Hayat içerde ve dışarda akıp gidiyor. Evlere kapandığımız bu dönemde hayatımızın çalınmasına tanık oluyor ve bu duruma yavaş yavaş alış(tırıl)maya başlıyoruz.
Dünyada yakın tarihte yüz yıldır ticari rekabetin ve kapitalizmin yarattığı felaket, sefalet ve insan gücü ve emeğinin sömürülmesi hızla yeni boyutlara taşınmaya başlıyor.
Bu boyut günümüze kadar siyasi ve ideolojik kavramların hırsı ile toplumsal kutuplaşmaları yıkıma çevirirken, sınıfsal farklılıkları ve ideolojileri çeşitlendirmeye, insanları oyalamaya, parçalamaya ve sorunların artarak ötelenmesinden başka hiçbir işe yaramamıştır.
Toplumun sözde entellektüel ve aydınları da bu sorunları sadece yorumlamakla yetinmiş pratiğe geçirme konusunda yetersiz kalmışlardır. Bu durum bugün her noktada görev almışlar için geçerliliğini koruyor.
Şimdi ise mevcut sistemden kurtulmak için teknolojinin önemini farkına varan bir avuç insan, elde ettikleri maddi güçle dünyayı sistemsel olarak kontrol altına almak istediklerini açık açık konuşmaya başlıyor.
İnsanların yeni düzensizlikle kafaları karışıyor ve bu belirsizliği farkına varan çoğu çevreler ne olacağını az çok farkına varırken, çerçeve-nin bütününü görmekte zorlanan halklar ise endişe ile nereye sürükleniyoruz diye merak ediyor.
Devletlerin başta yönetimsel anlamda kitleleri pandami ile kontrol etmesi kolaylaşırken, bu korku ve endişenin yarattığı kısıtlamaların boyutlarının nereye varacağını daha kendileri bile bilmiyor.
Şimdi gelelim asıl meseleye!
Türkiye merkezli tüm ülkelere ve halklara yönelik 5G- Aşı -Çip üzerinden düşünülen ciddi bir proje var.
Cep telefonlarından özellikle Türkiye merkezli oluşturulan ve kullanılması mecburi kılınan HES Kodlarının Google Haritalar ile entegrasyonu ve koordinasyonunun sağlanacağı açıklandı.
Bu harita verileri üzerinden nerede hangi mikropların, hangi cins ve yaşta kişilerde olduğu tespit edilerek yeni stratejik planlar yapılabilecek.
Aşı olma konusunda toplumlarda oluşan reflekslere karşı daha farklı stratejiler geliştirerek o kesimlerin kontrolü bu haritalar üzerinden sağlanacak.
Yeni kuşakları Allah’sız bir din anlayışı içerisinde, yıllardır film, müzik, reklam ve sosyal medya ile manipüle ederek kendilerine kul ve köle yapmayı başardılar.
Bu durum internet, cep telefonu, televizyon vs. teknolojik aletlerle tüm dünyayı dalga dalga etkisi altına almaya ve hatta amacına ulaşmaya başladı bile..!
Teknolojik gelişmelerle birlikte ekonomiyi canlandıracaklarını, hayatı daha verimli ve yaşanılır kılacaklarını sansürleyerek, kuşaktan kuşağa planlı olarak servis eden bu üst akılcılar artık gizlenmeye gerek duymuyor.
Kendilerine engel gördükleri kim varsa onlarla mücadele edecekler. İngiltere, ABD, Fransa,Çin,Rusya ve hatta Türkiye..! Bunun en basit örneğini geçen hafta yaşadık.
Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’un sosyal medya hesaplarının askıya alınması bu derin durumu daha iyi anlamamızı sağladı.
Yani sosyal medya patronlarının üstlendiği savcı ve hakimlik görevi ile gelecekte neler yapabileceklerini az çok göstermiş oldular.
Sosyal medya patronlarının bir devlet başkanına bunu rahat bir şekilde yapabilmesi, sıradan biz insanların kullandığı Gmail, Hotmail, Whatsapp, Facebook, Instagram, Twitter vb. diğer araçlarla nasıl büyük bir tehdit ve tehlike ile kuşatıldığımızı gözler önüne seriyor.
Meselemiz dünyada yıkımların, ölümlerin en büyük mimarı ABD veya çok uluslu şirketleri olan Donald Trump ya da diğer liderler değil!
Sorunun artık devletler arası bir sorun olmaktan çıktığı açık ve net.
Asıl mesele dünyayı kim yönetiyor?
Bu soruyla, gelişen ve hatta doyuma ulaşan dünyanın neden bu hale geldiği, bireysel ve toplumsal olarak sorgulanması öneminin altını çizmek gerekiyor.
Bunu kimler, neden ve niçin yapıyor?
Finansal sıfırlama,
Ekonomik sıfırlama,
Teknolojik sıfırlama,
Kültürel sıfırlama,
Bunlar neyi ifade ediyor? Nereye sürükleniyoruz?
Dünyanın bozulan ekolojik dengesi ile beraberinde ahlaki erezyon yaşayan insanların artık daha ciddi sorun ve tehditlerle karşı karşıya olacaklarıdır..!
Bu düzeni sorgulamadan yaşayan ve konfora alıştırılarak uyuşturulan insanların, içine zehir katılarak sunulan bir çok şeyi gör(e)memesi ve hatta gözlerini kapatmayı tercih etmesi planın en önemli boyutu.
Bilimi bile paralelleştirerek, sanattan, teknolojiye, gıdadan enerjiye daha sayamadığımız birçok alanı onay ve geçerlilik mekanizması olarak kendi kontrollerinde şekillendirmeyi başarmışlardır.
Artık eskisi gibi bir çok şeye sahip olamayacağımızı, olsak bile almakta zorlanacağımızı fark etmiyoruz..!
Dünyanın birçok yerinde alım gücü giderek düşmeye başlıyor. İnsanlar yinede keyiflerinden ödün vermeden alışverişlerine ve fütursuz harcamalarına devam ediyor.
Açlıktan ölen insanları bugün konuşmuyoruz bile. Yaşam koşulları ağırlaşıyor ve toplumlar ekonomik sorunlarla, iç siyasetle meşgul olup, tv karşısında dizilerle serum almaya devam ederken, başka bir dünyaya sessizce geçiyoruz.
Öncelikle temel yaşam kaynağımız olan sular tükeniyor!
Allah’ın insanlara karşılıksız olarak sunduğu ve çoğu insanın musluklarda şarıl şarıl akan suları bilinçsizce kullanarak tükettiği, kapitalist zihniyetlerin ise her şeye para gözü ile bakarak plastik şişelere koyup pazarladıkları sularımız hızla tükeniyor.
Bilinçsiz üretim ve tüketim yapan kişi ve şirketlerin sayısının giderek artması, büyük fabrikaların karbon salınımları ile değişen iklim şartlarını görmezden gelmeleri ve bu konulara kulak tıkamaları gelecekte maliyeti yüksek bir şekilde önümüze çıkacak gibi görünüyor.
Gelecek on beş yılda suya ulaşamayan insanların birçoğu hayatını kaybetme riski ile karşı karşıya kalacak. Tarım arazilerinin doğru şekilde değerlendirilememesi, gıda sektöründe yaşanacak problemleri zincirleme olarak beraberinde getirecektir.
Buna su savaşlarını da ekleyebilirsiniz…!
Şeytan zehri zehir olarak sunmuyor…!
Çoğu kez gündeme gelen GDO’lu ürünlerde halkın birçok kesimi ne yediğini bile sorgulamadan tüketmeye devam ediyor. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ( GDO ) sağlığa zararları uzun zamandır konuşuluyor ama sadece konuşmakla kalınıyor.
Özellikle pirinç, soya, pamuk, mısır, koza vb. birçok gıda da GDO’lar tamamlanmış durumda.
Bu çalışmaların hayvan deneylerinde rastlanan kanser araştırmaları büyük firmalar tarafından engellenmekte ve Avrupa’da yapılan araştırmalarda GDO’lu besinlerle beslenen hayvanların et ve sütlerini tüketen insanların dahi GDO’ya maruz kaldıklarını kanıtlamıştır.
İşte sizlere önemli bir araştırmanın paralel bilim tarafından nasıl engellendiğini gözler önüne seren ve kısa sürede yayından kaldırılan bir makale örneğinin linkini paylaşacağım. Vakit ayırıp okumanızı öneririm.
Fransız bilim adamı Prof.Gilles- Eric Seralini ve araştırma ekibinin “Roundup herbisiti ve Roundup’a dayanıklı genetiği değiştirilmiş bir mısırın uzun süreli toksisitesi” araştırması 2012’nin Kasım ayında FCT dergisinde yayınlanıyor. Bu sadece GDO’nun görünen boyutu.
Kaynak : (https://acikradyo.com.tr/arsiv-icerigi/monsantonun-bilim-dunyasina-mudahalesi )
Açlık ve kıtlık kapıda…!
Önümüzdeki yıllarda kuraklığın böyle sürmesi ile beraberinde gıda krizi yaşanması an meselesi. Ekonominin yarattığı adaletsizlik ve eşitsizliğin giderek artmaya başladığını ve şimdide gıda güvencesi olmayanların sayısında ciddi artışların yaşanacağı gözlenmektedir.
Bu başlıkların detaylarını internette aramanızı öneriyorum. Karşınıza çarpıcı detayları getireceği için yazmıyorum.
Enflasyon ve işsizlik dalgası geliyor..!
Covid-19 ile daha da tırmanışa geçen para basma politikaları, tüm ülkelerde ciddi enflasyon krizlerine sebep olacak. Öncelik olarak temel gıda maddeleri, sağlık araç ve gereçleri, temizlik maddeleri artan taleplere yetişilemeyeceği için zamlanarak tüketiciye ulaşacak..Birçok şirket iflas edecek ve çoğu insan işsiz kalacak.
Daha bir çok konunun başlığı var olmasına rağmen yazmadım. Çünkü ben bilim insanı ya da gizli bilgilere sahip biri değilim. Aklınızı bulandırmak ve korku tellallığı yapma niyetinde de değilim. Tam tersi aklınızın netleşmesi için bazı ön görülerimi eksik veya fazla paylaşıyorum.
İnsanların bir çoğunun bu yeni sürece hazır olmadığı için kendi bireysel planlarını yapması gerektiğini kanaatindeyim.
Bizler gelecek 25 yıllık süreçte ayakta kalmayı istiyorsak, etrafımızda ve dünyada neler olduğunu fark etmek zorundayız.
Farkında olabilmek içinde bilmek ve bilmek içinde, okumak araştırmak ve neslimizin devamına bu bilgileri, tecrübeleri aktarmamız gerekiyor diye düşünüyorum…!