel vb. basın organları- onu bağlamalı.Öğretmenin dediği havada kalmamalı ve aynen yapılmalı.
Öğretmenlik makamı yücedir ve öyle kalmalı.
Öğretmenin yaptığı iş basitleştirilmemeli ve yaptığı iş sadece parasal olarak değerlendirilmemeli.
Özellikle özel okullarda parayı veren veli öğretmeni, okulu, idareyi satın aldığını düşünmemeli.
Sadece para ve mal mülk sahibi olmak “iyi insan-başarılı insan” modeli olarak değerlendirilmemeli.
Sadelik, düşünce, ilim, ilim ehli, kitap, bilgi, insanî değerler, nezaket sahibi olanlar hedef olarak seçilmeli.
Kısacası yeni nesil sadece maddeye, paraya odaklanmadan insanî değerlere, bizden olanlara -her türlü değer-, nezaket kavramlarına, paylaşmaya, milli, manevi değerlere özendirilerek büyütülmeli ve eğitilmeli. Yalan söyleyen, hile yapan ve bu yolla para kazanmayı hedefleyen nesiller rağbet görmemeli ki toplum aşağıdan yukarıya düzelsin.
“Eğitim şakaya gelmez.”
Bu güzel hasletlerin çocuklara öğretilmesi önce ailenin sonra okulun ve öğretmenin tutumuyla olacaktır.
Aile “evdeki muhabbet ortamında” “eğitimi, eğiticiyi, okumayı, nezaketi…” en üste koymalı ve öyle davranmalı ki çocuk bunu yaşayıp öğrensin. Çocuk hem dini hem milli değerlerine sahip çıksın.
İlkokuldan liseye kadar her öğrenci yüksek not almak zorundaymış gibi bir izlenim ve anlayış mevcut. Veli toplantılarında hemen her velinin odaklandığı ilk nokta: not.
Hocam, “Bu not çok düşük, nasıl yaparız?
Neden yüksek değil?
En azından doksan-doksan beş olmalıydı.”
Seslendirilmeyen ancak beden diliyle de şu sorular soruluyor aslında:
“Bu kadar para veriyoruz, siz ne yapıyorsunuz?”
“Böyle olmamalı, gece gündüz bunlar için çalışıyorum ben.”
Bu notları yükseltelim, kısacası bu sizin eksiğiniz.” demeye çalışanlar da olmuyor değil.
Halbuki paranın çocuğu daha zeki yapmadığını, daha çok çalıştırmadığını, notları yükseltmediğini bilmeyen veli de yok gibidir. Bütün mesele sorumluluk yıkacak bir liman aramaktan ibarettir. Sorumluluğu kolayca yıkabilecekleri en bilinen adres de hiç şüphesiz öğretmenlerdir.
Bu anlayışın tersini davranışlarıyla gösteren veliler de yok değil elbette. Gayet nazik tavırlarla öğretmenin yanına gelir, dikkatle dinler, not alır, öğretmenin sözünü kesmez. Söylenenleri kabul eder. Gerçekten de samimi olarak sorar,
“Hocam nasıl yapalım, lütfen bizi yönlendirin!” der.
Öğretmenin ve idarenin dediklerini elinden geldiğince yapar, çocuğunun durumunu kabullenir, her dersten 100 almanın kolay olmadığını anlar, çocukla beraber veli de elinden geleni yapar ve sonuca razı olur. Böyle veliler de var.
Aslında bütün mesele her insanın kendi tecrübesini, bilgisini, anlayışını, dürüstlüğünü, kişiliğini, gayretini ya da bunların tersini ortaya koymasından ibarettir. Yani topyekûn eğitim meselesidir.
Neyi, nasıl yapacağını bilemeyen sadece para hırsıyla koşturup duran veli; düşünceye, okumaya, sakinliğe ve sadeliğe, empati yapmaya zaman ayıramaz ki!
Çok zor!
Çünkü veli bunları ne görmüş ne duymuş ne de yaşamış. O yüzden “Eğitim şakaya gelmez.” dedik, ta en başında. Sağlam nesiller yetiştirmeliyiz ancak bu emekle, zorlukla, sabırla ve zahmetle olacaktır. Hiçkimse konfor alanından çıkmak istemiyor ancak herkes padişahın kızına talip.
Olmaz! Bu mümkün değil.
Çocuklar yorulmalı, terlemeli, koşturmalı, kazanmayı kaybetmeyi, hayal kırıklığını, yokluğu ve yokluğu yaşayanı anamalı, hayatın sadece ekrandan ve dört duvardan ibaret olmadığını anlamalı.
Çalışmayan, gayret etmeyen, az çalışan, ilgisi olmayan öğrenci sınıfta kalmalı,
Çalışmadan, zorlanmadan yüksek notlar beklememeli.
Düşük not aldığı zaman da öğretmen ve okuldan önce öğrenci sorgulanmalı, veli kendini sorgulamalı.
Bu çocuk ders dinleyebiliyor mu?
Daha doğrusu ders ve akademi çocuğun gündeminde mi?
Evet, çocuk sınıfta ancak kafa başka başka yerlerde. Öğretmen bu çocukları fark eder ve yönlendirir ancak iç motivasyon olmayınca uyarılar da bir yere kadar işe yarar.
Öğrencinin ders araç gereçleri yok.
Ders araç gereçleri olanlardan bazıları hangi sayfadayız ondan bî-haber.
Evde düzenli bir çalışma yok. Neyi ne zaman çalışacağını bile planlamaktan aciz birçoğu.
Bütün ders takibini, okuldan, öğretmenden, veliden bekleyen öğrenciler kendi hallerine bir çantayı bulmaktan acizler.İçindeki kitabı bulup bulamadığını hiç söylemiyorum. Bu hepimizin eseri.
Çocuklar, o AVM’den bu AVM’ye; o eğlenceden bu eğlenceye gidip geliyor.
AVM’de yediği pizza ve hamburgerden övgüyle bahsediyor. Övünülecek bir durum mudur? O da ayrı bir konu.
Kitap okumanın önemini her defasında dinleyen veli ve öğrenci; düzenli olarak kitap okuma alışkanlığını bir türlü kazanamıyor.
Kitap okuma ihtiyacı listenin kim bilir kaçıncı sırasında.
Sonra da “Hocam bizim çocuk hiç kitap okumuyor, okuduğunu anlamıyor.” Cümlesini kurabiliyor.
Neden okumadığı, okuduğunu niçin anlamadığı çok aşikâr değil mi?
Paranın bankada öylece birikmediğini, bir ekmek için verilen onca emeği, alın terini bilmeli, hissetmeli çocuklar. Ancak biz büyükler bu değerlerin yaşanmasına engel oluyoruz.
Hataları kabullendiğimiz gün, eksik bende dediğimiz gün, suçlu aramaktan, sorunları ötelemekten, maskeyle davranmaktan vazgeçtiğimiz gün bu işler rayına girecektir.
Zahmet-rahmet, emek-yemek, zorluk-kolaylık olmalı. Olmalı ki kıymeti anlaşılsın.
Her şeyi hazır sunarak çok iyi yaptığımızı hesap ediyoruz.
Hesap ortada!
“Eğitim şakaya gelmez, vesselam!”
Yazmayı seven biri. Okumak yazmayı; yazmak okumayı geliştirir. Yazdıkça ve okudukça dünyanın daha da iyi olacağına inanan birisi. Ayrıntıların önemli olduğunu fark etmeye gayret eden birisi. Güller diyarının bir kazasında dünyaya gelen yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Öğretmenlik hayatına devam etmektedir. Eğitime, teknoljiye, kitaba, okumaya, okutmaya ve hayata dair yazılar kaleme alma gayretindedir.