"Enter"a basıp içeriğe geçin

Eğitimde Ödüllendirme İşleri ve “Hiçlik” Makamı

“Öğrencileri, başarıları için ödüllendirmek işe yarar mı?”

“Eğitimde ödüllendirme nasıl olmalı?”

“Sürekli ödül vermenin faydası mı yoksa zararı mı çoktur?”

“Ödül bir cezaya dönüşebilir mi?

Ödüllendirmeyle ilgili daha birçok sorunun cevabını yazının sonunda umarım almış olacaksınız.

Öğrencileri, iyi bir davranış için teşvik etmek, ödevlerini yaptırmak, kitap okutmak, sınava çalıştırmak ve yüksek not almak, örnek davranışlar sergileyen biri haline getirmek ve daha birçok durum ve beklenti için ödüllendiririz.

Bir veli olarak, “Oğlum-kızım sınıfı geçersen sana bir bisiklet, ekmek alırsan sana büyük bir çikolata, bu sınavdan yüz alırsan sana istediğin bir kıyafet, LGS’yi yüksek puanla kazanıp istediğimiz okula girersen en pahalısından bir telefon, tablet, bilgisayar alırım.” gibi cümleleri kurmayanınız var mı?

“Evet, biz de böyle cümleler kurduk.” dediğinizi duyar gibiyim.

İyi de normalde onun yapması gereken işleri yapan birisine neden ödül teklif edilir ki?

Yapmıyorsa tembelliğinden, sorumsuzluğundan yapmıyor belli ki…

Biz, bu tembelliği ve sorumsuzluğu ödüllendirmiş olmuyor muyuz?

Sıklıkla ödüllendirilen ve övülen öğrencilerin, ödüllendirilmedikleri ve övülmedikleri zaman diğer öğrencilere göre motivasyonlarını kaybetme olasılıkları daha yüksek olmaktadır. Bu durum bilimsel araştırmalarla da birçok kez ispatlanmıştır. Öğrencilere aşırı ödüller vermenin psikolojik bağımlılığa yol açtığı ve gerekli olmayan ödüllerin öğrencilerin öğrenme konusundaki içsel motivasyonlarını azalttığı görülmüştür.

Ödüllerin elbette ki hem olumlu hem de olumsuz etkileri olabilir. Aşağıda kaynağını belirttiğimiz makaleden alınan bir cümle şöyledir:

“Ödüllerin yararı, ihtiyaçları karşılaması, insanlara başarı duygusu vermesi, öğrencileri tam potansiyellerine ulaşmaları için teşvik etmeleri ve yeni hedefleri takip etmeleridir; bunların hepsi öğretmenler ve öğrenciler arasında olumlu ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunur.”

Kaynak: (Bilişsel Bilim Adamına Sorun: Öğrenmenin Kendi Ödülü Olmalı mı? Yazan: Daniel T. Willingham)

Sonuç olarak eğitimde ödüllere zaman zaman yer vardır ancak bunun niçin verildiği, sıklığı, sonuçları verilmeden önceki aşamaları, verilirken ve daha sonraki tutum ve davranışlara dikkat edilmelidir. Maddi ödüllerin yanı sıra manevi ödüllere de öncelik vermeliyiz.

Bizzat o işi yapmanın kendisinin ödül olduğunu vurgulamalıyız ve bunu alışkanlık haline getirtmeliyiz.

Mecbur kalmadıkça ödülleri kullanmayın, ödülleri belirli bir nedenden dolayı kullanın ve sınırlı bir süre için kullanın. Öğretmenler hayat boyu öğrenen öğrenciler yetiştirmeye çalışırlar. Biz çocukların sadece okumasını, ödevini yapmasını, yatağını toplamasını istemiyoruz, çocukların okumayı sevmeyi öğrenmesini, ödevini yaparken hayatı öğrenmesini, yatağını toplarken ileride alacağı sorumlulukları şimdiden almasını istiyoruz. Yani çocuklara daha çok kitap okutmak için onları ödüllendireceğimize söz verirsek, aslında daha az okumayı sevmelerini, sorumluluk almamalarını sağlamış oluruz.

“Kaş yapalım derken göz çıkarmış oluruz.”

Yazının bu bölümünde ödülle yetişen bir öğrencinin sergilediği davranışı özetleyen bir hikâye okuyacaksınız.

Para yoksa “dırrrrrttttt” da yok,

“Bir okulun yanı başında yaşayan yaşlı bir adam varmış. Okuldan çıkan çocuklar, onun evinin önünden geçerken, ellerindeki değnekleri balkonun demirlerine sürtermiş. Demirlerden çıkan “dırrttttttt” sesinden de büyük mutluluk duyarmış ama yaşlı adam bu gürültüden çok rahatsız olurmuş. Çocuklara kızsa veya ceza verse olmayacak. Çocukları bu davranıştan vazgeçirmek için, aklına çok güzel bir fikir gelmiş. Çocukları yanına çağırmış ve şöyle demiş: “Çocuklar çıkardığınız ses çok güzel. Onun için size her gün bu sesi çıkarmanız için 1 lira vereceğim.” Çocuklar da, “Biz bunu zaten seviyoruz. Bir de üzerine para alacağız” diyerek sevinçle bu teklifi kabul etmiş.

Yaşlı adam çocuklara her gün 1 lira vermiş. İkinci hafta olmuş. Yaşlı amca çocukları bir defa daha çağırmış. “Çocuklar param azaldı. Onun için size 1 lira değil, 50 kuruş verebileceğim” demiş. Çocuklar biraz bozulmuş ama “Tamam olsun. Hiç yoktan iyidir” diyerek kabul etmiş. İkinci hafta da böyle geçmiş. Üçüncü hafta gelmiş. Yaşlı amca çocukları son defa çağırmış. “Çocuklar maalesef param kalmadı. Onun için size para veremeyeceğim” demiş. Çocuklar da para yoksa “dırrttttttt” da yok, demiş, değnekleri demirlere sürtmeyi bırakmış.” (Kaynak: Beni Ödülle Cezalandırma, Özgür Bolat)

Evet, hikâyeden de anlaşıldığı üzere öğrenci ödül için o işi yapar. Ama o ödüle kısa bir süre sonra alışır ve duyarsız hale gelir. Artık o ödül onu heyecanlandırmaz. İş yaptırmak için bu kez ona daha büyük ve pahalı bir ödül vermeniz gerekir.

“Baba yine mi aynı ödül?”

“Annem hep aynı şeyi söylüyor, artık bunu istemiyorum.”

“Ayrıca arkadaşlarıma ne derim?”

 “Daha pahalı ve gösterişli bir ödül olmalı.”

Buna benzer cümleleri de duymanız işten bile değildir.

Yine başka bilimsel bir deneyde, “Maymunlar sarı ışıkla elmaya, üzüme, muza alıştırılıyor ancak alıştıktan sonra dopamin salgısı da bitiyor. Ne zaman sarı ışık yansa maymuna elma veriliyor. Belli bir süre sonra sarı ışık yanar yanmaz dopamin salgısı tavan yapıyor. Ama bütün ödüllere alışan maymun sonunda hiçbir ödüle tepki vermez hale geliyor. Yani ödül işe yaramıyor.

Başka bir deneyde de üç gruba ayrılan öğrencilerden birinci gruba legolarla oynamaları karşılığında ödül verileceği önceden söylenir, ikinci gruba söylenmez ama sonradan verilir, üçüncü gruba da hiç ödül verilmez. Sonra üç gruba da artık ödül yok denir. İşte bu kez sadece ödül almayan ve hiç söylenmeyen grup legolarla oynar; ödül alan gruplarsa oynamazlar. Yine ödül işe yaramaz hâlihazırda olan isteği de ortadan kaldırır.

“Çocuğa dışarıdan sürekli ödül (dış motivasyon) verilirse, isteği (iç motivasyon) azalır. Bir süre sonra kendi başına karar verme ve harekete geçme (motive etme) becerisini de kaybeder. Bu da gösteriyor ki ödüllendirilmek çocuktaki heyecanı da üst seviyeye çıkarıyor, ama ödül ortadan kalkınca, çocuk da o işi yapmayı bırakıyor.

Neden?

Çünkü o işi ödül için yapmıştı. Ödül ortadan kalkınca, o işi yapmasına gerek yok.”

(Kaynak: Beni Ödülle Cezalandırma, Özgür Bolat)

Çocuk ödülle iş yapmaya alışırsa, kendi sorumluluğunda olan işler için bile sizden ödül talep eder. Sorumsuzluk bilinci gelişir. Çocuk severek yaptığı işi, ödül aldıktan sonra daha az seviyor, hatta o işe karşı olumsuz tutum geliştiriyor.

“Columbia Üniversitesi’nden Prof. Harriet Zuckerman, Nobel ödülü kazanmış elli bilim insanını inceliyor ve çok şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşıyor. Kendilerini bilime adamış ve iç motivasyonları çok yüksek olan bilim insanlarının bile, Nobel aldıktan sonra ortalamadan daha az araştırma yapmaya başladığını görüyor. Hatta DNA’nın yapısını bulan Prof. Watson, Nobel ödülü aldıktan sonra çok az bilimsel araştırma yaptığını söylüyor. İnanabiliyor musunuz? iç motivasyonu en yüksek olan bilim insanları bile, ödülden sonra araştırmaya daha az ilgi duyuyor. Ödül, iç motivasyon için işte bu kadar zararlı. Ödülün kendisi sürdürülebilir bir motivasyon kaynağı yaratmadığı gibi, halihazırda var olan iç motivasyonu da öldürür. (Alıntı: Beni Ödülle Cezalandırma, Özgür Bolat)

“Aaa, benim oğlum yemek yemiş!”

“Aaa, benim kızım yatağını düzeltmiş!”

“Aaa, benim yavrum bakkaldan ekmek almış!”

“Aaa, bugünkü ödevlerini yapmış, su içmiş, adım atmış, yatmış, uyumuş!” diye ödül verilmez. Ödüle alışan çocukları belirli bir süreden sonra mutlu edemezsiniz.

Hep daha fazlası hep daha pahalısı

Nereye kadar yetişeceksiniz ki?

Hadi yetiştiniz, diyelim.

Bu kez de mutluluk ve başarı zevkini öldürmüş olacaksınız.

En kestirme yol Nasrettin Hocanın “hiçlik makamı” olsa gerek. Oradan bakmak gerekiyor bu ödül işlerine. Çocukları hiçlik makamıyla eğitmek belki de en güzel ödül olacaktır onlar için.

Ne dersiniz?

Ödül vermeye devam edelim mi?

Hep ödülle iş yaptırmak yerine hiç beklemediği zamanlarda hediye ile muamele edilebilir. “Hediyeleşin; çünkü hediye sevgiyi artırır, kalpteki kötü hisleri giderir.” Hadisi şerifi bize yol yöntem göstermesi açısından kesinlikle önemlidir.